Cüneyt Türel
Fotoğraf: Envato
Mayıs ayındayız, bir yanda bahar bütün renkleri ile yaşama çağırırken insanı, diğer yandan tiyatro ortamında yaprak dökümünü yaşıyoruz. 1 Mayıs günü sahnelerden bir yıldız daha kaydı. Değerli insan, oyuncu, dublaj sanatçısı ve seçkin bir entelektüel olan Cüneyt Türel artık aramızda değil. Yokluğu tiyatro sanatı için büyük bir kayıp.
Cüneyt Türel İstanbul Üniversitesinde öğrenciyken Yeşil Sahne ve Gençlik Tiyatrosunda başladığı tiyatro çalışmalarına sosyolojiden mezun olduktan hemen sonra 1962 yılında Engin Cezzar-Gülruz Sururi Tiyatrosu’nda Jean Paul Sartre’ın Altona Mapusları adlı oyunu ile profesyonel tiyatro yaşamına başlar. Burada iki yıl çalıştıktan sonra oyunculuğunu Lale Oraloğlu Topluluğunda sürdüren Türel, 1965 yılında 30 yıl emek vereceği İstanbul Şehir Tiyatrolarına geçer. Şehir Tiyatrolarında o yıl Molier’in Cimri adlı oyununda genç bir oyuncu olarak dikkatleri üzerine çeker. 1970’li yıllara gelindiğinde Cüneyt Türel oyunculuğu ile sahnelerin aranan insanı olur.
O yıllarda Şehir Tiyatrolarında yerli ve yabancı yazarların oyunlarında önemli roller üstlenir. Kerim Korcan’dan Linç, Vasıf Öngören’den Oyun Nasıl Oynanmalı, W. Shakespeare’den Bahar Noktası ve Romeo Jüliet, Turan Oflazoğlu’dan Deli İbrahim Paşa ve Bizans Düştü gibi oyunlarda önemli başarılara imza atar. Şehir Tiyatrosunda bulunduğu sonraki yıllarda Çehov’dan, Sam Shepard’e, Vaclav Havel’e kadar önemli yazarların oyunlarında görev alarak hem oyunculuğunu geliştirir hem de entelektüel bilgisini.
Genç bir oyuncu olarak başladığı tiyatro yaşamının yanı sıra dublaj çalışmaları da yürüten Türel, yerli ve yabancı bir çok filmin izleyiciye ulaşmasında önemli katkıları olmuştur. Türkçeyi doğru ve eksiksiz kullanma ustalığının yanı sıra sesiyle önemli karakterlerin hayat bulmasını sağlamış, işini özenli ve sorumluluk duygusu ile yapan bir sanatçı duyarlılığı geliştirmiştir. 1980’li yıllarda tiyatro hayatının doruk noktasını yaşayan sanatçı, edebiyatla beslediği entelektüel dağarını toplumsal duyarlılıkla buluşturarak etkin ve muhalif bir duruş sergiler.
HEM MEŞGUL HEM SORUMLU
Şimdilerde yeniden tartışmaya açılan ödenekli tiyatroların yönetsel sorunları ile ilgili olarak Cüneyt Türel, 1976 yılında yayınlanan İstanbul Şehir Tiyatrosunun yayın organı olan Türk Tiyatrosu dergisinde yerinden yönetim üzerine bir yazı kaleme alır. O yıllarda İstanbul Şehir Tiyatrosu belediye yönetimi tarafından 5 farklı birim olarak bölümlenmiş ve her sahneye bir sanat sorumlusu atanmıştır. Türel, adı geçen Yeni Bir Yöntemle Seçme, Seçilme ve Beğenilmeye Değin adlı yazısında yerinden yönetim modelini daha özgür yaratımın birinci koşulu olarak görüyor ve yeni yapılanmayı olumlayan düşüncesini ortaya koyar.
Görüldüğü gibi Türel oyuncu olarak sadece oyununu oynayan ve sonrasında etliye sütlüye karışmayan bir kimse olmayı hep reddetmiş, meşguliyetini bir sanatçı sorumluluğu ile sürdürmeyi kendine tarihsel bir ilke edinmiş ve gerçek bir aydın olarak yaşamını sürdürmüştür. Bugün bu çeşit sanatçılar azaldığı içindir ki Başbakan ve şürekasının topyekün saldırısı karşısında oyuncu tayfası ezilmiş ve çaresiz kalmıştır. Neyse…
1995 yılında Şehir Tiyatrosundan ayrılan Cüneyt Türel bu ayrılıktan sonra yönetmen Işıl Kasapoğlu ve Tilbe Saran ile birlikte Akbank Prodüksiyon Tiyatrosunu kurarak Türkiye’de yeni bir tiyatro pratiği yaratırlar. Kurdukları tiyatroda bir ilki gerçekleştirerek Türkiye de hiç oynanmamış oyunları sahneleyerek hem bir yenilik başlatırlar hem de Türkçe tiyatroya yeni oyunlar kazandırırlar. Ancak bu topluluk, banka yetkilileri tarafından nedense gerekçesiz imha edilir ve topluluk 2007 yılında dağılır. Güzel insanların ve nitelikli işlerin ömrü kısa oluyor dünyamızda, nedense!
