Yeni bir anayasa mücadelesi ve HDK
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günleri Ankara’da toplanan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 1. Genel Kurulu, geçen altı aylık çalışmalarını değerlendirerek, 2. Genel Kongresi'ne kadar çalışmalarına yön verecek kararlar aldı. Örgütlenme sorunlarından ekolojiye, işçi sağlığı ve iş güvenliğinden, emeğin haklarının savunulmasına, anayasa çalışmalarından partileşmeye hız verilmesine kadar çok önemli bir dizi karar alan Kongre, geçmiş altı aylık çalışmasındaki zaaflarına dikkat çekip bunların hızla aşılmasına yönelik uyarılar ve değerlendirmeler de yaptı.
Kuşkusuz gerek kongrede yapılan uyarılar, gerekse alınan kararların her biri önemli ancak; bugün bu köşede bu kararlardan birisi, “yeni bir anayasa için mücadele” kararına değineceğiz. Çünkü altı aydan beri çalışmalarını sürdüren TBMM Anaysa Uzlaşma Komisyonu, “yeni Anayasa”yı yazmaya başladı.
Burada eğer Anayasa Komisyonunun çalışması hele bir çıksın diye beklenecek olursa, sonuçta varılacak yer; üstünde uzlaşılan bir sürü havadan sudan maddelerin arkasından; laiklik, ana dilde eğitim, özerklik, Kürtlerin ulusal haklarının tanınması, yargı bağımsızlığı, çevrenin korunması, üniversite özerkliği, sendikal özgürlükler, siyasi partiler ve seçimle ilgili maddeler ve anayasanın felsefesine, … dair maddelere gelince; komisyonun dağılmasıdır.
Bu aşamadan sonra AKP’nin elinde üstünde “anlaşılmış maddeler” ve üstünde anlaşma olmamış kimi “taslak maddeler”den oluşan bir “anayasa metni” kalacaktır. Burada AKP, bu yarım yamalak metnin boşluklarını kendi isteklerini formüle ettiği maddelerle doldurarak TBMM’nin karşısına çıkıp; “İşte yeni Anayasa taslağı budur. Çoğunda dört parti anlaşmıştır. Geri kalanı da biz kaleme aldık ama bunlar genel kurulda tartışılarak yeniden düzenlenebilir” diyerek Anayasayı referanduma götürecek bir “operasyon” başlatacaktır.
AKP’nin bu oyunuyla ilgili olarak elbette Mecliste de yapılacaklar vardır; ama Meclis dışında ve doğrudan halk yığınları içinde bir güç oluşturmadan, “yeni Anayasa”dan halkın beklentilerini ortaya çıkarıp bunun etrafında yığınların katıldığı bir mücadele yürütmeden AKP ve hükümetinin adım adım organize ettiği oyunu bozmak da son derece zordur.
Burada elbette HDK komisyonunun hazırladığı ve Yıldız İmrek’in sunduğu metinde, yeni bir anayasa oluşturmanın şartı olarak ifade ettiği “yol temizliği” için mücadele de son derece önemlidir. Ama aynı zamanda anayasadan kimin ne beklentisinin olduğu, daha da önemlisi beklentisi olanların beklemek yerine mücadele etmesi için ciddi bir çalışmanın yapılması da acildir.
AKP’nin aslında yeni bir anayasaya ihtiyacı yoktur. Çünkü o zaten 12 Eylül Anayasasıyla çelişen bir şey istememektedir. Ama bugün madem bir anayasa değişikliği gündeme gelmiştir AKP bunu fırsata çevirmek için harekete geçmiştir. Bunu da kendi statükosunu; iktidarını ve amaçlarını anayasal bir düzene dönüştürmek istemektedir.
MHP ve CHP için de “yeni anayasa”, artık 12 Eylül Anayasasını savunma imkanı kalmadığı için “kabul edilen” ama “Olmasa daha da iyi olur!” diye aldıkları bir tutumdur. Ancak Kürtler, Aleviler, çevreciler; kadınlar, gençler, işçi sınıfı ve emekçiler gibi, demokratik, halkların kardeşçe yaşadığı bir Türkiye talebi olanlar için yeni bir anayasa ihtiyacı artık olmazsa olmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir. Dolayısıyla bu toplumsal kesimlerin taleplerini karşılayan bir anayasa, içine ne yazılırsa yazılsın, yeni bir anayasa olmayı hak etmez.
Burada da HDK, hem yeni anayasa isteyenler için bir örgütlenme ve birlikte mücadele merkezi olarak, hem de yeni anayasanın hazırlanmasına müdahale edilmesi ve bu güçlerin seferber edilmesinde gerçek bir dayanak oluşturma bakımından son derece önemlidir.
Ancak HDK açısından genel olarak Anayasa tartışmaları düzenleyen toplantıları aşarak, işyerlerinde, emekçi semtlerinde, hizmet kurumlarında, üniversitelerde, doğrudan işçilerin, çeşitli sektörlerden emekçilerin, kadın, gençlik, çevre ve üretici köylülük hareketi içindeki kesimlerin anayasanın içeriğinin oluşumuna müdahale edecekleri biçimde harekete geçmelerini sağlamak asıl önemli olandır. Bu amaçla aydınlatma faaliyeti sürdürmek, bu çevrelerin anayasadan beklentilerinin ifade edildiği miting, gösteri vb, etkinlikleri teşvik etmek, buralardan yığınların kendi beklentileriyle ilgili kararlar çıkarmak ve bu kararlarının arkasında duracakları bir mücadeleyi örgütlemek bugün HDK’nin yapması gereken en acil iş olarak ortaya çıkmıştır.
Eğer burada inisiyatif alıp yığınları az çok hareket geçiren bir mevziye girebilirse, HDK; yığınlara güven veren bir mücadele merkezi olmaya da çok ciddi bir adım atmış, böylece de Genel Kongresi’nde belirlenen mücadele hattına da girmiş olacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00