Hükümet memura daha sağlam ‘tezlerle’ vurdu!

Memurlarla zam konusunda karşı karşıya gelen hükümetin ilk tepkisi şöyle olmuştu: “Sizin istediğiniz zammı yaparsak Yunanistan’a döneriz.”
Biz de itiraz etmiştik.
Demiştik ki, Yunanistan’ın ekonomisi emekçisine yüksek maaş ödediği için krize girmedi. Almanya’nın Avro üzerinde kurduğu bir krallık var. Yunanistan bu krallıkta pazar haline getirildi. Bu pazarın dönmesi için Yunanistan borç paraya boğuldu. Böylece hem pazarın çarkı döndü hem de finans piyasaları hareketlendi.  
Yunanistan’ın borçlarının sadece faizleri, yıllık milli gelirinin yüzde 8’ini götürür halde. Asıl bunu ödeyen Yunanistan emekçileri…
Memurlar da böyle düşünmüş olmalı ki, ‘Yunanistan’ benzetmesine aldırmadan, hükümete grevle yanıt verdi.
Bunun üzerine hükümet kurmayları kamuoyunda memuru haksız duruma düşürmek için yeni tezler öne sürdü. Hepsinin (Ali Babacan, Faruk Çelik, Mehmet Şimşek) söylediği üç aşağı beş yukarı aynıydı.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu açıklamaları şöyle özetledi: Bakanların tavrı Yüksek Hakem Kurulu’na mobbingtir. Yani, baskıdır, yıldırmadır.

BU TEZLER NE KADAR GEÇERLİ?

Yarın, Yüksek Hakem Kurulu memur maaşına ilişkin karar vermek üzere toplanacak. Toplantı öncesi basında da hükümet korosuna katılanların sayısı giderek artıyor.
Ve koro aynı tezleri her geçen gün daha yüksek sesle dillendiriyor.   
Peki, bu tezlerinde ne kadar haklılar acaba?

Tez 1: Enflasyonun altında bir zam söz konusu değil.
Bu tez şu argümanlara dayandırılıyor. 2012’de Merkez Bankası’nın öngördüğü enflasyon oranı yüzde 6,5.
Hükümet ne veriyor?
Memurların yoğun itirazı sonucu buçuk artırarak, ilk altı ay için yüzde 3,5 ikinci altı ay için yüzde 4…
Hükümetin hesabına göre 2012 yılı için yüzde 7,6’lık bir zam verilmiş oluyor. Bu da hedeflenen enflasyonu (yüzde 6,5’u) aşıyor.  
Bu tezin iki temel yanlışlığı var!
Birincisi… Öyle, ilk yarı ve ikinci yarı verilen zam oranlarını toplayarak sonuç bulunmaz.
Doğru sonucu bulabilmek için her iki yarıyılın ortalaması alınmak zorunda.
Bu doğru yöntem kullanılınca sonuç değişiyor. Hesabın ayrıntılarına girmeyip direk sonucu verelim; 5,3…
Kaldı mı hedeflenen enflasyonun altında?
Kaldı…
İkincisine gelince… Hedeflenen enflasyonun yani 2012 yılı için öngörülen yüzde 6,5 oranının, tutma ihtimali yok.
Açık enflasyon hedeflemesinin başladığı 2006 yılından beri enflasyon sadece iki kez, o da global krizin etkisiyle tuttu… Onun dışında hep hedeflenenin iki kat üzerinde çıktı.
2012 yılı için açıklanan hedefi Merkez Bankası bile çok içten telaffuz etmiyor. Hatta hedefe sahip bile çıkmıyor denebilir.
Çünkü en iyimser tahminlerde bile yılsonu enflasyon oranı yüzde 9.

