S&P: Siyasî mi, iktisadî mi? (1)
Fotoğraf: Envato
Araştırmacı gazeteci ve yazar Anthony Summers şöyle demektedir. ‘Komplo teorilerim yok! Ancak, komplolar hakkında teorilerim var’.
Başbakan’ın S&P’nin Türkiye’nin görünümünü pozitiften durağana indirerek izlemeye alması konusunda, değerlendirmenin siyasî olduğu biçimindeki görüşüne tek kelimeyle bakılması gerekmektedir. Daha açıkçası, esasında Başbakan’ın S&P’nin değerlendirmesini siyasî olarak ele almış olmasının diğer adı, bu işin bir komplo çerçevesinde geliştiğidir. İster ulusal, isterse de uluslararası düzeydeki gelişmelerin ve geleceğe matuf kararların illâki komplo değil ama siyasî bakış açılarından da azade olduğu söylenemez ve görmezlikten gelinemez. Bu açıdan, Başbakan’ın derecelendirme kurum değerlendirmesinin siyasî ayağının da olduğu düşünmesini ‘gerekliydi’ deyip önemseyebilirsiniz. Değerlendirmenin iktisadî yönünü haftaya erteleyerek, konuya ilişkin Başbakan’ın ele alışına kısaca göz atalım.
Malum olduğu üzere ülkede yaşanan Kasım 2000-Şubat 2001 iktisadî krizinden sonra başta bankalar olmak üzere ülke ekonomisine uluslararası sermayenin memuru Kemal Derviş tarafından ayar verildi. AKP’nin iktidara gelişine ilişkin üzerinde fikir birliğine varılan konular arasında, Derviş tarafından 15 günde çıkartılan 15 kanun ve düzenlemelere dokunulmayacak olmasının da bulunduğunu inkâr etmeniz mümkün değildir. Zira bunlar sektirilmeden uygulandı. 2003-2007 yılları arasında ülke ekonomisinin AKP’nin inisiyatifi dışında nispî bir iyileşme içine girmesi, bir taraftan, Derviş kanunları ve düzenlemeleri, diğer taraftan da, dünya ekonomisindeki parasal akımlarda ve faiz oranlarında bir sorun olmaması temelinde vücut bulduğu bilinen ve kabul edilmesi gereken bir gerçekliktir. Ne var ki, Başbakan bu dönemde ekonomideki olumlu gelişmeleri kendisine tahvil etmede hiçbir beis görmemiş ve hâlâ da görmemektedir. Ancak, işler tersine döndüğünde, ekonomideki olumsuzlukların müsebbibine ilişkin değerlendirmesi, AKP hükümeti uygulamaları dışında ancak dünya ekonomisinde yaşanan fiilî durumu dikkate alma biçimindedir. ‘Biz yapmadık. Onlar yaptı. Sorun bizden değil, onlardan kaynaklanmakta’.
Bu durumu daha da somutlaştırırsak, 2008 iktisadî krizin yaşanmaya başladığı günlerden itibaren Başbakan’ın bir başka söylemini hatırlayınız. ‘Kriz teğet geçecek!’. Başta G-8 ülkeleri olmak üzere, diğer tüm ülke ekonomileri yaşanan iktisadî krizden oldukça etkilenmelerine, hâlâ da etkilenmeye devam etmelerine rağmen eğer sizde pek dişe dokunmayacak (!) gelişmelerin olacağını ya da olduğunu iddia ediyorsanız, bunu ekonominizin gücüne değil de, özellikle ülkenize yönelik uluslararası düzeyde belirlenen siyasî hedeflere bağlamanız, en önde düşünülmesi ve söylenmesi gereken husus olarak ortaya çıkar.
Dünya ekonomisi genelinde belirleyici değil ama belirlenen ülke konumundasınız. Sırf bu nedenle bile, genele ilişkin gelişmelerin önüne geçebilecek ya da kendinizi olası gelişmelerden sakınacak bir iktisadî gücünüz ya da özelliğiniz yoktur. Kısacası, yaşanan iktisadî krizden, diğer ülkelere nazaran daha az etkilendiğinizi lâf ola söyleseniz bile, bu sizin değil ama bu ülkeye yönelik ve geleceğe matuf siyasî hedefler temelinde gerçekleştiğini görmeniz gerekir.
Son genel seçim sonrasını hatırlayınız. Seçim ertesi 13 Haziran 2011 sabahı Obama tek cümlelik bir lâf etmiş ve ben de yazmıştım. ‘Kürtlerle anlaşın’. O günden bu güne konuya ilişkin gelişmelere bakın. Bir arpa boyu yol gidilmiş değil. Suriye’yle yaşananlar ortada. İran, elde var iki. Ermenistan ve Azerbaycan’a değinmiyorum. Güney Kıbrıs’a İsrail’in kendi doğal gaz arama alanlarını korumak için göndermiş olduğu sözüm ona çalışanları düşünün. Yine 2003 sonrası Irak’taki gelişmeler karşısında bu ülkeden İsrail’e sığınanların (Araplar, Kürtler) tekrar Irak’a, oradan da Türkiye’ye pasaportla girmeye başlamalarını aklınızdan geçirin. Birkaç gün önce, ülkede başkanlık, yarı başkanlık kısaca cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Başbakan’ın köprüleri attığı BDP’yi Kürt sorunun çözümünde tek muhatap aldığı demecini hatırlayın.
Bilinen, Türkiye temelinde bölgeye ilişkin ABD projesi gerçekleştirilecekse, AKP’nin iktidarda kalma süresinin projeye bağlılığı derecesinde uzayacak olmasıdır. Böylelikle, Başbakan’ın, S&P Türkiye Ekonomisi değerlendirmesinin siyasî olduğu biçimindeki ifadesinin yabana atılmaması gerekir ve bunun da Başbakan tarafından anlaşılmış olması sevinilecek bir husustur. Bu durumda, bundan böyle Başbakan’ın siyasî alanda özellikle de uluslararası siyaset arenasındaki adımlarına yoğunlaşmak gerekir.
Selâm ola.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59