Dil tutulması
Fotoğraf: Envato
Türk diline yapılmış en büyük hakaret, ne söylediğini anlamayan misafir çocuklara eski şarkılar söyletip kötü şiirler okutmak herhalde. “Kahraman ırkıma bir gül ne” diye marş söyletilen Afrikalıların gelme mevsimindeyiz. “Onlar her sene göçmen kuşlar misali güzel ülkemize süzülüyorlar. Yine onların mevsimi geldi” benim cümlem değil, inanır mısınız. Türkçe Olimpiyatları reklamının.
“Sen çalış, tutmazsa alem sıkılsın” diye bir şiir var sonuçta. “Bayraklaşamayan bayrak utansın” diyen Necip Fazıl’ın Utansın’ı gibi duruyorsa da başka. Bilmesek de güzeldi ya, manzara merak edilmeyecek gibi değil. Kalın kumaştan yerel kıyafetler içinde kafasına kadar her yanını sıkı sıkı bağlamış bembeyaz tenli renkli gözlü bir kız çocuğu, hançeresini yırtana dek bağırıyor. “Sen çek git yoluna, kalan sıkılsın” dedikçe insan onu kırmamak istiyor, gidilecekse gidelim. Kimin bu şiir diye sormayı akıl edip bu güzide sanat eserinin mimarını öğrenince insanda duygular aynı kalır mı, orası karışık. Kendisi, M. Fethullah Gülen namlı, kimilerinin hocası olur. Dünyayı ele geçirme planlarını dört bir yanda okullar açıp Türkçe laflar ezberletmeye kilitleyen hareketin başka bir adrese çıkması yakışık almazdı galiba.
Cemaat kanalında sergi malzemesi olmaktan medet umacak kadar muhtaç olana ne yazık. Memleketinin okullarında umduğunu bulamayıp bu özel dünya okul ağına seçilmiş çocukların folklor kıyafetiyle Türk milliyetçiliği taslayıp cemaat aşkını ilan etmesi, onlar için trajik ya, berisi için de nevrotik.
Dil tutulması ile imtihan edilmek de varmış demek.
İsteyen siyah bir çocuğun kıra döke konuştuğu dili anlayınca sevinsin, isteyen en sevdiği türkücüden dinlediği şarkıyı çekik gözlü kızdan duyunca ağlamaya başlasın. Ama kimse kendini kendi dilinden başka dilde ifade etmenin daha büyük nimet olduğunu iddia etmesin.
Amerika’da yaşayan bazıları oranın evsahibi olabilir. Oysa bu çocukların Türkiye’de misafir olması gibi, yabancı bir dili konuşurken her birimiz o dilin misafiriyiz. Siz de söyleyiniz, Allah kimseyi ana dilinden mahrum etmesin. Bazı mecburiyetten bazı muhabbetten başkasının dilini de konuşuruz elbet ya, insan anadiliyle koca bir hayat anlatırsa, misafiri olduğu dille herhalde ancak “one minute”ını. Bunu kendi olimpiyatlarından daha açıkça göstermek, zor olurdu.
Endonezyalı müzisyen adam, şu kadar zaman önce Türkçe öğrendiğini anlattığı reklam filminde “Vefa sadece bir semt ismi değilmiş, onu öğrendim” deyince Türkçe adına gururlanmayı becerenler, sırrını açıklasın. Vefa semtine aşina olmayanın onun mecazını nasıl sökeceğini sormazsan mı hoşuna gidiyor nedir. Brezilyalı diş hekiminin “Mutluluktan da ağlanırmış” olduğunu öğrenmek için Türkçe’ye ihtiyaç duyması bir acayip. Hele Rus kızcağızın “Ey milleti merhume” diye Akif’in dizeleriyle buralı seyirciye seslenmesi hakikaten hiçbirine tuhaf gelmiyor demek.
Derdini anlatmayacak kadar Türkçe bilen çocuklardan seyirlik gösteriler çıkarmak ne pis bir dünyayı ele geçirme projesiyse, on yıldır büyüyerek, katlanarak hayatımızı kaplıyor. Her gün yeni bir hayranının ağzı mutluluktan kapanmıyor, sanatçısı, sporcusu, bakanı. Dünyanın bütün renkleri laflarını duyup barış edebiyatını dinledikçe o hayranlığı paylaşmayan seyircinin dili tutulur, ne olacak.
Bütün kültürleri, bütün milletleri, ancak kendine benzeterek sevebilen bir ruh halini övmek de nesi Allah aşkına? Barışa bundan daha çok düşman olmak kolay değil aslına bakarsanız, ama biraz daha uğraşırlarsa o da olur. Başka türlü olanı ortadan kaldırmaya çalışmakla, onun başkalığını ortadan kaldırmaya çalışmak arasında bir fark varsa da burada kimse onu umursayacak halde değil.
Gezegenin her köşesinde Türkçe öğreten okullar açtığını övünerek ilan ederken, Kürdün dilinde bir tane okul, bir tane ders olmayan bir coğrafyada olduğunu unutana pişkin derse, iltifat etmiş olur insan.
Bilmezden geldiklerini, anlayacakları dilde tekrar etmek lazımsa ille; dünyanın çocuğunu topladığınız topraklar, efendiler, dillerin yasaklandığı, barışa hasret bir memlekettir. Barışın dili Türkçe buyurmuşlar, eksiktir. Barışın bin bir dili var, o türkü her birinde ayrı güzeldir. Anlayana.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59