Sanat-devlet ilişkisi
Fotoğraf: Envato
Geçmişte bir gün Atatürk Havalimanında yolculuk telaşında iken kulağıma ince bir müzik sesi geldi. Sesin geldiği yere gittiğimde beş altı kişilik hoş bir keman takımının Mozart’tan bir parçayı seslendirdiğini gördüm. Orada insanların müziğin havasında yumuşayıp, adeta o bölgeden ayrılmak istemediğine tanık oldum. Ben de aynı havaya girmişken, uçağı kaçırmamak için ayrıldığımda içimi bir huzurun kapladığını hissettim ve tüm yolculuğum fevkalade güzel geçti. Şimdi ilgililere iki sorum var. Birincisi, böyle bir etkinlik şeriat uygulayan herhangi bir Arap ülkesinde görülebilir mi? İkincisi, bu müzik meleklerinin beni ve dinleyenleri huzura kavuşturma maliyetini kim karşılayacak?
Sanat tarihini kabaca iki döneme ayırmanın fazla yanlış olmadığını düşünüyorum. Birinci dönem varsıl kesimlerin ve aristokratların zenginlikleri ile sanatı besleyip gelişmesini sağladığı dönemdir. Bu dönemi, varsılların şan ve şöhret adına zenginliklerini topluma sunduğu ve bu yolla itibar kazandığı aşama diye görmek gerekir. Dinsel çevreler ya da Osmanlı’da olduğu üzere padişahlar da inanışlarına göre yaptırdıkları mabetleri bugünkü kamu hizmeti anlayışından çok, kutsal görev olarak telakki etmişlerdir. Batı dünyasında da resim heykel vb gibi sanat eserlerinin finansmanını ya da ünlü bestekârların korunması ve maişetlerinin sağlanması görevini de varsıl kesimler şan, şeref ya da itibar sağlama anlayışı ile gerçekleştirmişlerdir.
Günümüzde sanat ve sanatsal faaliyetler geçmişten çok farklı anlayışla ele alınmaktadır. Günümüzün sanatsal faaliyetleri ve etkinlikleri bir tür eğitim aracı olarak görülmekte ve iktisat öğretisi içinde “değerlendirilmiş ürün” kategorisinde incelenmektedir. Bu yaklaşımda eğitim gibi sanat da, bir bölümü bireye bir bölümü de topluma olmak üzere, ikili yarar sağlayan ürün olarak görülmektedir. Bu çerçeveden yaklaşım yapıldığında, sanatsal faaliyetlerin devlet tarafından desteklenmesi bir tür iane ya da yardım olarak değil, zorunlu bir kamu hizmeti olarak görülür. Bundan dolayı tüm ileri toplumlarda devlet sanatı finanse eder.
Devletin sanatı desteklemesinin bir başka nedeni de, aynen eğitimde olduğu gibi, toplumun ufkunu ve zevk alanını zorlayarak geliştirmektir. Gafillerin zorlama olarak gördükleri Cumhuriyet’in ilk dönem uygulamaları olmasaydı, devlet zorlayıcı biçimde sanatı desteklemeseydi günümüzde ne bale ne senfoni orkestrası vs. olurdu?
Tiyatro da dâhil, tüm sanatsal faaliyetlerin niçin kamusal görülmesi ve kamusal olarak desteklenmesi gerektiği şöyle açıklanır. Birinci aşamada hizmet doğrudan bireye yarar oluşturur. Sanatsal faaliyetler bireyin hoş vakit geçirtirken, aynı zamanda da bazı konular üzerinde düşünmesini sağlar. Sanat aynı zamanda bir hiciv aracı olarak, bireyi kendisine dahi eleştirel bakmasına da yardımcı olur. Bu konuda çok hoş şöyle bir örnek anlatılmaktadır. Sheakspear’in bir tiyatro yapıtında aktör,“ülkemi terk etmek için bir ata ihtiyacım var” cümlesini sahnede söylerken, seyircilerden bir ukala sivrilik olsun diye, “eşek olur mu” diye bağırınca, aktör hiç üslubunu bozmadan, “tabii olur, lütfen sahneye gel” sözleri ile oyunu sürdürür. Bu ince fakat bir o kadar da etkili davranış, belki densiz seyirciye bir şey öğretmemiştir, ama bugün bizlere dahi, önce neye kızılabileceğini, sonra da kızgınlığın sokak kabadayısı gibi nara atarak değil, ince zekâ ile ve öğretici bir üslupla ifade edilmesinin zarafetini göstermiştir. Bundan dolayı sanatsal faaliyetler her hal ve koşulda toplumsal işleve sahiptir. Sanatsal faaliyetler toplumun zevkini yükselterek ve toplumu yumuşatarak, denebilir ki, günümüz siyasetçilerin anlayamadığı biçimde, yoz kapitalizme dahi hizmet edebilir. Futbol nasıl bireylerin ve toplulukların enerjilerini topraklama, saldırganlıklarını ve tüm hafta boyunca zihinsel faaliyetlerini futbola hapsetme işlevi görüyorsa, aynı şekilde sanat da, bunun tersi olarak, enerjileri ve saldırganlıkları baskılayarak toplumu yumuşatma işlevi görmektedir.
Sanat çeşitli alanları ile toplumu hicvedebilir, ona hatalarını gösterebilir; bunlar sanatsal faaliyetlerin görevleri. Eğer bir toplum göbeğini kaşıyorsa, sanatçı bunu gösterir ve göstermelidir. Bundan dolayı sanatçılar, aynen bilim insanları gibi, özgür olmalıdırlar. Bundan dolayı, sanatçılar devlet tarafından desteklenmeli, fakat devlet sanatın işine ve içine karışmamalıdır. Ne var ki, öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, devlet üniversitelerin de, sporun da, sanatın da içinde! Günümüz devlet zihniyetinde, parayı vermenin güç sahibi pozisyonunda olarak, sanatın da denetçisi olma saygısızlığı gözlenmektedir. Bu saygısızlık salt sanata değil, tüm sansür ve yasaklama eylemlerinde olduğu gibi, bizzat topluma ve halklara yöneliktir. Zira sanatın sansürlenmesi veya sanat damarının kesilmesi toplumun gelişme damarlarından en önemlisinin kesilmesi demektir. Değerli okuyucular, hatırladınız mı, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” deyişini kim bu ulusa armağan etmiştir!
Sanatçı da siyasetçi de boşlukta oluşmaz, belli dokudaki toplumsal yapının ürünü olarak yükselir. Bir farkla ki, sanatçı diyalektik yapısı ile topluma eleştirel bakarak onu dünya medeniyetine taşımaya çalışırken, siyasetçi toplumu gericilik damarından sömürüp onu olduğu yerde tutarak oy almaya çalışır. Bundan dolayı henüz çağdaşlaşmamış toplumlar kendisini bulunduğu yerden yukarı çekmeye çalışan sanatı dışlarken, kendisini köreltip olduğu yerde tutarak oyunu almak isteyen siyasetçiyi bağrına basabilir. Siyasetçilerin sanatçıya çatma nedeni budur; aynen üniversiteye ve özgür akademisyene çatma nedeni gibi!
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33