‘Ben bakarım bana getir’
İyice arabesk duruma geldik. Nüfusumuz azalıyor, aman altın orana yaklaşıyoruz telaşına kapılan hükümetimiz, eski yasakları aramaya başladı. Şu anda kürtaj yasağı gündemde. Sezaryen yasağını bekliyoruz. Korkarım sırada doğum kontrol ilaçlarının ve yöntemlerinin yasağı var. Bence Papalık gibi helal ve haram kontrol yöntemlerini açıklasalar da rahat etseler.
Memleketin iyice karışması için üç çocuk doğurmaya razı olmayan kadınların eşlerinin ikinci eşlerini yasal ilan etmek de doğum sayımızı arttırabilir.
Her bakan bir başka güzel beyanat veriyor: Sakat doğacağı belli bebeklerin doğumu da engellenmemeli. Bizim ailede böyle bir bebek doğdu şimdi hepimizin eğlencesi.Tecavüz sonucu gebe kalanlar da doğurmalı. Bosna’da tecavüze uğrayanlar da doğurdu. Hiç etkilenmedik.Böyle kötü olay sonrası doğacak bebeklere gerekirse devlet bakar...
(Zaten kürtaja ne gerek var, tecavüze uğrayan kadınla bebeğini ailenin namus bekçileri öldürüyor. Cinayet değil mi, ha öyle, ha böyle...)
Devlet bakar sözü bana ünlü şarkıyı çağrıştırıyor.Hani bir şarkı var ya :”Ağladığın geceleri, kalbindeki acıları/ Çekinmeden bana getir, sen tükenme beni bitir“ ifade aynen öyle. Ancak şarkının sözleri hatırlanınca hiç rahat olamıyorum: “Bakma canım yandığına sorma benim halim nedir?”
Kadınımızın halinin ne olduğuyla gerçekten hiçbir yetkili meşgul değil. Belli yaşlarda doğum kontrol, cinsel hastalıklardan korunmak için doğum kontrol araçlarını kullanma, belli tarihlerde doktora gitme vb. eğitimi almamış, alışkanlığı edinmemiş kadınımız, aşı olma olanağı bulamamış çocuğumuzun durumunu iyi bildiğimiz kuşkulu. Zaten doğan bebeklerin bir kısmı bir yılı doldurmadan ölüyor. Hükümet yaşlı nüfusun artmasını istemiyorsa yeni doğan/bebek ölümlerini engelleyecek çalışmalar da yapmak zorunda. Bir ara Türkiye’de bebeklerde ölüm oranı binde 17 idi. (En yüksek sayı) AB ortalamasının binde 4.6 olduğu bu oran Lüksemburg’da binde 1.8’e, Slovenya’da binde 2.1’e, İzlanda ve İsveç’te binde 2.5’e kadar düşürüldü. 2.5 kilodan az bebekleri kapsayan düşük kilolu doğum oranı ise yüzde 11’le yine en yüksek Türkiye’de görülürken AB ortalamasında yüzde 6.4’e indi.
Kürtaj yasağının sınıfsal bir yasak olduğunu artık herkes biliyor. Burjuva sınıflar için ne doğum kontrol ne de kürtaj problem değil. Özel hastaneler, Avrupa ülkeleri...
Okur yazar bile olmayan kadının geleneksel kürtaj araçları da biliniyor, şiş, tavuk tüyü, ağır kaldırma, sarısabır... sonuç bir yetişkin kadın ölümü ya da sakatlık...
Sevgili hükümetimiz sınır dışı ülkelerde jandarmalığa er, inşaat şirketlerine işçi gereksiniyor. Anlıyorum.Türk-Kürt dengesi için de “varlığı Türk varlığına armağan” Türk nüfus gerekli. Biliyorum. Ancak tıbbın tahliye kararı vereceği gen hatalı çocuğu tahliye etmeyip eğlence için değil de geleceğini hazırlayarak doğmasını hazırlamak uygarlık ister. İşsiz gençlerimizin durumu ortada. Yollar ise engelliler için değil, engelli üretimine yarayacak güzellikte.
Farkındaysanız daha “vücudumuz bizimdir” benzeri bir söz etmedim. Her sabah varlığımızı Türk varlığına armağan eden bir kuşak olarak böyle bir iddiamız olamaz. Kim olduğumuzu büyüklerimiz bizden iyi biliyorlar. Ancak çocuk denen varlıklara şu elimize geçen paralarla nasıl doğru dürüst bakacağımızı da bize öğretmek zorundalar. Kurs parası, giysi parası, okul parası. Katkı payı yetmeyen velinin okulu silip süpürmesi... Üçten fazla çocuk doğuran analara kahraman ana madalyası, ücreti ya da maaşı üç çocuğa yetmeyen babalara sinir ve ruh hastalıkları hastanesinde yatak ayrılması... Zihinsel engellilerin eğitimi zor çocuklar değil ailenin neşesi eğlencesi sayılması sonucu cümleten delirme programları gerekecek..Hayır hayır “bindik bir alamete” demeyeceğim. Bize binen alametten kurtulmanın yolunu bilen var mı?
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.
Evrensel'i Takip Et