Haziran ayı şenliklerle donanmalı
Haziran ayı şenliklerle donanmalı: Nâzım Hikmet Şenliği, Orhan Kemal Şenliği, Ahmet Arif Şenliği, Hasan İzzettin Dinamo Şenliği... İşçinin Gücü Şenliği. Yazarların şairlerin bunca yıldır emekçi sınıflara yol gösterişi, eskimeyişleri onların şenliklerle anılma nedeni. İşçinin Gücü de elbet 15-16 Haziran’ı anmak için gerekli. Belki de bütün bu anma şenliklerini tek tarihte İşçinin Gücü Şenliği’nde toplamak gerekir. Çünkü bu yazar ve şairler kendi emeklerine güvenmiş ve yalnızca dünya görüşlerine “kul” olmuşlardır. Bu dünya görüşü de İşçi Sınıfının eğemenliğine ve paylaşımcılığa dayanır.
Ben böyle söylüyorum diye İstanbul’daki arkadaşlar, 2 Haziran’da saat 19,00’da Esenyurt’ta Rıfat Ilgaz Sanat Merkezindeki Nâzım Hikmet Şenliği’ne gelmezlik etmesin. Pişman olur. Ben gelecekten söz ediyorum.
Şu ara sanat ve patronaj konusu gündemde. Özellikle ressamlar örnek gösteriliyor ama asıl mesele Devlet Tiyatrosu ve Belediye Tiyatrolarını ilgilendiriyor. Orta Çağ’ın dükleri, markileri şatolarında küçük orkestralar besleyip bestecilere ölümlerinde çalınacak ağıtlar, ilahiler ısmarlarlardı. Bazıları da resme meraklı olur şatolarının tavan ve duvarlarını bezetir, ayrıca aile resimleri sipariş ederlerdi. Papa ve yanındakiler de büyük kiliselerin tavanını (ressamları sakat eden) resimlerle bezetirlerdi. Bizde de saray arada resim ısmarlamış. Cuma günü Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde bir sergi açıldı. “İhtişam ve Tevazu; Padişahın Ressam Kulları”. Serginin bütünü “Kulları” imzasıyla saraya sunulmuş eserlerden oluşuyormuş. Kıssadan hisse, patronsuz sanat olmaz(mış). Devlet patronluğu yerine özel girişimci patron daha iyi olmaz mıymış?
Bu tartışma beni aşar. Her sanatçı himaye ya da patron meselesini istediği gibi seçer. Bu konunun gündeme gelme nedeni Akif Beki’nin “himaye” meselesini tartışan yazısı: Padişahın Ressam Kulları (Radikal , 24 Mayıs). Halil İnalcık’ın Şair ve Patron adlı kitapçığını da kaynak olarak veriyor.
Divan Edebiyatı dendiğinde aklıma Zatî (1471-1546) geliyor. Bir kitabında saraya sunulan kasidelerin fiyatlarını falan anlatır. Saraya bayramlarda verilen kasideler karşılığında cübbe verilirmiş. Nevruzda da para. Ben hatıralarında söz ettiğini görmedim ama kimi yorumculara göre şair II. Bayezid’e îdiyye, bahariyye ve şitaiyye vb. kasideler sunmuş, Bayezid de ihsanlarda bulunmuş . Her yorumcu da şunu ekler: “Ancak, şair saraya bağlı olarak geçimini temin etmekten çok, ömrünün uzunca bir bölümünü Bayezid Camii bitişiğinde açtığı dükkanında önce ayakkabıcılık, daha sonra da remilcilik yani kum falcılığı yaparak geçirmiştir.”
Ayakkabıcılığı göze alan bir şair bence pek patronaj kabul etmez. Zaten Zati , geçinebilmek için ısmarlama şiir ve manzume hazırlayan bir şairdir. Ancak bu tip eserlere bakarak Zâtî’yi küçümsemek ve onu değeri düşük bir şiir tüccarı olarak kabul etmek de hatalı bir davranıştır.
Çünkü Zatî’nin dükkanı genç şairler için bir edebi meclis olmuş, Zati onları eleştirerek dönemin yetenekli gençlerine doğru ve güzel şiir yazma usullerini öğretmiştir. Bunlardan biri de Bakî’dir. Taşlıcalı Yahya’yı bir kez anlattım.
Sanatçının nasıl özgür olabileceğini anlamak için en uygun zaman Hazirandır. Bakın Nâzım’ın, Orhan Kemal’in, Ahmet Arif’in H.İ.Dinamo’nun hayatlarına bakmak yeterlidir. Bedelini göze almak başka...
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
Evrensel'i Takip Et