Gelindi, AKP anayasası dayatmasına!
Fotoğraf: Envato
Önce bir TBMM Anayasa Uzlaştırma Komisyonu kuruldu. Komisyonun başkanı ve TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve komisyonun her partiden üyeleri, pek çok toplantıda, “Bu komisyona katılan tüm partilerin üstünde anlaşmadığı hiçbir madde ‘Anayasa Taslağı’nda yer almayacak!” diye açıklamalarda bulundular. Aylar süren “Yeni bir Anayasa yapıyoruz. Bunu da bu Meclis yapacak” propagandasının arkasından, komisyonu, “Mayıs ayında yazıma başlayacağız” açıklamalarıyla çalışmalarını sürdürürken, birden başka bir rüzgar esmeye başladı. “Eğer dört parti bir metin üstünde anlaşamazsa, anlaştıklarımızla yolumuza devam ederiz” diye, partiler arasındaki uzlaşmayı bozma girişimlerine güç verdi Başbakan Erdoğan.
Ve TBMM ve komisyon başkanı Çiçek’in, “Anayasa taslağının yazımına başlıyoruz. Bu yılın sonuna kadar Anayasa yazımını tamamlayacağız” açıklamasının üstünden 10 gün bile geçmeden, önce Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ; “Yeni Anayasa’da Başkanlık sistemi yer almalı” diye ortaya çıktı. Ve Bozdağ’a Başbakan Erdoğan, (belki parti içinden muhalif sesler çıkmasını önlemek için de acele etti) yurt dışında acele destek attı: “Başkanlık sistemini tartışalım!”
Yandaş basın ve AKP içinden; “Meclis isterse neden olmasın!” sesleri yanıt verdi Başbakana!
CHP, MHP ve BDP daha önce “başkanlık sistemi”ne karşı olduklarını çeşitli vesilelerle açıklamışlar, kamuoyunda yapılan anketlerde başkanlık sistemine verilen destek yüzde 16’yı aşmamış, ... bunlar umurunda değil elbette AKP önde gelenlerinin. Madem Başbakan istiyor, “emir demiri keser” bu alemde!
Peki şimdi ne olacak?
Olacak olan şudur: AKP önde gelenleri ve Başbakan, biraz dişlerini sıkacak, “Canım tartışmada ne sakınca var; zıt fikirlerin tartışmasından kuvvet doğar” filan yollu konuşacaklar. Ama bir yandan da kendi süreçlerini ilerletecek, uygun bir zamanda da TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun dağılmasını bekleyecekler. Ve bu dağılmayı da kendileri değil de muhalefetten bir partinin yapmasını tercih edecekler.
Sonuçta; AKP’nin başkanlık sistemine karşı tavır alan partileri işaret ederek, “Bunlar 12 Eylül Anayasasını savunuyor” suçlamasıyla, komisyonun artık dağıldığını ama kendilerinin yola devam edeceklerini, “çünkü ülkenin yeni bir Anayasaya ihtiyacı olduğu” propagandasına hız verecekler! Kendileriyle hareket edecek bir parti bulamadıklarında dahi, “Millete başvuracağız” diyerek, “AKP Anayasası”nı halk oylamasına götürmek için rüşvet, şantaj, karalama, tehdit her yolu deneyecekler!
Bu beklenmeyen bir gelişme midir?
Hayır! Tersine Türkiye’nin siyasi ortamını biraz izleyen bir kişi, bu sürecin böyle işleyeceğini daha Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulduğu günden beri görüyor ve böyle bir gelişmeyi bekliyorlardı. Bu köşede bu konuda birkaç kez, ”Anayasa yazma” girişiminin böyle bir badireyle sonuçlanacağı yazılmıştır.
Böylece şu gerçek kanıtlanmıştır:
1-) AKP’nin gerçekte ülkenin demokratikleşmesinin önünü açacak, demokratik bir Anayasa derdi yoktur. Tersine onlar AKP’nin restore ettiği statükoyu anayasal bir güvenceye kavuşturarak, AKP seçimi kaybettiğinde de kurduğu düzenin devamını sağlamayı amaçlamaktadır.
2-) AKP, “başkanlık sistemi”yle de Tayyip Erdoğan’ı önümüzdeki 10 yıl boyunca da “sultan yetkisinde” bir “başkan” yaparak, ona kişisel iktidar gücü sunarken, partinin iktidarını da daha güçlendirmeyi planlamaktadır.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu daha anayasa metninin yazımına başlamadan kullanım süresini doldurmuştur. Bundan sonra bir süre daha sürse bile “uzatmaları” oynayacaktır sadece.
Şimdi böylece artık, AKP’nin nasıl ve niçin bir yeni anayasa istediği daha da açıkça belli olmuştur. Ve Başbakan Erdoğan hizbini bu isteğinin AKP içinde de AKP’yi destekleyen liberal aydın çevreler, tarikat ve cemaat çevreleri içinde de tepkiler bulması, AKP’nin üstünde ilerlediği “zeminin çatlaması” da sürpriz olmayacaktır. Bunun hem AKP içinde hem de Gülenci cemaatin etkili olduğu çevrelerde belirtileri şimdiden vardır. Yani Erdoğan’ın Mecliste istediği sayıyı bulması, eğer referanduma giderse halk indinde gerekli desteği bulması o kadar kolay değildir.
Hele de ülkemizin demokrasi isteyen güçleri, kendi üstlerine düşecek demokrasiyi geliştirecek ve halkların kardeş olduğu bir Türkiye’nin kurulmasını kolaylaştıracak bir demokratik anayasa mücadelesinde ısrar etmeyi başarırlarsa!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00