Geçtiğimiz günlerde büyük sermayenin ağır topu, Koç topluluğunun başı Rahmi Koç “Memleketin yarısı vergi ödemiyor” diye feryat etti. İlginçtir bu çıkışa karşı ilk itiraz hükümetten geldi. Büyük sermayenin AKP Hükümeti vergi toplayamama beceriksizliği gibi bir etiketin kendi üzerlerine yapışmasından rahatsız olmuş olacak ki, benzinden, el telefonundan alınan vergileri örnek göstererek ülkede neredeyse hemen herkesin vergi ödediğini kanıtlamaya çalıştı. Oysa bu duruma öncelikle sendikaların itiraz etmesi, patronlara; ödediğiniz bir vergi varsa, bunu işçilerin sırtından ödüyorsunuz, çalışıp ödediğiniz tek kuruş vergi var mı demesi gerekiyordu.
Ülkenin işçi ve emekçilerinin yarısının vergi ödemediğini ilan etmek büyük bir yüzsüzlük değil mi? Üstelik işçilerin ödediği, halktan toplanan vergileri tatlı teşvikler olarak, vergi indirimleri olarak servetinize ekliyorsanız nasıl böyle bir çıkış yapabiliyorsunuz? Ama böyle bir çıkış şaşırtıcı değildir. Eğer hükümet yeni teşvik bölgelerini açıklamış, ülke içerisinde “Çin bölgeleri yaratmak” üzere harekete geçmiş, sömürü için dikensiz gül bahçeleri yaratmaya koyulmuşsa, büyük sermayenin büyük bir arsızlıkla doğrudan halka saldırması da olağan sayılmalıdır.
Peki ama halkın vergi ödemediğinden şikayet eden patronlarımız gerçekten vergi ödüyorlar mı? Geçtiğiz günlerde İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası açıklanan gelir vergisi rekortmenleri istatistikleri üzerinden yaptığı bir çalışmayı açıkladı. Bu çalışmaya göre, geçen yıl en zengin 100 kişinin toplam serveti 92 milyar 351 milyon lirayı bulmuş. Vergi rekortmeni 100 kişinin ödediği yıllık vergi ise sadece 530.5 milyon lira olarak gerçekleşmiş. Bu vergi oranı, servetleriyle karşılaştırıldığında ancak yüzde 5.7’lik bir oranı ortaya çıkarıyor. Asgari ücretten alınan gelir vergisi oranı ise yüzde 15 ile bu oranın neredeyse üç katı. Çok ilginç değil mi? Vergi “rekortmeni” zenginlerin ödediği gelir vergisi oranı asgari ücretli bir işçiden neredeyse üç kat daha az. Görüyorsunuz zavallı patronlar, zavallı zenginler ülke için ne büyük fedakarlıklar yapıyorlar!
Peki ama “memleketin” işçi ve emekçilerinin ödediği vergiler sadece bundan mı ibarettir? Eğer bundan ibaret olsaydı, işçi ve emekçiler için yaşam koşulları biraz daha iyi olurdu. Ama bir işçi ile Bay Koç’un bir markete girdiğini ve aynı miktarda ekmek, sigara ve yağ aldığını varsayalım. Ödedikleri vergi miktarı aynıdır. Bay Koç piyasada satılan ekmekten yemeden yaşamını lüks içerisinde sürdürebilir ama bir işçinin, bir emekçinin, bir işsizin ekmek almadan yaşabildiği görülmüş müdür? Bu mümkün değildir. Ülkede geliri ne olursa olsun az ya da çok bu ihtiyaç maddelerinin en az birini tüketmeyen tek bir kişi bile yoktur. İşçi ve emekçi bu ihtiyaç maddelerini kullanır ve ondan alınan vergiler Bay Koç gibilerinin kasasına teşvikler, vergi indirimleri olarak girer, bu paralar üzerinden hükümetler ulufe dağıtır gibi, kendi keselerinden veriyor gibi küçük zamlar verirler, kömür dağıtırlar, süt kampanyaları düzenlerler vb.
Zenginlerimizin vergi oranları böylesine komik rakamlardayken, acaba kazançları ne durumda? Aynı araştırma şunları ortaya koyuyor: “100 Vergi Rekortmeni” yıllık 2 milyar 40 milyon lira kazanç elde ederken, aynı kazancı ancak yaklaşık 3 milyon 215 bin asgari ücretli elde edebiliyor. Yani 32 bin 150 asgari ücretlinin yılda kazandığı geliri bir zengin tek başına elde ediyor. Ama buna karşın bir asgari ücretlinin ödediği verginin kendi gelirine oranı bu zenginimizin tam üç katı. Görüyorsunuz zenginlerimiz “memleket için” nelere katlanıyorlar. Onlar feryat etmesin de kim feryat etsin?
Gerçekler böyle. Ama büyük patronlarımız ve onların hizmetindeki hükümetlerimiz başka bir havada. Sanki çalışan ve üreten onlar. Sanki günde en az 8 saat, bazı durumlarda 15-16 saat çalışan onlar. Sanki onlar çalışmasa yaşam duracak, herkes aç ve sefil olacak. Ama biz biliyoruz ki örneğin bir ay hiç bir patron bürosuna gitmese, hükümet tatil yapsa bile ülkede üretim tıkır tıkır sürüyor, yaşam devam ediyor. Ama işçi ve emekçilerin bir gün hiç üretmediklerini, çalışmadıklarını varsayalım. Bu durumda tüm yaşam duruyor. Üretim yok, ulaşım yok, elektrik, gaz yok, ekmek yok, su yok yani yok oğlu yok. Buradan tekrar başa dönecek olursak şöyle bitirmemiz gerekiyor: Bu memlekette işçi ve emekçiler çalışıyor, üretiyor, üstelik bir de ağır vergiler vererek ülkeyi sırtında taşıyor, zenginlikleri yaratıyor. Ama bir avuç zengin on milyonlarca emekçinin üretimi üzerinde saltanat sürüyor, lüks yaşamları kendilerine yetmiyor olmalı ki, daha fazlası için bir de işçi ve emekçilere küfür ediyorlar. Elbette bütün bunların tersine döneceği günler de gelecek. Ne demiş halkımız, sap döner, keser döner, gün gelir hesap döner!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et