İrlanda referandumu ve AB’ye tepki
Fotoğraf: Envato
Yaklaşık 500 milyon nüfusu olan 27 AB ülkesinden sadece 4.5 milyon nüfuslu İrlanda bugün, bütün AB’yi ilgilendiren Mali İstikrar Paktı’nı onaylamak için sandık başına gidecek.
İrlanda Anayasası’na göre, ülkenin geleceğini ilgilendiren bütün AB anlaşmalarının halkın oyuna sunulması gerekiyor. Kararların halkın oyuna sunulması olumlu bir durum, ancak bugüne kadar halkın verdiği kararlar pek dikkate alınmadı. Sandıktan çıkan sonuçtan çok, çıkması istenilen sonuç hayat buldu.
Diğer ülkelerde hükümetlerin ve parlamentoların kararları onaylaması yeterken, bir tek İrlanda’da her kararın referanduma götürülmesi, Avrupa Anayasası referandumlarından “hayır” çıkmasından bu yana AB egemenlerini rahatsız ediyor. Hatta bir ara İrlanda’ya anayasayı değiştirerek her kararın referanduma götürülmemesi yönünde telkinler yapıldı.
Ama işbaşındaki hükümetler bir değişiklik yapmayı gözlerine kestiremediler.
Bugün yapılacak referandumda, Angela Merkel ve Nicolas Sarkozy öncülüğünde hazırlanan ve bütün üye ülkelerin bütçelerinin Brüksel tarafından denetlenmesi, belirlenen kriterlere uymayan ülkelerin cezalandırılmasını öngörün Mali İstikrar Paktı oylanacak.
İngiltere ve Çek Cumhuriyeti, daha başında paktı kabul etmediğini açıklayarak imzalamaya yanaşmamışlardı.
Ancak buna rağmen, Almanya ve Fransa’nın başını çektiği ülkeler kararda ısrar etmişti.
Mali İstikrar Paktı, açık olarak paktı onaylayan ülkelerin bütçesinin Brüksel’den, Frankfurt’tan (Avrupa Merkez Bankası) yapılmasını öngörüyor. Ulusal hükümetlerin ve parlamentoların söz söyleme hakkı ortadan kaldırılıyor.
“Avronun istikrarını sağlama” adına alınan kararların uzunca bir süredir kıta geleninde yaşanan “bütçe açığı sorunu”nu çözme yerine derinleştireceği bugünden görülebiliyor.
Tıpkı son iki yıldır devasa bütçe açığı veren Yunanistan gibi ülkelerin başına gelenler gibi…
Bugün referandumun yapılacağı İrlanda’da yüksek bütçe açığı veren ülkelerin başında geliyor. Hatta iflasın eşiğine gelmiş durumda. Batmakta olan bankaları kurtarma adına devlet tarafından verilen yardımlar ve hibeler, sonunda ülkenin kendisini iflasın eşiğine getirdi.
Bir zamanlar Avrupa’nın “bilişim merkezi” olarak gösterilen, Doğu Avrupa’dan işgücü alan ülkede son yıllarda izlenen politikalar ve kesintiler işsizliği ve yoksulluğu hızla artırmış bulunuyor. İşsizlik 2008 yılından bu yana üç kat artarak yüzde 15’e kadar çıktı ve öyle görünüyor ki çıkmaya da devam edecek. Keza Batı Avrupa ülkeleri arasında yoksulluğun en yüksek olduğu (yüzde 22) ülkelerin başında İrlanda geliyor.
İzlenen kesinti politikalarından ötürü çalışanlardan alınan vergiler yükselirken, memur maaşları yüzde 20 oranında düşürüldü, sosyal yardımlar büyük oranda kesintiye uğradı.
Bu politikaları izleyen hükümete karşı gerçekleştirilen protesto gösterileri sonuç verdi ve muhafazakarların başını çektiği hükümet devrildi.
Şubat 2011’de yapılan erken genel seçimlerden sonra işbaşına gelen Fine Geal (İrlandalılar Ailesi) partisi öncülüğünde kurulan hükümet de aynı politikaları sürdürmeye devam etti.
Bu yüzden de eski ve yeni hükümet partileri hep birlikte bugün yapılacak oylamada Mali İstikrar Paktı’na “Evet” denilmesi çağrısında bulunuyorlar.
Kuzey İrlanda’nın yanı sıra İrlanda’da da örgütlü olan ve son seçimlerde 14 milletvekili kazanan Sinn Fein başta olmak üzere sendikalar ve diğer sol parti ve örgütler oylamada “hayır” oyunun kullanılması çağrısında bulunuyor.
Avrupa basınında hafta başından bu yana yer alan haberlerin çoğunda, referandumda bu kez “Evet” oylarının “Hayır” oylarından fazla çıkacağı ileri sürülüyor. Çünkü, AB tarafından yapılan tehdit ve şantajların etkisiyle, hak arasında “Hayır”ların fazla çıkması durumunda ülkenin durumunun çok daha kötü olacağı kanısı ağır basmış durumda.
Hatta, referandumdan “Hayır” oyunun çıkması halinde yabancı yatırımcıların ülkeyi terk edeceği, böylece işsizlik ve yoksulluğun çok daha artacağı propaganda ediliyor.
Buna rağmen, halkın yüzde 16’sı seçimlerden bir kaç gün öncesine kadar kararsız olduğu için, bir kez daha “Hayır”ın çıkmasının ihtimalinin de yüksek olduğu belirtiliyor.
Kısacası; bugünkü referandum normal koşullarda değil, baskı ve şantaj altında yapılıyor. Bu nedenle, nasıl bir sonucun çıkacağı konusunda karar önceden verilmiş durumda.
Kaldı ki; İrlanda’da istenilen bir sonucun çıkmaması durumunda, istenilen sonuç çıkana kadar oylamaya devam edilmesi gerektiği yönünde bir politikanın izlendiğini daha önce AB Anayasası ve Lizbon Sözleşmesi referandumlarında görülmüştü.
Bütün bunlar AB’nin inandırıcılığını ve güvenirliğini önemli ölçüde sarsmış ve sarmaya da devam edecektir gibi görünüyor.
En son ABD’li kamuoyu araştırma şirketi Pew Research Center tarafından yapılan soruşturmaya göre kıta genelinde AB’nin ekonomi politikalarına tepki artıyor. Yunanlıların yüzde 70’i, Fransızların yüzde 63’ü, İngilizlerin ve İtalyanların yüzde 61’i izlenen politikalara olumsuz bakıyor. Bir tek Almanların yüzde 59’u durumdan memnun görünüyor.
Bütün bunlardan ötürü, Avrupa’da AB’nin izlemiş olduğu politikalara tepki bugün İrlanda’da yapılacak referandumun sonucundan çok daha öteye bir durumu ifade ediyor.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12