‘Bellek bölünmesi’: Ana dil ve sağlık -1-
Fotoğraf: Envato
Mezopotamya Tıp Günleri’nin dördüncüsü bu sene yine Diyarbakır’da düzenleniyor. Dünyanın dört bir yanından hekimler, bilim insanları organ naklinden şeker hastalığına; doğum süreçlerinden kalp hastalıklarına birçok konuda tıp kongresi katılımcısı olacaklar. 7-8-9 Haziran tarihlerinde anında çeviri ile üç dilde düzenlenecek kongre: Kürtçe, Türkçe ve İngilizce.
İlk kongreye ben de katılmıştım. Kongre bitiminde genel değerlendirilme kısmında Suriye’den gelen Kürt bilim insanına sunumunu neden Kürtçe yapmadığı sorulduğunda yanıt öğreticiydi: “Ben sunumumu Kenan Evren’in değil İsmail Beşikçi’nin Türkçesi ile yaptım.”
Radikal’de hafta başı yapılan bir söyleşide Murathan Mungan “Türkiye’nin bugün önemli bir sorunu sadece coğrafi değil, bellek bölünmesidir. Doğuda yaşayanlarla batıdakilerin bellekleri, hatıra depoları farklı oluştu” diyordu.
Mungan’ın değindiği bu “bellek bölünmesi” tamamı ile bilimsel bir tıp kongresi olan Mezopotamya Tıp Kongresi için de geçerli. Ulusalcı olduklarını beyan eyleyen bir grup İnternet fatihi hekim kongre içeriğinden bağımsız, saldırgan bir üsluba davet etti diğer hekimleri de. Her TTB seçimi öncesi aralarında eşi uzun yıllar Amerikan Fahri Konsolosluğu yapmış olan İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner’in de yer aldığı bir kadro bu ‘bellek bölünmesinin’ batıdaki mühendisliğine soyundular. Ve bu “mühendislerin” dillerine dönüp baktığımızda kullandıkları Türkçenin Suriyeli Kürt hekimin sunumunda saygı ile tercih ettiği Türkçeye değil Kenan Evren’in diline daha yakın olduğunu görüyoruz.
Murathan Mungan “...Anadolu’da halkların anadili dilsizliktir. Türkiye’nin bilinç dışı 800 kilometre karelik büyük bir halıdır. Altına istenmeyen her şeyin süpürüldüğü bu halı çok kabardı artık, saklanmaya çalışılan bu kadar gerçekle başa çıkamıyor. Hafıza kendini geri çağırıyor” diyordu.
Her ne kadar kara propagandalarının geçmişte “sistematik açık hedefi” kılınmış olsam da tarza dair detaya girmek istemiyorum. Ancak Mungan’ın değindiği “bellek bölünmesini” kırmak ve hem Kürtlerin hem Türklerin “ana dilleri sessizlik” olmamalı duygusundan hareketle etrafında fırtına yaratılmak istenen “Anadil ve Sağlık” başlıklı sunumumu bu köşeden sizlerle haftalara bölerek paylaşmak istiyorum. Bu sunum ilk kez 2010 yılında Anadil ve Sağlık Sempozyumu’nda yer bulmuştu.
“Mezopotamya Tıp Günleri Diyarbakır’da düzenlendi. Dünyanın dört bir yanından çoğunluğu Kürt hekim kanseri ana dillerinde paylaştılar. Ve yeniden anladık ki ana dil şifadır.
Tanımlamalar ihtiyaçlardan doğuyor ve her defasında eksikleri yeniden fark ediliyor. Bu sağlık alanı için de geçerli. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü sağlığı tanımlarken, salt bedensel ve ruhsal iyilik hali olmayıp aynı zamanda sosyal iyilik halidir dediğinde sorular gecikmemişti:“Ya siyasal iyilik hali?
İşte bu sosyal ve siyasal iyilik halinin olmazsa olmazları haklar kategorisinde saklı. İnsan hakları, hasta hakları ve onun özü ana dilde sağlık. Aslında ana dilde sağlık hakkını yaşam hakkı içinde anmakta yarar var.
Egeli bir hekim olan Hipokrat’ın adıyla anılan hekimlik andı binlerce yıldır özünü yitirmeden günümüze kadar ulaştı. Kim bilir ne yasalar değişti bunca zamanda; ama insanlığın geleceğe taşımak istediği evrensel değerler yasalara ve baskılara inat beyazın akı ile bugüne dek düşe kalka taşına durdu. Binlerce yıl öncesinde Anadolu’dan yükselen din, dil, ırk farkı gözetmeyen sağlık hizmeti anlayışına özlem, günümüzde eksikliğini yine hissettiriyor. Sahi ana dilini bilmediğimiz hastaları tedavi ettiğimize kendimizi inandırarak sağlık hizmetlerinde ayrımcılık yapmış olmuyor muyuz?
Sağlık ocaklarına, hastanelere seksenli yılların başında asılan “Vatandaş Türkçe konuş” emir cümlesi yaşamda karşılığını tam bulamadı. Sahi Türkçe konuşamayanların sağlığına ne oldu? Tıp eğitiminin temeli “Önce zarar verme” ilkesine dayanır. Dilini konuşmasına izin verilmeyen bir hastayı muayene veya hastasının konuşmasını anlamayan bir hekim, hemşire, sağlık personeli, hastasına zarar vermemiş olabilir mi?
Sağlık eğitiminde tanı koymada en önemli hususun anamnez (hasta öyküsü) alma olduğu anlatılır. Kamu sağlık kuruluşlarının basılı evrakları anamnez başlığı ile başlar. Yine adli raporların belki de en önemli kısmı öykü almadır. Ama dil anlaşılmayınca bu nasıl olacak? Ana dilini bilmediğimiz hastalara adli rapor düzenleyen biz hekimler “adalet” sarkacının neresinde duruyoruz?
Ve yanar söner yasalar: Söz gelimi yeni TCK (T. Ceza Kanunu) ile aydınlatılmış onam alınmadan yapılan tıbbi müdahalelerin yasal boyutu ile de sağlık çalışanları için ciddi riskler taşıdığı söylenedurur. Yasalar söyler ama insanlar bilir ki bu ülkede yasalar kimileri için sönüverir; hal böyle olmasaydı hekimlerin yaşadığı aydınlatılmış onam anksiyetesinde ana dili Türkçe olmayan hastalar önemli bir yer tutardı.
Bilirsiniz hasta hekim diyaloğu hızlı başlar uzun kuyrukların belirleyici olduğu poliklinik muayene odalarında. ‘Neyin var’ sorusu bir çırpıda ‘ağrım var’ ile buluşuverir. Devam edersiniz ‘ne zaman başladı?’ diye ve yanıt gecikmez: ‘Epey zamandır’. Zaman kavramını bir gün mü, bir ay mı, bir yıl mı ne kadar oldu diye açsanız da yanıt değişmeyebilir: ‘Doktor bey, epeydir ağrıyor’. Evet, tanı koyma aşamasında hastanın öyküsü yani dil tüm laboratuvar tetkikleri ve radyolojik değerlendirmelerden daha elzemdir. Ana dili Türkçe olan hastaların bile zamanı ‘epeydir’ sözüne indirgeyebildiği poliklinik ortamında yaşanmışlığı sözcüklerle buluşturmakta zorlanan algı tutulması ‘Ne zaman başladı, ilk hangi bölgeden başladı, ağrının şiddeti ve yayılımı nasıldı’ benzeri soruların yanıtsız kalabileceğinin ilk işaretleridir. Şimdi dil böyle bir şey; dil ve hekim hasta ilişkisi böyle bir şey. Eğer hekim iktidar aracı olarak dili kullanırsa ana dili Türkçe olan bir hekim bile aynı dili konuştuğu hastasından yeterli hastalık öyküsü alamayabilir.”
İlgili sunumun devamını ileriki yazılarda paylaşmak üzere sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29