‘Masa’ anayasadan daha önemli galiba!
Fotoğraf: Envato
Anayasa Uzlaşma Komisyonu “anayasa yazma” çalışmalarını, sanki böylece üstünde dört partinin anlaştığı gerçekten yeni bir anayasa metni çıkarılacakmış gibi sürdürüyor. Bir yandan anayasa yazıyorlar ama, “Kim önce masadan kalkacak?” diye de birbirinin gözüne bakıyor partiler. Çünkü etrafında oturulan masaya bir aşamaya gelindiğinde tekme vurulacak!
Komisyon Başkanı ve TBMM Başkanı Çiçek’ten Başbakan Erdoğan’a kadar AKP erkanı, her vesileyle; “Masadan kalkan biz olmayacağız!” derken CHP, MHP ve BDP’nin masadan kalkmak için bahane aradıklarını propaganda ediyorlar. Böylece bu partiler masadan kalktığında, “Bakın bunlar yeni anayasa istemiyorlar” diyecekleri ve bu dediklerinin “inandırıcı olacağı” bir ortam yaratmak; böylece muhalefetin, “Bu anayasa çalışması AKP’nin anayasasını yazma çalışmasına dönüştü” diyerek masadan kalkmasını engelleme amaçlı taktiklerini sonuna kadar götürmek istiyorlar.
Çünkü AKP ve Hükümetinin bu ülkenin sorunlarının çözümünün önünü açacak gerçekten yeni bir anayasaya ihtiyacı yok. O, restore ettiği eski statükoyu, “yeni bir anayasal düzenmiş” gibi anayasalaştırmak istiyor ve bunun yeni yanı olarak da “başkanlık sistemini” bu anayasanın merkezine koymak istiyor. Bu amacını eyleme dönüştürmek için AKP ve Hükümeti, zamana oynuyor ve zamanı da “masaya tekme atılmasına endekslemiş” bulunuyor. Ama o zamana kadar da mümkün olduğu kadar çok maddenin üstünde “dört partinin anlaşmasını sağlamaya” çalışıyorlar.
Bunun için de özellikle CHP’nin “masada kalması” için bastırıyor. Nitekim son günlerde Erdoğan, Kılıçdaroğlu’yu baskılamaya çalışıyor. Önceki gün Türkiye İhracatçılar Meclisi toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, “Biz masadan kalkan taraf olmayacağız... Şimdi ana muhalefet partisi genel başkanı, anayasayla ilgili bazı şartları dillendirmeye başladı. Açıkçası halk tabiriyle yavaş yavaş bir mızıkçılığın sinyallerini veriyor” dedi.
Doğrusu, Başbakanın ve AKP sözcülerinin CHP üstündeki baskısı etkili olmuşa benziyor. Çünkü CHP de; sanki “Ne olursa olsun masadan kalkan biz olmayacağız” tutumuna kilitlenmiş görünüyor.
Şöyle açıklıyor bu tutumlarını Kılıçdaroğlu: “Biz o komisyonda olacağız. Masadan kalkmayacağız. Başbakan, bizim bırakacağımız düşüncesiyle hareket ediyor. Bırakmayacağız!”
AKP’nin CHP’yi ve diğer muhalefet partilerini getirmek istediği çizgi de bu. Çünkü masa ortadan kalktığında, elinde mümkün olduğu kadar çok dört partinin üstünde anlaştığı madde olsun istiyor. Çünkü böylece Erdoğan ve partisi, halkın karşısına çıkıp; “Bakın şu kadar maddede anlaştık, geriye kalan 5-10 maddede anlaşma olmadı, bunlar yeni anayasa yapılmasını engelliyorlar!” deyip, bu 5-10 maddeyi de kendi istediği gibi yazdıktan sonra, referandumda sonuç almak isteyeceği bir pozisyon tutmak istemektedir.
AKP’nin bugün, “Nasıl ve hangi maddelerin esas alındığı anayasa”dan çok “Masadan kalkıp kalkmamayı asıl mesele” olarak öne sürmesi kendi açmazlarını gerçekleştirme ihtiyacından çıkmış bir AKP oyunudur. Bu yüzden de içeriğinden bağımsız bir “yeni anayasa”nın çıkarılmasının elzemliğini tartışılmaz yapmak istiyorlar. Erdoğan ve partisinin; sanki “Anayasa değil de masa önemliymiş” gibi bir taktik uygulamalarının nedeni de budur.
Yine, Anayasa yazamaya üstünde anlaşılacak eften püften maddelerden başlanması ve anayasanın ruhunu ifade edecek “başlangıç”ın yazılmasının da en sona bırakılması aynı taktiğin bir parçasıdır. Çünkü bu taktik, anayasaya son biçimini AKP’nin vermesi, diğer partilerin halka verdikleri “yeni anayasa sözünden vazgeçtiği”ni gösteren bir tablonun ortaya çıkması üstüne kurulmuştur.
Muhalefet partileri adım adım bu oyunun içine çekilmişlerdir. Ama hiç olmazsa bundan sonra, önemli olanın masa ya da herhangi bir anayasa değil, ülke sorunlarının çözümünün önünü açacak, demokratikleşmenin engeli olan sınırlamalardan kurtulmuş “gerçekten yeni bir anayasa” anlayışına dönmelidirler. Yoksa ruhu 12 Eylül Anayasasıyla aynı despotik karaktere sahip, AKP’nin statükosuna anayasal bir kılıf geçirecek bir anayasanı mimarı olacaklardır. Kaldı ki böyle bir anayasa ne yenidir ve ne de böyle bir anayasaya ihtiyaç vardır.
Ancak bu gerçekler halka anlatılabildiği ölçüde demokratik bir anayasa için gerekli güç birikimini sağlamak mümkün olacaktır. Ve partiler masaya yapışmak yerine hükümetin ve hükümet partisinin kendi anayasasını yazma planını deşifre ederken, herhangi bir anayasa değil ülkenin ihtiyacı olan gerçekten yeni bir anayasa için mücadele için işçisiyle, emekçisiyle geniş halk kesimlerini mücadeleye çekmek durumundadırlar. Aksi halde AKP, ağır ağır kendi amaçlarına doğru yürümektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00