Olmazsa olmaz; tabandaki birlik!
23 Mayıs grevinin üstünden daha soğukkanlı bir değerlendirme yapacak kadar zaman geçti. Dahası, geçen süre içinde, kamu emekçilerinin, grevi olmuş bitmiş bir eylem olarak görmediği, bundan sonra ne yapılması gerektiğini, grevden çıkan derseler ışığında tartıştığını gösteriyor. Ancak sendikaların üst yönetimlerinde böylesi kritik bir dönemde, bu ölçüde bir geniş katılımla yapılmış grev sonrasının gerektirdiği bir heyecanla, grevin ortaya çıkardığı önemli dayanağı kullanarak ileriye atılmaya dair bir hazırlık hissedilmiyor.
Gerçi mikrofon uzatılan üst yöneticiler de grevin başarılı olmasından memnuniyet belirtiyorlar ve eğer Kamu Emekçileri Hakem Kurulu grevi dikkate almaz, sendikaların masaya koyduğu taleplere yaklaşan bir karar çıkarmazsa, (Bu yazı yazıldığında “hakem kurulu” kararı henüz açıklanmamıştı) daha etkili eylemler yapacaklarını söylüyorlar. Ama “Sendikaların üst yönetimlerinin bu söyleme uygun bir hareketlenme var mı?” denirse, “Evet var!” denecek bir faaliyet de gözlenmiyor, duyulmuyor.
Kamu emekçilerinin mücadelesi açısından bugün gelinen yerin ne olduğu ve öneminin anlaşılması için greve giden sürecin nasıl geliştiğine ve nereye gelindiğine kısaca bakmak gerekir:
Hükümetin sendikalardan gelen yüzde 16-30 dolayındaki maaş zammı, ek ödenek, taban maaşların yükseltilmesi ve özlük hakları, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ... gibi taleplerini hiç dikkate almayan ve birinci yıl yüzde 3+3, ikinci yıl yüzde 2+3 zam teklif eden hükümete karşı KESK 23 Mayısta grev çağrısı yaptı. Görüşmelerde bir ilerleme olmaması karşısında Kamu-Sen de greve katılacağını duyurdu. Grevden 12 saat kadar önce de, son ana kadar görüşme masasında kalan Memur-Sen’in en büyük sendikası Eğitim Bir-Sen de greve katılacağını duyurdu. Üç konfederasyonun grevde ortaklaşması, hiçbir sendikaya üye olmayan geniş bir kamu emekçisi kesiminin de greve katılmasına yol açarken, 23 Mayıs grevinin kamu emekçilerinin tarihlerinin en yüksek katılımlı grevi olmasını da getirdi.
Tabii “birlik” bu kadar basit ve düz bir çizgi izleyerek oluşmadı. Tersine “tabanda birlik ilerledikçe”, işyerlerinden her sendikadan emekçilerden greve ortak katılacağı, ortak mücadele için birleştikleri haberleri çoğaldıkça sendika üst yönetimleri, bir yandan greve katılma kararlarını açıklarken, öte yandan da birlik yerine ayrılıkları öne çıkaran kararlar almaya yöneldiler. Greve ilk çağrıyı yapan KESK’in bile bazı merkez yöneticilerinin işyeri toplantılarında “ortak greve gidiliyor” lafı etmekten çekindiğine tanık olundu. Dahası konfederasyonların ortak greve gideceklerini duyurulurken bile; “Konfederasyonların eş zamanlı olarak greve gideceği” işyerinde grevin (mecburiyetten) ortak yapılsa bile alanlara ayrı ayrı çıkmak için özel planlar geliştirildiği, şube yöneticilerinin, işyerindeki temsilcilerin üst yöneticiler tarafından uyarıldığı gözlendi.
Ancak üst kademelerden gelen bu “ayırımcı” tutuma karşın tabanda birlik isteği çok daha güçlü oldu; bu da greve katılımı olağanüstü artırdı. Pek çok işyerinde olduğu gibi merkezi denetimin yoğun olduğu başlıca büyük iller dışındaki pek çok ilde ve ilçede kamu emekçileri, merkezlerden gelen ayrı alanlarda gösteriye çıkmayı kabul etmeyerek, yönetimlerden gelen ayırıcı kararları düzelttiler; sendika gibi sınıfın mücadele merkezi olan bir örgüte yakışan bir biçime dönüştürdüler.
Bu tutumlarıyla çeşitli konfederasyonlara bağlı sendikalara üye olan kamu emekçileri birliğin “eş zamanlı grev yapma”nın ilerisine gitmesinden hoşnut olmayan üst yöneticilerine; “Evet bizler farklı milliyetten, farklı inançtan, farklı siyasetten, hatta farklı konfederasyonlardan olabiliriz, ancak taleplerimiz ortaktır. Çünkü biz emeği ile geçinen belirli farklılıklara karşın aynı sınıftan bir toplumsal kesimiz. Dolayısıyla sizlerin ayrılıklarımız tali, birlik nedenlerimiz esastır. Şimdilik ayrı konfederasyonlara bağlı sendikalara üye olmamız ayrı ayrı eylemlere girmemizi, bir bölümümüz grevdeyken ötekilerimizin çalışıyor olmasını gerektirmez. Bazılarımızın, hatta çoğumuzun iktidar partisine oy veriyor olması bile çıkarlarımıza aykırı düştüğünde hükümete karşı da greve gidebilir; onu protesto eden eylemlere katılabiliriz. Ve bu grevle bunu gösterdik, başka ve daha ileri eylemlere gitmekten geri durmayacağımızı, aramızdaki birliği daha ileriden gerçekleştireceğimizi de gösterdik! Bizlerin birik ve ortak mücadelemiz için çalışan her kademeden her sendikadan yöneticilerimizle elbette birlikteyiz ve onları selamlıyoruz. Ancak birliğimizin önemini öne çıkarmak yerine ayrılıklarımızı öne çıkaran tutum sürdürenlerin de eninde sonunda bizimle karşı karşıya geleceğini de şimdiden duyururuz!” demişlerdir.
Ve bu grevin “gerçek kahramanı” da elbette, bütün aksine gayretlere karşın, tabanda birliği sağlamayı başaran basit kamu emekçileridir.(*) Bunun önemi anlaşıldığı ve kamu emekçilerinin ileri kesimleri bu birliğin tepedeki onlarca görüşmeden daha değerli olduğunun farkına vardığı ölçüde; ilerleme, tüm kamu emekçilerinin birliği ve emek cephesinin oluşmasında gerçekçi bir zemine dayanıldığı görülecektir.
Tartışmayı cuma günü kaldığı yerden sürdüreceğiz.
(*) Elbette birliğin oluşmasında sendikaların her kademesinde birliğin daha ileriden gerçekleşmesi için uzun zamandır mücadele eden kamu emekçilerinin gayretleri “maya” görevi yapmasaydı elbette böyle bir birlik gerçekleşemezdi.
Evrensel'i Takip Et