Hükümetin toplusözleşme hesabı
Fotoğraf: Envato
Hükümetle yetkili sendikalar arasında, 2012 ve 2013 yılları için sürdürülen “toplusözleşme” görüşmelerinde hükümetin komik bile sayılmayacak zam teklifi, hem kamu emekçilerinde hem de görüşmelere katılan sendikalarda büyük bir şaşkınlık yarattı. Oysa Hükümetin sunduğu yüzde 3+3’lük teklif, aylar öncesinden 2012 bütçesinde ve Orta Vadeli Program’da belirtilmişti.
4688 sayılı Yasa’da yapılan değişiklikle sadece adı “toplusözleşme” olan, grev hakkını içermeyen, hatta Yüksek Hakem Kurulu uygulamasıyla grev hakkını açıkça yasaklayan bir yapı oluşturuldu. Hükümetin buradaki hesabı, yasada yapılan değişikliklerde bütün aşamalarını kendisinin belirlediği ve toplusözleşme sürecini başından sonuna kendisine yakın konfederasyon ile yürütmekti. Yüksek hakem kurulunun üyelerinin çoğunu bakanlar kurulu seçtiği için iş o aşamaya gelse bile, hükümetin hesaplarının dışında bir sonucun ortaya çıkma ihtimali zaten bulunmuyordu.
Hafta başında kamu emekçilerine sunulan ücret artışı teklifi, aylar öncesinden belli olmasına karşın, bütün sendikalar tarafından tepki ile karşılandı. Hükümet önerisinin büyük tepki alacağını hesaplamış olmalı ki, dalga geçer gibi önerdikleri zam teklifinin yanı sıra, ciddi ciddi bütün kamu emekçilerine yoğurt dağıtmayı düşündüklerini açıklayarak bugüne kadar hiçbir hükümetin cesaret edemediği kadar alaycı bir üslup kullandı. Bu akıllara ziyan teklif ile hükümet, muhtemelen önerdikleri ücret zammı sonrasında kamu emekçilerinin yükselen tansiyonlarını düşürmek ve onları dağıtacakları yoğurdun etkisiyle daha fazla uyutmanın hesabını yapıyor.
Neresinden bakılırsa bakılsın, hükümeti bu kadar gayri ciddi davranmaya, hem kamu emekçileri ile hem de toplumla bu kadar rahat alay etmeye iten çok sayıda neden sayabiliriz. Özellikle kamu emekçileri açısından bakarsak, hükümetin bu kadar cesaretli davranmasının arkasında yatan temel gerçek, kamu emekçileri içinde yüzde 64 gibi yüksek örgütlülük oranına rağmen, büyük bölümünün farklı sendikal çizgilerde olan üç konfederasyona bağlı sendikalarda örgütlü olması ve bugüne kadar en temel konularda bile ortak hareket etme cesareti gösterememesi.
Hükümet, yetkili konfederasyonların, geçtiğimiz yıllarda toplugörüşme sürecindeki rekabetçi tutumlarını ve en temel konularda bile bir araya gelmediklerini gördüğünden, toplusözleşme sürecini en az hasarla atlatabileceğini hesapladı. Ancak öyle bir teklif sundu ki, geçtiğimiz 10 yıl içinde hiç tartışmaya yer bırakmayacak şekilde AKP’nin gölgesinde büyüyen Memur Sen bile bu teklife kendince sert tepki göstermek zorunda kaldı.
Bu yıl toplusözleşme görüşmelerinin iki yılı kapsaması, ilk ve son kez tatil dönemine değil, kamu emekçilerinin hemen hemen tamamının işyerlerinde olacağı bir döneme denk gelmesi, sendikaların aşağı yukarı birbirine benzer talepleri etrafında ortaklaşarak, hükümetin karşısına tek vücut olarak çıkma avantajını iyi değerlendirmesi gerektiğini gösteriyor. KESK, Kamu-Sen ve Memur-Sen üyelerini hükümetle tek vücut olarak karşı karşıya getirecek bir taktik anlayışın sendikaların toplusözleşme taleplerinin gerçekleşmesi için tek çıkar yol olduğu çok açık.
KESK ve Kamu-Sen’in, 5 aydır zam alamayan ve hükümetin komik teklifi ile çileden çıkan kamu emekçilerinin biriken öfkesini doğru okuyarak 23 Mayısta ortak grev kararı alması, kuşkusuz hükümetin hesaplarını olumsuz etkileyecek. 23 Mayısta yapılacak grev, aşağıdan yukarıya, tek tek işyerlerinde örgütlü, örgütsüz, hangi sendikaya üye olduğuna bakılmaksızın herkese açık çağrılar yapıldığında anlamına uygun olarak örgütlenebilir. Önceki deneyimlerden hareketle, şu ayda bu nedenle farklı sendikalara üye olan emekçilerin ortak talepleri etrafında birleşmesinden rahatsız olan her türlü sekter tutumun mahkum edilmesi ve hepsinden önemlisi, sendika üyelerinin ya da örgütsüz emekçilerin bizzat grevin örgütleyicisi olarak faaliyetlere katıldığı koşullarda yapılacak bir grevin etkisi çok daha büyük olacaktır.
Başbakan son grup konuşmasında kamu emekçilerini kastederek “yüzde 3+3’ten fazla verirsek, Yunanistan gibi oluruz” diyerek resmen gözdağı verdi. Üstelik “Memurun grev hakkı yok” sözleriyle, tıpkı 25 Kasım 2009 grevi öncesinde olduğu gibi, herkese açıkça meydan okudu. Türkiye Yunanistan gibi olur mu, olmaz mı şimdiden bilemeyiz ama kamu emekçileri, Yunanistan’daki sınıf kardeşleri gibi, 23 Mayısta kendilerine yakışan bir içerik ve katılımla grev yapabilirlerse, son zamanlarda egosu fazla kabaran Başbakana en iyi cevabı vermiş olacaklar.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20