ALÇAKGÖNÜLLÜ VE YARDIMSEVER
Yazımı izninizle Cüneyt Abi ile 2001 yılında Diyarbakır’da yaşadığımız bir anı ile bitirmek isterim. 2001 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni olarak çalışırken o yıl bölgede Olağanüstü Hal Valiliği (OHAL) kaldırılmış ve kentte nispi olarak demokratik bir hava oluşmuştu. O yıl Büyükşehir Belediyesi (Şimdilerde hâlâ her yıl devam eden ama yaygın basında yer alamayan kültür ve sanat festivali) 1. Kültür ve Sanat Festivali yapmaya karar vermiş, ben de festivale çağrılacak topluluklardan sorumlu olarak festival komitesinde görev alıyordum.
Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosunu basından takip ediyor ve çalışmalarından haberdardım. O yıl repertuvarlarında Arjantin’li Oyun Yazarı Jorge Goldenberg’in kayıplar üzerine yazdığı Bay Knepp adlı ilginç bir oyun vardı. Topluluk adı geçen oyunla festivale gelmeyi kabul etti. Biz de o yıl Amerikalı Yazar Howard Fast’ın Sacco İle Wanzetti adlı romanından Sermet Çağan ile Rutkay Aziz’in birlikte oyunlaştırdıkları aynı adlı oyunu festivale hazırlıyoruz.
Açılış bizim oyunla yapılacak, oyunun her sahne geçişinde kullanılan efektler sorun olmaya başladı, özel bir ses gerekiyor. Yaklaşık 8 sahnede anons yapılması gerekiyor, oyunda bu seslerin önemi büyük. Tiyatroda teknik olanaklar yetersiz olduğu için bu sesler istediğimiz gibi olmayacak. Ama işin ustası yaparsa daha nitelikli bir kayıt yapılabilir. Son gün, efekt kasetinin yapılması gerekiyor. Ben fuayede çaresiz dolaşırken bir anda Cüneyt Türel ve ekibi tiyatroya girdiler. Yanlarına gittim “hoş geldiniz” dedikten sonra durumu kendisine izah etmeye kalktım ki halden anlayan bir bakışla sözümü yarıda kesti ve hemen ışık odasında bulunan cihazın başına geçti. Yarım saat içinde üç farklı kayıt yaptı istediğinizi kullanırsınız diye…
Alçak gönüllü, yardımsever, dayanışma duygusu güçlü bir sanatçı ile karşılaşmanın verdiği bir motivasyonla provalara devam ettik ve o akşam Cüneyt Abi’nin o güzel ve etkileyici sesi ile festivalin açılışını yaptık.
Cüneyt Türel son günlerde İstanbul Tiyatro Festivali için Tilbe Saran ile birlikte Elin Elimde adlı bir oyunun provalarını yapıyordu. Hastalığı yeniden nüksetti ve Tilbe Saran’ın elini bırakarak ramp ışıklarından sonsuzluğu yaşayacağı tapınağa göç etti.
Anısı önünde saygı ile eğiliyorum. Işıklar içinde uyusun.
- Bir üslup, bir tavır: Ferhan Şensoy 02 Eylül 2021 00:09
- Osman Kavala 26 Temmuz 2020 00:06
- Sanatçıların işsizliği 18 Temmuz 2020 22:59
- Rıfat Ilgaz ile Asım Bezirci; iki koca çınar 04 Temmuz 2020 23:54
- Bir Güney Cihangir Hikayesi; Der Flamingo 20 Haziran 2020 23:33
- Karanlık Hikâye 07 Haziran 2020 00:05
- Kanayan coğrafyanın imgesi 10 Mayıs 2020 00:01
- Hayatı karşılayan şiirler 12 Nisan 2020 00:02
- Ferhan Şensoy’dan Gecedeste 29 Mart 2020 00:15
- Sağanak adımlarla düşlere, ütopyaya 14 Mart 2020 20:52
- Ağaçlar ayakta ölür 07 Mart 2020 22:00
- Muzaffer İlhan Erdost’a saygı 29 Şubat 2020 23:38