Diyarbakır’ın en yakıcı ihtiyacı cami mi?
Fotoğraf: Envato
Evet, Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretinde kimse, “yeni bir şey söylemesini” beklemiyordu. Buna dün bu köşede de değindik. Ama yeni ve “umut verici” bir şeyler söylemese de bölgenin başlıca sorunlarına hiç değinmeden, değindiğinde de BDP ve CHP’yi suçlayarak Diyarbakır ziyaretini tamamlayacak kadar bir “uzaklık” da beklenmiyor, “Bu kadar da yapmaz herhalde” diye düşünülüyordu.
Ancak Erdoğan, bir başbakan gibi değil AKP’nin başkanı olarak konuştu. Kendi partililerinin ve örgütlerinin “kahramanca” direncinden, Diyarbakır’ın kendisine verdiği ilhamdan söz etti ve bu popülist yaklaşımı da “Bugün de burada sizinle devletin, iktidarın diliyle değil bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. Bizim aracılara ihtiyacımız yok. ... Bizim sevgimiz örgütçülükten gelmiyor biz birbirimizi Allah için seviyoruz. Gönülden seviyoruz” diyerek, başbakan olarak devletin en önemli kurumunun, hükümetin başı olarak sorumluluktan kurtulmanın dayanağı yaptı. Oysa Diyarbakırlılar, “Biz kardeşiz” edebiyatıyla en yakıcı sorunların üstünün örtülmesi yerine, onun devletin, iktidarın sözcüsü olarak, başbakan olarak içinden geçilen ağır koşulların nasıl ortadan kaldırılacağını, halkın rahatlaması için yapılması gerekenleri söylemesini tercih ederlerdi.
Ne var ki Başbakan Erdoğan, on yıldır neden sorunu çözme konusunda belirleyici bir adım atmadığını, “Biz Diyarbakır ve bölgenin sorunlarını çözecektik ama BDP ve PKK engelledi. CHP bize destek vermedi” şeklinde gerekçelendirerek, sorumluluktan kurtulmayı seçti! Varsa yoksa “rakip parti” BDP’ydi hedefteki. Seçilmiş belediye başkanlarının, belediye yöneticilerinin, sendikacıların, siyasetçilerin tutuklanması, sorgusuz sualsiz yıllardır süren tutuklama kampanyası, tutuklu BDP’li vekiller, sekiz milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması girişimi, ... Kürt sorununun çözümüyle ilgili bundan sonra atılacak adımlarla ilgili tek bir laf yok! Hani şu, “3. ve 4. yargı paketleri” de çıkarsa bölgede her şey güllük gülistanlık olacak!
Uludere katliamı ile ilgili en azından, “Şunları şunları yaptık; bu operasyonla ilgili soruşturma devam ediyor, biz de bu davanın adliye koridorlarında kaybolmasına izin vermeyeceğiz. ...” diyecek diye düşünenler bile yanıldılar. Çünkü Başbakan altı aydan beri Türkiye’nin siyasi gündeminde öne çıkan bir konuda, konuşmasına hiç yer vermemesi, konuşmanın olduğu kadar Diyarbakır ziyaretinin de dikkati çeken yanı oldu.
Bütün bu ziyaret boyunca Başbakanın söylediği tek yeni şey “Diyarbakır’a en az on bin kişiyi alacak bir cami yaptıracakları”ydı. “Laik” ülkenin Başbakanı, bir ile cami yaptırma vaadinde (*) bulunuyor. Üstelik de savaş ve şiddetin envai türünün yaşandığı bir bölgede Başbakanın buradaki halka vaadi “cami yaptırmak” olabiliyor.
Bu aslında, din istismarcılığı (imam hatip açtırma, cami yaptırma,... gibi vaatler), Erdoğan’ın geldiği siyasi kültür geleneğinin son sığınadır! Bu gelenekten gelme politika erbabı; her sıkıştıklarında din istismarcılığına, camiye sığınmıştır!
İstanbul’da, Osmanlı sultanlarının bile aklına gelmeyen, Çamlıca’nın en tepesine, şehrin her yerinden gözükecek büyüklükte bir cami yaptırma vaadinden sonra, Diyarbakır’da da en az on bin kişilik bir cami vadeden Erdoğan, öyle anlaşılıyor ki bundan böyle gittiği her ile “cami” vadedecektir!
Bu artık Erdoğan ve partisi için sözün bittiği yerdir!
Çünkü bunun anlamı, Erdoğan ve hükümetinin ülkenin sorunlarını çözmekten umudunu kestiğidir.
“Kürt sorunu yoktur, Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır” diyen Erdoğan, bu “vatandaş sorunlarını” da camiyle çözmeyi düşünüyor demek.
Böyle savaş, toplu katliamlar gibi büyük sorunların yaşandığı bir ülkede İstanbulluların karşısına “En yüksek yere 15 bin dönüm üstüne cami kurcağız”; Diyarbakırlılara “Size on bin kişilik cami yaptıracağız” diyerek çıkmasını başka bir şekilde anlamlandırmak gelmiyor insanın aklına!
(*) Hiçbir laik ülkede hükümet ya da devlet, her din ve inançtan topladığı vergilerle cami yaptıramaz. Ama Başbakan cami yaptırma vaadine başladığına göre, çeşitli inanç grupları; “Madem hükümet cami yaptırıyor, Bize de yapsın diyebilir. Örneğin Aleviler cemevi, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, kilise, Yahudiler havra yapılmasını isteyebilir artık!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00