İşçinin köleliği…
Çekinmeden ona buna satılan ve utanmadan da şunun bunun diliyle adlandırılan ulusal ayaktopu karşılaşmalarının yayın hakkı da birilerinin yağlı ekmeğine bal olarak sürülünce gerçek ayaktopu izleyicisi de açık bulduğu yayınlara yöneldi ister istemez. Bunlar da ya yabancıların bizim derbi dediğimize bile beş basan karşılaşmaları oluyor ya da bizim en birinci kümemize çıkmak için yırtınıp duran takımlarınki. Buruk bir ayrım var ikisinin arasında. Bir başkalık var. Oyun alanındaki çayır çimenin renginden, oyunun güzelliğinden, izleyicinin nitel ve nicel üstünlüğüne dek varan bir başkalık bu. Yabancıların kasaba takımlarının karşılaşmaları bizim üç dört büyüklerinki gibi tıklım tıkış her zaman. Bırakın bizim kasaba takımlarını, en birinci kümede oynayan takımların bile boştur izleyici yerleri. Bu da bizim yorumcuları üzer; hem de bozar. İzleyicinin sorumsuzluğuna, ilgisizliğine verirler bunu. Oysa bunun özünde ekonomik yapının bozukluğu, cüzdan sancısının büyüklüğü, kamu çalışanlarına altı aydır verilemeyen aylık artışının acısı yatar da bizim uzman kılığındaki azmanlar pek aldırmazlar buna. Bir biletin kaç lira olduğunu, kaç ekmeğe denk geldiğini… Bizde sporun izlenmesinin bile varsıl işi olduğunu… Düşünmezler, düşünemezler.
Ülke ayaktopunun yetkili ve etkisiz en üst kurumunun yayıncı kuruluşun gelirini artırma uğraşına katkıda bulunmamak için açık yayınlardaki karşılaşmaları izleyenlerdenim ben de. Bu amaçla beyaz camın karşına geçtiğim bir gün Tavşanlı Linyitspor’un bir karşılaşması çıktı karşıma. Geçen yıl küme atlamak için uğraş verirken, bu yıl küme değiştirmeme çabasındaki Tavşanlı Linyitspor’u izlemeye gelenler ulusal ölçülere ya da alışmışlıklara göre çok görünse de uluslararası ölçülere göre azdılar her zaman olduğu gibi. Olan kalabalığın(!) ortasında da bir uçtan diğer uca dek giden ve ellerde dalgalandırılan bayağı bir enli boylu bez açılmıştı. Amaç bu pankartı yayının görüntüsüne sokabilmekti kuşkusuz. TRT çalışanlarının tüm çabasına karşın bir kez de olsa görüntüye girdi ve amaca ulaşılmış oldu az da olsa. Üzerinde de alışılageldiği ve kanıksandığı; biraz da bıkkınlık verdiği gibi “Evlen benimle, en az üç çocuk yapalım seninle, yoksulluğa yelkencik açalım el ele” türünden bir istek yoktu. Yapılmış çocukların karınlarını doyurma, 4+4+4 ya da 3x4 dizilişindeki eğitimlerini sağlayabilme çabasının çığlığı vardı. “Boş senet imzalatılan sözleşmeye hayır” diyen bir haykırıştı bu. Belki bir yakarışın sesiydi; belki de bir başkaldırışın. Haykıranlar da, ileri demokrasinin demokratik buluşu, köleliğin yeniden ve çağdaş yapılanışı olan taşeron kuruluşlardan birinin işçileriydi. Seslerinin altına da açık açık yazmışlardı sanlarını “Tavşanlı Linyit’in Taşeron İşçileri” diye.
Taşeron sözcüğü her şeyi anlatmaya tek başına yetiyordu aslında. Başka söze gerek yoktu. Ama öncesindeki boş senet imzalama haykırışı o tek başınalığı alabildiğine bir yalnızlığa dönüştürüyordu. Sömürünün, köleliğin, emek gücünün nerelere, nasıl uzandığını gösteriyordu. İleri demokrasi oyununun bir resmiydi sanki bu. Öyle bir resimdi ki hem de, eğlenmek için bakılan yerde insanın içini acıtıyordu. Yakıyordu. Salt bakanın ama; yapanın değil. Bozuk çayır çimen, derme çatma izleyici yeri ve üç kuruş aylık için borçlandırılmış izleyiciler. İşçiler. Ve onlara salt bakan bir yönetim. Salt bakanlara bakan salt yönetim karşıtları. Bir de birbirlerine bakanlar. Solcular. Dünyanın tüm işçilerini birleştirme düşüne sahip ancak kendileri birleşememiş solcular. Sosyalistler. Birleşmek için değil daha çok parçalanmak için çözüm arayışındaki sosyalistler. Onlar tekleşemeseler de “Mülk Allahındır” diyenler onları da mülkleştirip aralarına alacaklar bu gidişle. Sulandırılmış sosyalizmin en gülünçlüsü de gösterime girecek böylece. Çok yakında. Böylece bu haykırışlar da, başkaldırının çığlıkları da duyulmaz olacak yakın gelecekte.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284369.jpg)
‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’
![KFC ve Pizza Hut işçileri haklarını talep ediyor | Gündem Özel](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/283993.jpg)
Evrensel'i Takip Et