09 Mayıs 2012 02:49

Toplusözleşme süreci ve kamu emekçilerinin ortak mücadelesinin imkanları

Toplusözleşme süreci ve kamu emekçilerinin ortak mücadelesinin imkanları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1 Mayıs kutlamaları geride kaldı; ama 1 Mayıs’ın temsil ettiği, işçilerin (emekçilerin) “birliği”, “dayanışması” ve “mücadelesi”nin ifadesi olan değerler, her gün kendilerini daha derinden hissettirmeye elbette devam ediyor. Bu değerleri şu günlerde en çok ve en derinden hisseden de kamu emekçileri. Çünkü takvimde “işçi bayramı” olarak gösterilen 1 Mayıs günü aynı zamanda kamu emekçileri konfederasyonları Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK ile hükümet arasındaki ilk “toplusözleşme” görüşmelerinin başladığı gündü de.

‘İLK’ TOPLUSÖZLEŞME SÜRECİ

Yasal anlamdaki bu ilk toplusözleşme görüşmesi aynı zamanda bu görüşmelerin, yazılı çizili kuralları ötesinde nasıl yürütüleceği geleneğinin oluşturulması bakımından da ayrıca bir öneme sahipti. Ve bu yüzden de konfederasyon ve bağlı sendikaların;
1- Kamu emekçilerin talepleri etrafında aralarındaki her tür ayırım ve rekabete son vererek birlikte davranmaları,
2- Görüşmelerin kapalı kapılar arkasında değil kamu emekçileri kamuoyuna açık, şeffaf biçimde sürdürülmesi,
3- Hükümetle üstünde az çok uzlaşmaya varılan maddelerin kabulü için kamu emekçileri kitlesi içinde tartıştırılıp kabul edilmesinden sonra anlaşmaya varılması,
4- Toplusözleşme görüşmelerinin bir uzlaşmazlıkla sonuçlanması durumunda nasıl bir tutum alınacağının kamu emekçileri içinde tartışılarak karar alınması ya da daha önce alınmış eylem kararlarını (bir grev kararı var) sendika farkı gözetilmeksizin tüm kitle tarafından benimsenmesi için ciddi bir çalışma yürütülmesi hayati önem kazanmıştır. Ve bu görüşmelerini ilk toplusözleşme görüşmeleri olması bakımından sürecin böyle demokratik biçimde işletilmesi, demokratik bir gelenek oluşturulması bakınmadan daha bir önem kazanmıştır.

GÖRÜŞME MASASINA KAMU EMEKÇİLERİNİN AĞIRLIĞININ YANSIMASI ÖNEMLİ

Aslına bakılırsa demokratik bir toplusözleşme sürecinin başlangıç noktası “Taleplerin doğrudan emekçilerin hazırladığı taslakların birleştirilmesi” üstünden olması gerekirdi. Ancak bu ilk toplusözleşme sürecinde bu olmadı ve konfederasyon yöneticileri, kendilerince belki belirli bir kesimle (dar bir çevre) “danışma” içinde oluşturulmuş taleplerle hükümetin karşısına çıktılar. Bu ilk görüşmede de görüşme sürecinin böylesi şeffaf ve sendikaların birlik ve mücadeleci bir hatta yürümeleri, gelecek için de bu alandaki sendikal mücadelenin oluşturacağı zemini de güçlendirecektir. “Grev hakkı”nın olmaması, en büyük kamu emekçileri sendika konfederasyonun hükümetle aşırı içli dışlılığı bu görüşmelerde hükümetin elini güçlendirmektedir ve hükümet ve Memur-Sen, “uzlaşmayarak” sözleşmenin Yüksek Hakem Kurulu’na gitmesiyle kendilerini kenara çekmek istemeleri de kuvvetle muhtemeldir.

KAMU EMEKÇİLERİNİN TABANDA BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI!   

Sözleşme görüşmelerinin kapalı kapılar arkasında bir “Al gülüm ver gülüm” pazarlığını aşmasının tek gerçek şartı, kamu emekçilerinin sözleşme görüşmeleri masasına kendi ağırlıklarını yansıtmalarıdır. Bunun nasıl olacağını kamu emekçileri herkesten iyi bilir ki, böyle etkin bir tutum; işyerlerinden sendika, konfederasyon farkı gözetmeksizin tüm kamu emekçilerinin, emekten yana güçlerin kendi isteklerini karşılamayan bir toplusözleşme anlaşmasını kabul etmeyeceklerini, dahası YHK’den de çıkacak istekleri içermeyen bir kararı da kabul etmeyeceklerini ilan etmeleridir. Elbette sadece ilan etmek de yetmez. Çünkü bu memlekette çok şey ilan edilir ama gereği yapılmaz. Bu yüzden de “ilan”ın inandırıcı olması için bunun gereğinin yapılacağını gösteren bir mücadele hattından yürüneceğinin “ilk işaretleri” de ortaya konmak durumundadır. Burada belirleyici olan ise; işyerlerinde, tüm sendikalardan kamu emekçilerinin birleştirilmesi ve ortak bir tavır konması için yapılacak çalışmadır.

KESK’İN MÜDAHALESİ VE SORUMLULUĞU

KESK, kamu emekçileri tabanının talepler etrafında birliğinin sağlanması için bir “imza kampanyası” açmıştır ve 1 milyon kamu emekçisinin imzasını sözleşme görüşmeleri masasına koymak istemektedir. 5 Mayısta bu imzaların gönderileceği biliniyordu. Ancak bu süre 19 Mayısa kadar uzatılmış!
Öte yandan sözleşme görüşmelerinin 21 Mayısta “tamamlanacağı” eğer uzlaşma olmazsa da uzlaşmazlığın sonuçlandırılması için YHK’ye gidileceği belirtilmektedir.
Bu yüzden de kamu emekçilerinin sözleşme masasında ağırlıklarını hissettirecek eylemler için zaman son derece önemli hale gelmiştir. Dolayısıyla işlerindeki çalışmanın son derece enerjik olması gereklidir ve muhtemeldir ki bu süre YHK’deki süreci de kapsayacaktır.
Özellikle hükümetin sendikaların talepleri karşısında “Ne vererek sözleşmeyi kapatacağının” ortaya çıkmasıyla işyerindeki çalışmanın güçlenmesi de daha meşru bir zemin kazanacaktır.
Tabanın sözleşme masasında baskı yaratması için çaba sarf etme herhalde en çok KESK’i ilgilendirmektedir. Ancak bunun gereği olan dinamik, kapsayıcı ve istikrarlı bir çalışmanın yapılması konusunda gerekli adımların atıldığını söylemek (Bize gelen haberlere göre) çok zordur. Ancak bu durum KESK’e son derece önemli bir sorumluluk da yüklemektedir. Ve dahası Memur-Sen ve Kamu-Sen’in sendikal alanda ne olup bittiğine ilgi gösteren, bu sözleşmeden emekçilerin kârlı çıkmasını isteyen aklı başında her üyesi de KESK’ten bir müdahale beklemekte, aksi halde sözleşme görüşmelerinin kamu emekçileri aleyhine biteceğinin farkındadırlar. Bu yüzden de bu geniş kamu emekçisi kesiminin KESK’ten gelecek sese yanıt vermesi son derece güçlü bir ihtimaldir. Bu da tabanı birleştirerek kamu emekçilerinin talepleri etrafında birlik sağlamayı amaçlayacak KESK’in işini çok kolaylaştırıcı bir etkendir.
Ancak burada tersine etkenler de olduğunu gözden kaçırırsak yanılırız. Çünkü daha yakın geçmişte;
1- Bir grev kararı alınıp bunun gereği çalışmanın yapılmaması ve grevin KESK tarihinin en kötü grevine ve eylemine dönüşmesi,
2- 1 Mayıs’ta sendikal konfederasyonlar ve bağlı sendikaların, 1 Mayıs’ın değerlerine aykırı bir tutumla ayrışması ve rekabet duygusunun güçlenmesi, bu rekabetçiliğin geniş üye kitlesini de etkilemiş olacağı dikkate alındığında sözleşme sürecine müdahalenin çok daha ciddi, kamu emekçilerinin bütün illere güçlerinin seferber edilmesi üstünden hareket edilmesi son derece önemlidir.

TALEPLERİN EN AZ KENDİSİ KADAR ÖNEMLİ OLAN ‘BİRLİK’TİR!

Elbette ne kadar maaş zammı isteneceği, özlük haklarda ve sosyal haklarda hangi çizgide hareket edileceği ya da bu taleplerin elde edileceği bir sözleşme için hangi eylem biçimlerine başvurulacağı kamu emekçilerinin ve sendikalarının vereceği karardır. Ancak burada da önemli olan, mücadelenin başarı şansı sendika farkı gözetmeksizin tüm kamu emekçilerini birleştirecek bir mücadele hattının hayata geçirilmesidir. Çünkü ancak birlik sağlanırsa ve kamu emekçilerinin gücü hükümetin karşısına çıkarılabilirse, hükümetin sendikaları ve kamu emekçilerini bölme manevraları başarısızlığa uğratılabilir; hükümetin “Kaynak bu kadar!” engeli aşılabilir. Birliğin olduğu kadar KESK ve bağlı sendikaların sözleşme görüşmelerine gerçekçi bir müdahalesinin zemini de budur. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa