İşin darbesi çıktı!..

Adam milletvekili seçilip de görev süresi bitince uzun süredir uğramadığı memleketine gitmiş! Memleketinde bir ihtişam bir ihtişam alkışlar arasında karşılanmış! Bir ara sessizlik olunca ufak tefek ama sesi oldukça gür birisi eski milletvekiline seslenmiş:
-Sayın vekilim sizi hiç kürsüde göremedik! Hiçbir gazete doğru dürüst sizden bahsetmedi!
 Bir anda neye uğradığını şaşıran eski milletvekili “Bu da kim” dercesine adama bakınmış:
-Tamam ama 22 komisyonda yer aldım!
Bu cevap vatandaşı tatmin etmemiş olmalı ki vatandaş kestirip atmış:
-Sonuç!..
 Komisyon denilince akla ilk gelen şey bir işe aracılık yapan kimseye verilen yüzdelik olsa gerek! Her ne kadar sözlükler bunu “simsariye” olarak açıklıyorsa da bizim ülkemizde simsarlık birçok yerde meslek sayıldığı için sözlüklerin yazdıklarını şimdilik bir kenara bırakalım ve asıl konumuza, yani meclis araştırma komisyonlarına geçelim!
 Meclis araştırma komisyonlarının görev ve sorumluluklarına ilişkin birçok şey söylenebilinir lakin her şeyden önce şu bilinmelidir ki araştırma komisyonları ikiye ayrılırlar:
1-Basına açık bölümler
2-Basına kapalı bölümler
 Öte taraftan basına açık olan bölümler de kendi aralarında ikiye ayrılırlar:
1-Kavgalı basına açık olan bölümler
2-Kavgasız basına kapalı olan bölümler
 Kavgalı basına açık bölümlerde milletvekilleri, sanki oraya neyi konuşup neyi konuşmayacaklarını bilmeden gelmişler gibi kameralardan seçmenlerine mesaj verircesine “Bakin işte biz sizin için nelere katlanıyoruz” der gibi bağrışıp dururlar! Daha ziyade iktidar partilerinin borusunun öttüğü bu komisyonlarda basın dışarı çıkarılıp da milletvekilleri baş başa kalınca ortalık birden süt liman olur ve böylece kavgasız basına kapalı dediğimiz komisyon çeşidi de görevini faaliyete geçirmiş olur!
  Aslına bakılırsa bir ülkenin meclis genel kurulunda ne kadar çok komisyon varsa o memlekette o kadar da çok sorun var demektir!
Bir başka deyişle bir ülkede komisyonlar ne kadar çok geçmişe yönelik kuruluyorsa o ülkede geçmişte üzeri örtülmüş ya da örtülmeye çalışılmış o kadar da çok sorun yaşanmış demektir! Bu tanımlamayı millileştirip biraz daha anlaşılır hale getirecek olursak bir ülkede demokrasi ne kadar çok kişi tarafından “ileri demokrasi” diye anılıyorsa o ülkede kurulan komisyonlar da o kadar çok geriye gitmiş olurlar! Tıpkı şimdilerde adı sık sık anılan “Darbeleri Araştırma Komisyonunda” olduğu gibi!
 Malum komisyonlar genel kurul adına inceleme yapmak üzere belirli sayıda milletvekillerinden oluşurlar ve çalışma koşullarını da anayasa, kanunlar ve içtüzük esasına göre belirlerler! Her ne kadar “Bu memlekette Kürt sorunu yoktur” diyen bir partinin milletvekili, kendisini Kürt Sorununa ilişkin kurulan bir komisyonda bulabilmesini partisi adına çelişki olarak görmüyorsa da zaten bizim ülkemizde komisyonların birçoğu da seçim vaatlerine ya da sivil toplum kuruluşlarının “artık dayanılamaz” baskılarına göre kurulurlar! Kaldı ki öyle olmasa bir zamanlar “Demokrasi şampiyonu” ilan edilen eski Başbakanlardan Süleyman Demirel bu gün ard arda kurulan meclis komisyonlarının en aranılan ismi olur muydu? Ya da 12 Eylül faşizminin generali Kenan Evren yıllarca yeni nesle ressam olarak gösterilip de sırf “yetmez ama evetçilere” şirin gözükmek için göstermelik yargı sürecine çekilir miydi?
 “Darbe mi bir daha asla” sloganı ile faaliyet gösteren “Darbeleri Araştırma Komisyonu” başta Süleyman Demirel, Rahşan Ecevit olmak üzere 1960 ve 1971 yıllarından kalan iki subayı da dinlemeye karar vermiş! Kuşkusuz darbecilerin yargılanması darbecilerin eli ayağı olan işkencecilerin yargılanmasıyla ilintili bir şeydir! Lakin 12 Eylülün yaşayan generallerinin ve işkencecilerinin yargılanmasında her hangi bir olumlu aşama sağlanmadan “altmışşşş, yetmişşşş, seksennnn” der gibi işi zamana yaymanın ve hatta sulandırmanın da bir anlamı olmasa gerekmektedir! Yoksa bütün bunlar Kenan Evren’e zaman kazandırmak için mi yapılıyor diye de düşünmüyor değil insan! Malum şair “Her ölüm erken ölümdür” demişti! Oysa “Netekim” geç bile kaldı!..

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzde 30 için sıkıyönetim

Yüzde 30 için sıkıyönetim

Antep’te devlet, patronların yüzde 30 zam dayatmasını kabul etmeyerek fiili greve çıkan işçilere karşı adeta sıkıyönetim ilan etti. Eylemler yasaklandı, grev çadırları yıkıldı, işçilere öncülük eden Sendika Başkanı gözaltına alındı, Demokrasi Meydanı işçilere kapatıldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Başpınar işçilerinin Demokrasi Meydanı'nda yapacağı eylem polis engeline takıldı. BİRTEK-SEN Genel Başkanı gözaltına alınıp serbest bırakıldı.

Evrensel'i Takip Et