Tez 2: Büyümeden memura fazlasıyla pay verildi
Bu tez şuna dayandırılıyor. Son yıla değil de 2009 yılından bugüne memur maaş artışlarına bakılırsa memura büyümeden pay verildiği görülür. Eğer bu konuda gerçekçi ve adil bir hesaplama yapılmak isteniyorsa yapılması gereken şudur.
Memurların yıllık ortalama ücretlerindeki artış ile kişi başına milli gelirdeki artışı kıyaslamak.
Kıyaslayalım.
Öncelikle hükümetin tutturmakta kararlı olduğu ‘Orta Vadeli Program’a bakalım. Programa göre 2012 yılında kişi başına milli gelir yüzde 11.32 oranında artacak.
Hükümet memura ne kadar veriyor?   
Yukarıda hesaplamıştık, yüzde 5,3…
Açıkça görülüyor ki hükümet maaşları, kişi başına milli gelir artışının yarısı kadar bile artırmıyor. Yani, hükümetin memura büyümeden pay vermeye hiç niyeti yok!
Hadi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bakılmasını istediği 2009’dan bugüne bakalım.
Peşinen söyleyelim. Son üç yıla bakınca da durum değişmiyor maalesef.
2009 yılında memur maaşını da, kişi başına milli geliri de 100 kabul edelim. Şayet hükümetin programı tutarsa 2012 yılı sonu kişi başına milli gelir yaklaşık 145 düzeyine çıkacak.
Peki ya memur maaşı?
Sadece 127 düzeyine gelecek.
Hükümetin aradaki farkı telafi edilebilmesi için bu yıl için yüzde 10+10 zammı kabul etmesi gerekir.
Görüldüğü gibi hükümetin ve yandaşlarının en güçlü iki tezinin sağlamlığı bu!
Bilmem diğer tezleri sıralamaya gerek var mı?


BAKANLAR HAKLI: MUHALEFETİN ÖĞRENMESİ GEREK

AKP’nin ekonomi kurmaylarının bir diğer güçlü tezi ise icraatlarını savunmaya dönük değil. Ders ve öğüt vermeye yönelik…  

Tez 3: Muhalefetin dünyada olup biteni bilmesi gerekiyor.
Burada dünyadan öğrenilmesinden kasıt elbette ki şükrün öğrenilmesi…
Yunanistan bitik.
İtalya, İspanya, Fransa… Bu ülkelerde de hem ücretlerin hem de personel sayısının azaltması ya da ücretlerin dondurulması gündemde.  
Türkiye’de ise zam konuşuyoruz.
Zam az diye iş bırakmak yerine dünyaya bakın… Ve halinize şükredin!
Hükümetin ekonomi ile bakanlarının muhalefetin dünyada olup bitenlere bakması gerektiği konusundaki tezlerine aynen katılıyorum… Ama bakıp çıkarmaları gereken dersin ‘şükür’ olduğu konusunda ikna olamıyorum.
Almanya’daki emekçiler kafamı karıştırıyor çünkü!
AB kaynıyor. Alman Başbakan AB’nin dağılmaması, Almanya’nın alacaklarını tahsil edebilmesi için direniyor. Ama nedense metal işçileri bu ulusal direnişe hiçbir katkı sunmuyor. Katkı sunmadıkları gibi, etraflarında borç ve batak içinde yanan ülkelerden hiç ders çıkarmayıp bir de greve gittiler.
Sonuç: Bu eylem sayesinde işçiler Almanya’da son 20 yılın en yüksek ücret artışını görecek. İşçilerin kararlı tutumu sayesinde, etraftaki gelişmelerden öğrenip ders çıkarmak zorunda kalan Alman sermayesi oldu.
Belki de Türkiye’de emekçilerin öğrenmesi gereken budur. Dünya emekçilerinden öğrenip sermayeye ve onun hükümetine ders vermek.
Ne dersiniz?


BAŞBAKAN BEYAZ SARAY YAPTIRIYOR!

