17 Mayıs 2012

Parlamento, tutuklu milletvekilleri için bir girişim başlattı…
Mecliste grubu bulunan üç muhalefet partisi, yapılabilecek kanun değişikliği konusunda kendi aralarında anlaştı…
Parlamentoda istediği kanunu geçirme çoğunluğuna sahip olan iktidar partisinin yetkili organları ise bu anlaşmayı reddetti…
Tek parti, milletin vekillerinin iradesini hiçe saydı, milletin vekilleri adına karar verdi…
O siyasi partinin başkanı, aynı zamanda “70 milyonun temsilcisi” Başbakan sıfatıyla açıkladı:
“Yargıyı bekleyelim…”
***
- Hadi gidelim.
- Gidemeyiz.
- Niçin?
- Godot’yu bekliyoruz.
(…)
- Bekleyelim bakalım, o ne diyecek!
- Kim?
- Godot.
(…)
- Godot kim?
- Godot mu?
- Beni Godot sandınız… Kim o?
- Bir tanıdık.
***
Başbakanın sağ kolu MİT Müsteşarı hakkında savcılık soruşturma başlattığında yargılamanın sonucu beklenmedi… Kanun değiştirildi…
Başbakandan tam destekli Belediye Başkanının “Görevi kötüye kullanma” suçlarından cezaevine girmesini engellemek için bir gecede kanun değiştirildi…
Bayramların stadyumlarda kutlanmamasına ilişkin bakanlık genelgesinin yürütülmesi Danıştay tarafından durdurulunca, yargının kararı beğenilmedi, yeni bir genelge yayımlandı…
Deniz Feneri e.v yolsuzluğunda gözaltına alınanlar olunca, yargı kararından hoşnutsuzluk dışa vuruldu, yargılamanın devamı beklenmedi; tutuklama kararı verenler görevden alındı, tutuklular serbest bırakılınca da yargı bağımsızlığı sağlanmış oldu…
***
İşinize gelince yargıyı, işinize gelince Godot’yu bekleyin…
Tutuklu milletvekilleriyle ilgili kanun değişikliğinde bir adım atılabilseydi belki tüm fikir suçluları için bir umut ışığı doğabilirdi…
İşte, “Basın ve ifade özgürlüğü mücadelemizde umudumuzu yitirmedik ama siyasi iktidarın özgürlükleri kısıtlama iradesinde herhangi bir değişiklik işareti olmadığı için, demokratikleşme yolunda hiçbir umut ışığı yok” deyişimiz bundan…
Tutuksuz yargılanan veya cezaevlerinde tutuklu olan yüzlerce gazeteci, yazar, aydın, akademisyen için “şartlı tahliye”den başka bir anlam ifade etmeyen “üçüncü yargı paketine” bile gerekli önceliği tanımayan bir siyasi irade özgürlükler için umut ışığı olabilir mi?
***
Bana “Sosyalizm gelecek, yani herkese eşitlik, özgürlük, adalet, paylaşım düzeni kurulacak” deseniz, “O halde önce cezaevlerini boşaltın, inanmam” derim.
Bana “Yakında İslam cumhuriyeti gelecek, Allah’ın adaleti yeryüzünde tesis edilecek” deseniz, “Tüm haksızlıklara karşı Allah’a sığınanlar; o halde önce cezaevlerini boşaltın, yoksa inanmam” derim.
Bu kadar yalan ve riya, ancak kin ile mümkün!
Cezaevlerinin boşaltılması için siyasi iradenin hiçbir sorumluluğu yok da sadece “yargıyı” mı bekleyeceğiz?
Adalet ve özgürlük için devletin üst kurumlarında yeni bir sistem vadeden Anayasanızı mı bekleyeceğiz?
Cezaevlerinden tahliyelerin başlayabilmesi için sizin ideolojinize uygun bir rejime biat edilmesini mi bekleyeceğiz?
Fikir suçlularının özgürlüğü sizin keyfinize mi kaldı?

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et