18 Mayıs 2012 11:01

‘Milli kaynaklarla’ katliam meşru mu?

‘Milli kaynaklarla’ katliam meşru mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dün bu köşedeki yazı kaleme alındığında, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Uludure’de katledilen 34 köylünün öldürüldüğü hava saldırısına ilişkin, “Wall Street Journal (WSJ)’nin haberi üstüne açıklamayı Genelkurmay Başkanlığı yapacak” demişti. Genelkurmay Başkanlığı, Genelkurmay Başkanı Özel’in Başbakan Erdoğan’la görüşmesinden sonra internet sitesinden “açıklamayı” yaptı.
Genelkurmay, sitesinden yaptığı açıklamada, WSJ ve basında konuya ilişkin çıkan “İlk istihbaratı ABD verdi!” haberlerinin doğru olmadığını belirtirken, “gerekli belge ve bilgileri de ilgili makamlara ilettikleri”ni duyurdu.
Ama ABD Savunma Bakanlığı, Pentagon’un sözcüsü George Little, yaptığı açıklamada WSJ’nin haberini doğrular mahiyette konuşurken ABD’li yetkili, ancak “Bu tür gazete haberlerinin Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemeyeceğini, PKK’ye karşı ortak mücadelenin süreceğini” açıkladı.
Bu iki açıklamanın ardından da WSJ makalesini yazan Joe Parkinson ve Adam Entous’tan haberlerinin arkasında durduklarını söyleyen ve yayınladıkları makaleye açıklık getiren ikinci bir yazı geldi. Makaleyi yazanlardan Joe Parkinson twitter hesabından da “Haberimizin arkasındayız. Haberdeki bütün iddialar araştırılmış ve kaynaklara dayandırılmıştır. Aksi yönde bilgi getirebilen varsa merakla bekliyorum” dedi.
Birbirini yalanlayan açıklamalardan sonra, belki bir avuç fanatik yandaş dışında yandaş basının birçok önemli ismi de dahil herkes ABD’den yapılan açıklamanın doğruya çok daha yakın olduğunu düşünüyor; bunu yazıyorlar da. Cumhurbaşkanı Gül’ün “Genelkurmayımız bir açıklama yapıyorsa bizim buna güvenmemiz gerekir” diye “kefil” olması da bu inanmama durumunu azaltacak gibi görünmemektedir. Çünkü ortada bugüne kadar söylenen ve kimsenin inanmadığı bahaneler dışında yeni bir şey söylemiyor Genelkurmay. Ve, “gerekli bilgiler ilgili mercilere iletilmiştir” denilerek de ipin ucu “gaipe” götürülürken üstündeki “devlet sırrı” örtüsü kalınlaştırılıyor.  
Çünkü olayın en başından itibaren Hükümet ve AKP propagandası, çelişkili açıklamalarıyla, her açıklamayla olayın üstündeki sır perdesini daha da kalınlaştırarak ve sorumluluğu atacak yer arayan tutumuyla, bu katliamın emrinin açıkça Genelkurmay’dan çıktığı belli olmasına karşın (başka türlü olması mümkün değildi) askerleri ve MİT’i tam korumaya almıştı. Bir adım daha atarak Hükümet, bu görevi yerine getiren askerleri kutlamış, MİT Müsteşarı’nı harcatmayacağını söyleyip, onun için “özel kalkan yasası” çıkarmış, ama Roboski köylülerine dönüp “derin üzüntü” bildirilmiş, bu olayda “suçu, ihmali bulunanlara gerekli cezaların verileceği” söylenmiş; bu da olayın nasıl olduğuna dair şüpheleri daha da artırmıştı.
WSJ’nin haberi ve bu haberin Pentagon tarafından da doğrulanması aslında pek çok taşı yerli yerine oturtmuştur.
Genelkurmay açıklamasından sonra şu gerçek apaçık ortaya çıkmıştır: İlk istihbarat ABD’nin predatorları tarafından verilmiş, ancak daha yakından görüntü alınarak, olayın ne olduğunu netleştirebileceğini ABD tarafı belirtmesine karşın Genelkurmay, bunu istememiş ve Genelkurmay’ın yönettiği Heronlardan gelen görüntüler üstünden (öyle olmuş olmalı) de “vur emri” verilmiştir!
Burada basın ve muhalefet sözcüleri, “ABD’nin ilk istihbaratı verip vermediğini” öne çıkarıyor ve sürekli buna vurgu yapıyor. Hükümet de işin bu yanının öne çıkarılmasından, sanki “ABD’nin emrindeymiş” gibi bir profil çıkar diye rahatsız olsa da, aslında tartışmanın böyle seyretmesinden hoşnuttur ve “Ne olmuş ilk istihbaratı ABD’den almışsak, zaten aramızda istihbarat paylaşımı anlaşması var!” demek yerine, “Hayır biz milli kaynaklarımızdan ilk istihbaratı aldık” iddiasında ısrar ederek tartışmayı saptırıyor. Ama burada asıl önemli olan, ABD tarafının ilk verilerin yeterince net olmaması ve daha yakından görüntüler alınabileceği konusundaki uyarılarının kaale alınmamış olmasıdır.
Burada Hükümet ve Genelkurmay; “Biz ABD’den değil kendi milli kaynaklarımızdan aldık istihbaratı” derken aslında “ABD’nin bir provokasyonuna gelmiş değiliz; bu operasyon tamamen bizim milli eserimizdir” demiş de oluyorlar. Başka bir söyleyişle Hükümet, ABD’nin katkısı olmadan “Milli kaynaklarla” yapılan bu operasyonun meşru olduğunu savunuyor. Ve bu itirafın gereği üstünden hareket etmek bugün gerçeklerin anlaşılması için daha önemlidir.
Evet; Hükümet, TBMM’de kurulan Uludere katliamını araştırma komisyonuna, Meclise ve Türkiye’nin halkına açıkça ve olayın üstünü örtme amaçlı olarak yanlış bilgiler vermiştir. Ve bunun siyasi ve askeri sorumlularının mutlaka açığa çıkarılması son derece önemli hale gelmiştir. Çünkü bu olayın siyasi ve askeri sorumlularının belirsiz hale getirilmesi için çaba harcayanlarla Türkiye’nin demokratikleşmesi ve özgürleşmesinin engelleri aynı güçlerdir.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa