Paçavra
İngiltere Maliye Eski Bakanı Ken Clarke, Sky News’e verdiği mülakatta Avrupa Bankacılık sisteminin paçavraya döndüğünü söylemiş. Clarke, Avrupa Birliği ülkeleri ve Yunanistan için daha fazla denetim ve kontrolün gerekliliğinden bahsediyor. Söylediklerinin şöyle bir önemi var Clarke’ın; o bunları söylerken İngiltere’nin mevcut Başbakanı David Cameron, Camp David’deki G-8 zirvesinde Obama’nın harcama artırıcı politika önerisine destek veriyordu. Clarke, daraltıcı politikalardan uzaklaşmanın kapitalist sistemin risklerini artırdığını ve sistemi paçavraya döndürebileceğinden dert yanıyor. Başbakanı Cameron ise daralmanın yarattığı sıkışmadan şikayetçi. Yani yukarı tükürse bıyık aşağı tükürse sakal durumu.
Hatırlayacaksınız, 2008 Dünya Kapitalist krizi sonrası tertiplenen tüm uluslararası düzenlemeci toplantılarda (G-8, Dünya Bankası, IMF, Davos gibi) önce “denetimli kapitalizm”den bahsedilmiş, ardından da erken kapitalistleşen ülkelerde sıkı maliye politikalarına (devlet harcamalarını azaltıcı, vergi gelirlerini artırıcı) yönelinmişti. Dört yılın sonunda uygulanan bu politikalar özellikle Avro Bölgesi’nde büyümeyi adeta olanaksız hale getirmiş ve lokomotif ekonomiler hareket kabiliyetini yitirmiş ve bu durgunluğa borç krizi de eşlik etmişti. Obama’nın Camp David’deki önerisi, Avro Bölgesi için kısa erimli tasarruf önlemlerinin uzun dönemli büyüme eğilimini ve elbette sermaye birikimini ciddi anlamda tehdit ettiğini gösteriyor.
Tartışılanların gösterdiği yegane şey; kapitalist birikim sisteminin gerçek anlamda paçavraya döndüğü ve ister gevşek ister sıkılaştırıcı politikalar izlensin, artık kendi iç çevrimini gerçekleştiremez duruma düştüğüdür.
Peki, süreç nasıl işler?
Tekil olarak Yunanistan ile İspanya ve Portekiz’in, Bölgesel anlamda Avrupa’nın ve daha geniş çerçeveden bakıldığında tüm kapitalist ülkelerin yaşanmakta olan ekonomik tıkanmadan nasıl çıkacakları kendi düzenleme alanları dışında kalan işçi sınıfı ve emekçilerin müdahale güç ve düzeyine bağlıdır.
Avrupa üzerinden baktığımızda, bu müdahalenin olanakları düne (2008) göre bugün çok daha fazladır. 2008 krizi, kapitalizmin altın çağından arda kalan küçük “sosyal devlet” kırıntılarının da yok edilmesine neden olmuştur. Bu yok ediş, beraberinde Avrupa emekçilerinin göreli ‘refah’ını da ortadan kaldırmıştır. Bugün Avrupa Birliği projesinin kapitalist eklemlenmeci yönü ve saldırgan araçları bizatihi Avrupa halkları tarafından en çıplak haliyle deneyimlenmektedir.
İngiltere eski Maliye Bakanının ‘paçavra’ feryadını, Avrupalı emekçilerinin bu fark edişlerinden duyduğu rahatsızlık üzerinden anlamlandırabiliriz. Clarke, Avrupa’nın karakol ağası ülkelerinin (İngiltere, Almanya, Fransa gibi) Yunanistan gibi birikim alanlarındaki halk hareketlerinden olumsuz etkileneceğinin bilincindedir. Bu nedenle, Yunanistan halkına seçimlerde acı reçeteyi uygulayacak partilere oy verme çağrısında da bulunuyor Clarke.
Gelinen nokta göstermektedir ki, politika yapıcıları tarafından da çekinmeden ifade edilen kapitalist birikim rejiminin paçavra hali tarihin çöplüğüne atılmaya muktedirdir. Bunun belki de ilk adımı kapitalizmin doğduğu Avrupa’dan gelecek.
Sonuçları ne olur ve ne kadar başarılı olur bilinmez ama Türkiye açısından bu ‘yeni’ ilk adım, yarın Kamu-Sen ve KESK tarafından düzenlenecek genel grev olacaktır.
Evrensel'i Takip Et