Süt de veririm, döverim de…
Sevgili çocuklar! Sütten ağzınız yandıysa yoğurdu üfleyerek yiyin, lolipop, tablet bilgisayar filan verirlerse de almayın! Sizi kandırıyorlar. Üniversiteye girerseniz de, sakın ha kimseyi protesto etmeyin, sizi dövecekler…
Milli Eğitim Bakanlığının internet sayfasından Bakan Ömer Dinçer’in “Okul sütü projesi” kapsamında Sincan İl Genel Meclisi İlköğretim Okulunda yaptığı bir konuşma1 var. Bu konuşmada bakanın söylediklerini yeni devlet zihniyetinin bir yansıması olarak görüyorum. Çocukları süt içmeye ikna etmek için söylenmiş masum sözler gibi görünmesine rağmen… Göründüğü gibi değil yani… Okul sütü projesi hakkında konuşurken, bakan, öğrencilere soruyor: “Kısa boylu kalmak, bodur olmak ister misiniz?”Anlaşılan bakan, kısa boylu kalmayı onaylamıyor. O kadar onaylamıyor ki, kısa boylulara takma isim bile takıyor: “Bodur”. Allah bütün kullarını sever, hâlbuki (!). Bodur da (!) olsa… Arkasından da çocuklara yönelik sorduğu soruyu birinci çoğul şahıs ile kendisi tamamlıyor: “İstemeyiz”. Kim istemez? Çocuklar mı istemez kısa boylu kalmayı. Siyasi otorite mi? Neden? Aynı konuşmadan devam: “Boyumuzun uzayabilmesi için süt içmenin ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Öyleyse uygun ve düzgün boyumuz olsun diye mutlaka süt içmeliyiz. Türkiye’deki çocuklarımızın yüzde 10-11 civarında boy sorunu var. Bunu çözmenin yolu da süt içmekten geçiyor”. Bir kişinin boyu ne zaman devletin sorunu olmuştur? Uygun ve düzgün boy ne demek? Neye ya da hangi amaca uygun? Neye göre düzgün? Bu ifadeler, Adolf Hitler’in “Devletin görevi, sağlıklı nesiller yetiştirmektir.” şeklindeki sözlerini ve öjenik bilimi çalışmalarını hatırlattı bana. Türkiye’de de, Atatürk döneminde 1935’te bu çalışmalar başlatılmıştı.2 Bakanın sözlerinin devamına bakalım: “SBS’de başarılı olmak istiyor musunuz? Üniversiteye giriş sınavında istediğiniz bölüme girmek istiyor musunuz? O zaman bizim zihni ve bedeni gelişimimize katkı sağlayacak sütü içeceğiz”.Diyelim ki, herkes bakanın istediği gibi sütünü içti. Gerek ortaöğretimde gerekse yükseköğretimde, mevcut kontenjanların, sınava girenlerin hepsine yettiği bir sistem mi yarattınız ki, her süt içen istediği bölümde okuyabilsin. Anlaşılan dershanelere gerek kalmayacağına ilişkin açıklamaların sırrı burada: Süt içmek yetecek. Ayrıca, istedikleri bölümde okumaya hak kazandılar diyelim, bakanın sözleriyle, uygun ve düzgün boya da ulaştılar… Ya uygun ve düzgün fikirlere (!) sahip olmazlarsa ne olacak? 19 Mayıs Üniversitesi öğrencilerinin başına geldiği gibi, önce süt içerek sağlıklı, uygun ve düzgün boylu ölçütlerine uygun olarak yetişmiş özel güvenlik görevlileri tarafından, sonra da aynı özelliklere sahip polis tarafından dövülecekler mi? Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde (4 Mayıs 2012) 19 Mayıs Üniversitesindeki teknoparkın açılışına davet edilen Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ı ve açılacak teknoparkı protesto etmek isteyen öğrenciler acımasızca dövüldü ve 40’a yakını gözaltına alındı. Öğrenciler, üniversitelerin neoliberal politikalar doğrultusunda piyasa kurallarının gözetiminde işlemesine “hayır” demek istemişlerdi. Üniversitelerinde açılacak teknopark hakkında fikirleri bile alınmamıştı öğrencilerin.
Devlet, yeni bir çehreye bürünüyor. Kapitalizmi besleyecek politikaları gerçekleştirmekten başka, sözde (!) bireyin bedeni üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor. Kapitalizme uygun, sağlıklı ve düzgün nesiller yetiştirmeye çalışıyor. Amacına uygun nesiller ortaya çıkmayınca da dayağı basıyor. Yeni ortaöğretim yönetmeliğinde okullara güvenlik amacıyla kamera konulabileceğine ilişkin maddelerin bulunacağına dair duyumlar da var. Kamera ile kamusal alanı, tablet bilgisayarlar ile kişisel alanı hâkimiyet altına almaya çalışıyor. George Orwell’in 1984’ünü hatırlamamak mümkün mü: Büyük birader iş başında…
1 Milli Eğitim Bakanlığı, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin internet sayfasından…
2 Ayşe Hür’ün 2 Eylül 2007 tarihli Radikal gazetesinde yayımlanan yazısından…
Evrensel'i Takip Et