14 Mayıs 2012 03:14

Fenerbahçe, Galatasaray ve tekçilik

Fenerbahçe, Galatasaray ve tekçilik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sonunda Galatasaray şampiyon oldu, ama sadece lig değil, “Türk futbolu” da şirazesinden çıktı. Bunu da başardılar.
Franco’nun, “Ben İspanya’yı üç ‘F’ ile yönettim” dediği “F”lerden biri “futbol”du. “Uyutma” aracı olarak kullanılagelmiş, cebinde sigara parası bile olmayanlar diyar diyar tuttukları takımların ardından dolaştırılmışlar... Futbolla yatıp futbolla kalkmışlardı. Böyle olunca, devasa bir sektör de oluşmuştu. Milyar dolarlar dönüyordu. Sadece dev yatırımlar, tesisler ve ille de dudak uçuklatacak paralarla yerli, yabancı oyuncu transferleri değil. Totolar, lotolar, iddialar... Bahis oyunları. Ve tabii ki yıllık milyarlık cirolarıyla bahis oynatan dev şirketler... Ve yine dev yayıncı kuruluşları. Hepsi bir arada bir kimya sanayi kompleksi kadar tutardı!
Bu kadar para yatırılır ve tatlı kârlar banka hesaplarına istiflenir de, vergi kaçırmasız, dampingsiz, hileli iflassız... üçkağıtsız olur mu? Daha birkaç yıl önce İtalya’da koca Juventus yakalanmış ve küme düşürülmüş, bir tomar da puanı silinmişti. Bu yıl “Türk futbolu”nun başına geldi. Gelsin davalar... Zaten hukuksuz memlekette hukukun arkasından dolanmalar... Bir kendini akıllı sanmalar. Ve uyanık polisler... Takibatlar... “Yakaladık” iddiaları. Aziz Yıldırım’ın “Hoca efendi”yi açıktan ima eden savunmaları... Ve Fenerlilerin “ihalede anlaşılamadı, Fener’in üzerine buradan çullanıyorlar” içerikli karşı atakları...
Ama olan, çoktan cılkı çıkmış spora oldu. İşi kılıfına uydurma peşindeki koca koca adamlar ıkındılar sıkındılar... Sonunda ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ama futboldan da geriye uyduruk bir “play-off” ve futboldan çok didişmeli bir final maçı kaldı. Oysa ki Fener’le Cimbom’un maçları Real Madrid’le Barcelona’nınki türünden bir derbiydi ve ezeli rekabet yamandı. Maçları herkes tırnaklarını yiyerek izlerdi heyecandan. Şimdi? Dört bir yanı rezalet!
Daha yeni üç-beş kişi şike ve şikeye teşebbüsten cezalandırılmışlardı. Mahkeme bitmemiş, ama futbol disiplin kurulu vermişti cezaları. Amma... Cezaya gelirken oyunun kuralları değiştirilmişti. Oysa en fanatik taraftar bile bilirdi ki, maç başlayınca kural değiştirilmezdi! Değiştirildi ve küme düşme kaldırıldı... Ve tüm cezaların ertelenebilirliği getirildi... Yani cezai bir durum olsa bile “önceden af” çıkarıldı. Eski Beşiktaşlı playboy başkan “boş verin Avrupa’yı” demişti bile ve eklemişti: “İsterlerse üç-beş yıl Avrupa yasağı getirsinler!”
Şaşkaloz bir durum yaratıldı: Futbolcu ve birkaç yöneticinin şike ve teşvik yoluyla hile yaptıklarına karar verilmişti. Ama takımlar yapmamıştı! Kargalar bile gülerdi. Şu takımın yöneticisi, bir diğerinin futbolcusu şikeciydi, ama sanki kendi adlarına ve kendi başlarına yapmışlardı şikeyi! Sadece kendini akıllı sayma diz boyuydu. Oysa kuralı vardı ve Türkiye’nin de yana yakıla “bizi de aranıza alın” dediği Avrupa’nın futbol organizasyonu olan UEFA, külyutmaz Sherlock Holmes gibiydi. Şaka bir yana, kaç ülkenin kaç takımına uygulanan kuralları “Türk Futbolu” ve takımlarına da uygulayacağını ilan etmişti.
Gelip İstanbul’da son yönetim kurullarını topladıklarında sultan Erdoğan o kadar söylemişti. Demişti ki, “tüzel kişilikler değil şahıslar cezalandırılsın”! Yani örneğin Fener değil, ama Aziz Yıldırım’ın cezalandırılmasını istemiş, ama Platini olmaz demişti. Öyle yapıldı ve sonucunu göreceğiz! Zamanında Kanuni Kanuni’yken bile Viyana önlerinden dönülmüş, Avrupa’ya söz dinletilememişti! Şimdi dinler miydi küffar!
Ama “sultan” tekçi mi tekçiydi! Belli olmazdı. Baksanıza Galatasaray’ın şampiyonluk kupasını bile Fener’e transfer olduğu dedikoduları çıkan ya da ne yaptığının hiç farkında olmayan eski Beşiktaş başkanı soyunma odasında vermeye kalkmış, ama herhalde federasyonun da bağlı olduğu Başbakan müdahale edip doğrultmuştu işi! Zaten dili sürçse bile yine kendisi düzeltiyordu. Başkası yoktu! Tek başınaydı! “Ne dili, din din...” demiş, “tek din” dayatmasında kesinlikle bulunmuş, ama şimdilik ileri gittiğini görünce manevrasını da tek başına yapmıştı. “Bayrak, millet, devlet, dil tek” diyen, kupanın nasıl verileceği bile kendi kararlaştıran, dinde ya da başka konuda “çokluk” yanlısı olur mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa