7 Mayıs 2012
DİĞER YAZILARI

Yaz mevsiminin eli kulağında. Ufukta deniz özlemimizle birlikte, iliğimizi kemiğimizi ısıtacak sıcaklar var. Aslında  kafa ve kol gücüyle çalışanlara üç beş günlük tatil  yetmiyor. Soluklanabilmek için başka veriler de gerekli... Dünya ve ülke gündemi ayrı havalarda da olsa ortak olan nokta siyasette, sosyal yaşamda baş gösteren hareketlilik. Fransa’da, İngiltere’de,Yunanistan’da sol rüzgarlar güçlü bir biçimde esiyor. Bize de uğrar mı diyor bir dostum. Emekçi duracağı yeri bilir, dayanışma içinde olur, yaşananlardan dersler çıkarılabilirse solun bizde de güç kazanması için  hiç bir engel yok. 1 Mayıs 2012 de alanlara  koşturanlar gösterdi ki yalnızca bilinç, ortak akıl  ve çaba gerekiyor.Varsıldan az, yoksuldan çok vergi alan, dolaylı vergilerle dar gelirlinin cebinden çaktırmadan para çeken, iş kazalarını işçi ölümlerini önleyici yasa çalışmalarını, ceza yasalarındaki iyileştirme  paketini bir türlü meclis gündemine getirmeyen iktidarın ipe un serme politikasına aldanmamak gerek. Asker, medya, siyaset, cemaat  ilişkilerini medyayı da kullanarak gün be gün  gerginleştirerek halka ekonomik  sıkıntılarını unutturmak için  iktidarın başvurduğu  bir başka oyunu... Galiba asıl kafa karıştıran da incir çekirdeğini doldurmayan konuların işlendiği  yazılı ve görsel basında  saatler boyu ciddi tavırlı erkek-kadın  konuşmacıların sergiledikleri performans. Bu denli hararetle tartıştıklarına bakılırsa kendilerine bırakılan içi  ve içeriği boş gündemlere kendileri de inanıyor olmalılar... Ya izleyenler, okuyanlar... Acaba onlar satır aralarını fark edebiliyorlar mı? Önemli olan bu. Halklar için, emek kesimi için var olan sorunlara çözüm  getirmeyen, özgün bir bakış ve  fikirler uçuşmayan laf kalabalığı da laf salatası yazılar neden okunur ve seyredilir ki... Dönem ar dünyası değil kâr dünyası. Unutmayalım...
Şu ara kitaplığımda nicedir el değdirmediğim eski baskılı kitapları gözden geçiriyorum.Yıprananları onarmaya  götürmeliyim... Çünkü onların bir bölümü kültürümüz için bir hazine. Bilemiyorum günümüzde öğrencilerine Nurullah Ataç’tan söz eden, bu ünlü edebiyat eleştirmeni ve deneme yazarını tanıtan öğreticilerimiz var mı? Umarım az da olsa vardır. 17 Mayıs 1957 de  yitirmiştik. Demek ki lise son sınıfı bitirme aşamasında olduğum yıllar. Bize Ataç okutulurdu. İyi ki de okutulmuş. Çok şey öğrendim kendi adıma Ataç’tan. Şimdi Ataç’ın edebiyat konuşmalarına göz atarken bazı tümceleri üzerinde özenle durdum. İçinde bulunduğumuz ortamı anlatıyor sanki. Birbirini döneklikle, değişime uğramakla, bağnazlıkla suçlayan aydınlarımızı, azarlarımızdan söz açıyor. Demek toplumca edindiğimiz üzerimizden atamadığımız eski bir huy. Biz ilkesizliği, dönekliği değişen çağa ayak uydurmak olarak değerlendiren  kimi eski yoldaş ve meslektaşlara bir selam çakalım ve Ataç ustanın konuya değin yazdıklarına kulak verelim:
“.. İkide birde duyarsınız, şunun bunun için değişti, fikir değiştirdi diye bir söz çıkarırlar. Çoğu öfkeyle karşılar, dudak büker, kınayıverir; kimi de üzülür, vefasızlığı içi götürmez. Bana sorarsanız, ne yalan  söyleyeyim? Çabuk çabuk inanmam öyle şeylere. Kolay mı fikir değiştirmek? Herkesin harcı mı? Bir kere bir fikri olacak kişinin. Bir de yetmez, en aşağı iki: birini bırakacak, öbürünü savunacak. Nerde o bolluk.?..(Az kaldı ‘savuracak ‘diyordum. Bizdeki tartışmalara bakılınca ‘savurmak’ da yakışmıyor değil: fikir savrulmasa da laf savruluyor.”
Gelin de Ataç ustanın satırlarına katılmayın. Televizyon söyleşilerinde onca patırtı gürültü, afra tafra arasında bir fikir kırıntısı bulabilmekte ne denli zorlandığınızı düşünün bir. Sermaye gruplarına, siyasete odaklanmış köşe  yazarlarının; olaylar karşında takınabilecekleri tavırları, kaleme alacakları yazıları önceden kestirebilmek okurların feraseti mi? Yoksa onların özgün bir fikir sergileme konusundaki yetersizliklerinden mi kaynaklı? Düşünmekte yarar var.
Sonuçta Ataç ustanın görüşlerine yakınım ben.Yazanın, konuşanın kişiliğine pek aldırmam. Önemli olan donanımı, kültürü sırıtmasın. Söylemin, yazının ufuk açıcı olması, yeni  bir fikir içermesi. O fikri doğru bulabilmem, beğenebilmem, benimseyip  savunabilmem. İşte hepsi bu.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et