Öznesiz barış, muhalefetsiz demokrasi
Fotoğraf: Envato
Türkiye demokratikleşme ve barış arayışının iç içe geçtiği bir anayasa arayışı içinde. İlginç olan ise bu arayışın neredeyse tek taraflı biçimde devlet eliyle yönetiliyor olması. Toplumsal örgütlü güçlerin ödediği ağır bedele rağmen bırakın süreci yönlendirmeyi, etkin biçimde müdahil olmayı bile başaramadıkları bir atmosfer içindeyiz.
Anayasa hazırlık sürecinde e-posta yolu ile ya da bizzat Meclis Hazırlık Komisyonunu ziyaret ederek önerileri iletme dışında bir “katılım” mekanizmasından söz etmek mümkün değil.
Bu tabloyu, sadece iktidar eleştirisi ile geçiştirmek de mümkün elbette. Ancak asıl cevaplanması gereken soru, toplumsal dinamiklerin neden bu kadar edilgen, özgüvensiz ve zayıf durumda bulunduklarıdır.
Şüphesiz bu tabloyu tek nedene indirgeyerek izah etmek doğru olmaz. Ama bizim sorun analizinden öte, çözüm için “nereden başlamalı” eksenindeki arayışımız, daha çok özeleştiri yapmayı zorunlu kılıyor.
Toplumsal dinamiklerin demokrasi ve barış mücadelesinde sadece talep eden pozisyonunda kalması, dahası bu tavrının arkasına ciddi bir toplum desteği alamıyor olmasının asıl sorumluluğunu nerede aramalıyız ?
Bugünkünden çok daha baskıcı ve ağır şartlarda ciddi toplumsal destek bulan hareketlerin bugün bir tabela örgütüne dönüşmüş olmasının sebebini “genel gidişat” gibi faili meçhul izahlarla geçiştirmek yerine, bu yapıların zihin dünyasından, diline, örgütlenme modeline kadar her şeyini yeniden ele almak durumundayız. Karalamadan, kadirbilmez tutum içine girmeden ama acımasızca yapılacak bir eleştiri dışında yapılacak bir şey kalmamış gözüküyor.
Yeni dinamiklerin sahaya çıkmasını engellemekle kalmayıp, eski tartışmalara kilitlenerek gündemi de bloke eden bu yapılanmalar ya kendini yenilemeyi başaracak, ya da toplumsal siyaset zemininden silinmek zorunda kalacak.
İş yapmaktan ziyade dedikodu üretmeye, kişisel çekişme ve rekabet duygusu ile beklenti yönetmeye odaklanmış bu tür örgütlenme alışkanlıkları aşılmadıkça ne toplumsal barışı inşa edebilecek bir aktör, ne de demokratikleşmeyi toplum lehine yönetebilecek güçlü bir muhalefet dinamiği gelişebilir.
İktidarda olmanın yozlaşma ve durağanlaşmasını muhalefetteyken yaşıyor olmak ilginç bir durumdur. Küçük iktidar alanları oluşturmaktan kaynaklandığı açıkça görülen bu çözülme, aslında muhalefet etme, toplumsal sorumluluk üstlenme niyet ve iradesinin de ortadan kalktığını göstermektedir.
Maddi imkansızlık, kadro azlığı, medya imkanlarından mahrumiyet gibi dış faktörlere havale ederek içinde bulunduğumuz tabloyu izah ediyor gözükme eğilimi, tipik bir örtme refleksidir.
Devletten istediğimiz ve beklediğimiz yüzleşmeyi kendi toplumsal örgütlerimizin yapmaktan kaçındığı bir dönemde söylediğimiz sözün inandırıcılığı olabilir mi ?
Ciddi bir toplumsal güveni hak edip etmediğimizi önce kendi vicdanlarımızda cevaplamak için vakit geçmek üzere.
İktidarın muhalefetsiz demokrasi, muhatapsız barış girişimlerini haklı olarak eleştirirken, bu gücü biraz da bizim zayıflıklarımızdan aldığını unutmayalım.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00