Türkiye geçen hafta yine başkanlık sistemini tartıştı.
Sistem ‘ileri demokrasi’ mi yoksa diktatörlük mü?
Türkiye tartışadursun, “Başkanlık da olur, yarı başkanlık da…” diyen Başbakan Erdoğan çoktan kararını verdi.
Karar vermekle kalmayıp harekete geçti bile. Erdoğan kendisine Beyaz Saray yaptırmak için ihale açtı. Binanın yapım ihalesi halktan gizli tutuldu. İhale, Bakanlar Kurulu kararıyla Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarıldı. TOKİ tarafından davet usulüyle yapıldı.
Niye?
Güvenlik meselesi çok hassas olduğundan… Bize de inanmak düşer! Nerede dikilecek?
Ankara Söğütözü’nde. Orman Genel Müdürlüğü arazisinde.
Talimat Başbakandan. Bir buçuk yılda bitsin! Neye benzeyecek?
Sümer mimarisinden esinlenildiği söyleniyor ama bildiğin ‘Beyaz Saray’ dikilecek. Yansıyan bilgiler bu yönde…
Abdullah Gül’ün görev süresinin dolduğu 2014’te bitirilecek. Beyaz Saray’a benzeyecek.
Niyet çok açık değil mi?
Beyaz Saray’ımız 300 milyona mal olacak? İnce işçiliği ve iç donanımı için ikinci bir ihale açılacak. O da kaça patlarsa artık!
150 bin metrekare alan üzerinde kurulacak.
Başta Başbakan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere hükümet kurmaylarına sormak lazım…
“Siz değil miydiniz zam isteyen memurun karşısına geçip, “75 milyonun hakkı olan parayı size istediğiz gibi veremeyiz” diyen?   
Hepimizin hakkı yok mu ilk etapta 300 milyon olan sonrasında da artacak olan o para da? Ve hatta gasp ettiğiniz Orman Müdürlüğü’ne ait 150 bin metrekarelik o alanda…
Çay üreticisi çayını yola dökünce…
Memur, işçi zam isteyince…
Üretici köylü taban fiyat isteyince…
Doktor hakkını isteyince…
Hep aynı cevap: 75 milyonun hakkını yedirtmeyiz.
Doktor değil, işçi-memur değil, çiftçi değilse… Allah aşkına kim bu 75 milyon!
Son bir soru da sisteme ilişkin… Parlamenter sistemi daha demokratik hale getirmek (Seçim barajını azaltmak, seçim yardımı adaletsizliğine son vermek, parti içi demokrasi yoksunluğu kaldırmak vb) için ciddî bir çabası olmayan hükümetin başının neden başkanlık sistemiyle demokratik müdahalelerde bulunacağına inanalım? Neden?


GÖNÜLLÜ FELÇLİ OLUR MU?

Önceden yaşanmış, yürek burkan bir olaydı. Geçen hafta bu olaya ülkede nasıl bir ekonomik düzen kurulduğunu… Hukukun buna nasıl uyum sağladığını gösteren çok acı, çok sarsıcı bir halka eklendi.    
Elif Saltık. 32 yaşında, Diyarbakır’da yaşıyor.   
Eşi Mehmet işsiz…
İki çocuğu var.
Okuma yazma bilmiyor.
Oğlunun 20 TL’lik kayıt parası için okulun halılarını yıkarken damdan düştü. Felçli kaldı. Milli Eğitim’e 210 bin TL’lik dava açtı.
Mahkeme “gönüllü yıkadın” diye talebi reddetti. Yetmedi. Kayıt parası için okul halısını yıkarken düşüp felçli kalan kadını bir de suçlu çıkardı. 10 bin TL’lik hastane ve mahkeme masraflarını ödemesini istedi.
Kayıt parası yasal mı? Yetkililere sorarsan değil!
Herhangi bir kişiyi bir gün dahi çalıştırsan sigortalı yapmak mecburi mi? Yetkililere sorarsan evet mecburi…
Yok yok! Bu olayda bu sorulara gerek yok. Çünkü okulun önünden geçerken canı halı yıkamak isteyen Elif Saltık… Hiçbir idareciden izin almadan dama çıkıp bu isteğini yerine getiren yine Elif Saltık. Üstüne üstlük damdan düşüp okul yönetimini zorda bırakan yine O… Yargı buna inandı mı?
Hayır! Sadece uyum sağladı!
Neye?
Kayıt parasını giderek meşrulaştıran, eğitimin masraflarını velilere yıkan politikalara… 50 liralık okul yardımını alabilmek için birbirlerini ezercesine sıraya giren yoksulların uzamasına yol açan büyüyen ekonomiye… Kayıt dışı çalışmayı, taşeronluğu, ucuz emeği yaygınlaştıran çalışma düzenine… Eritilen sosyal devlet anlayışının yerini, politik amaçla kullanılan mufassal bir sadaka ekonomisinin almasına…
Böylesi bir hukukunun gözünde yüzde 60 oranında iş göremez haldeki Elif Saltık gönüllü felçlidir artık.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et