Nâzım Hikmet üstüne
Fotoğraf: Envato
Edebiyatımızın üç usta emekçisini haziran ayının başlarında yitirmişiz. Önce Nâzım Hikmet, 3 Haziran 1963’te şiirimizi ve sevenlerini öksüz bırakarak ayrılmış aramızdan. Nâzımla cezaevi birlikteliğinden öte düşün dostluğu kuran öykü ve roman yazınının büyük ustalarından Orhan Kemal’in ölüm tarihi de haziran başına denk düşer: 2 Haziran 1970.Yıllar sonra bu kez şiir dünyamızın doruklarından bir başka şair Ahmed Arif 1991 yılının yine bir 2 Haziran günü yaşama veda eder. Ardında o görkemli şiirlerini bırakarak.
Haziran ayı başlarında hep şair Hasan Hüseyin dizelerini yineler dururum; “Haziranda ölmek zor”. Grup Yorum CD’sini koyar müzik çalara, uzun şiirden alıntılanarak bestelenmiş dizeleri yeniden dinlerim hüzün sevinç karışımı duygularla, bilim insanlarının”
Bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta
Bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine
Yatıyor oralarda
Bir eski gömütlükte yatıyor usta
Bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine
Okşar yanan alnını
Bir kırmızı gül dalı
Nâzım ustanın
Hasan Hüseyin “Haziranda ölmek zor” şiirinin başına “Orhan Kemalin güzel anısına” ithafını koyar. Ve şiirin oluşum evresini anlatır kitabında: “…1963’leri anımsıyorum. Gazeteciyim. Haftanın kimi günleri sabaha değin çalışıyorum basımevinde.
Sokağa çıkma yasağı var. Görevli kartı verilmiş bana. Gecenin herhangi bir saatinde işten çıkıyor, yorgun argın evime dönüyordum. “hava leylâk /ve tomurcuk kokuyor. 3 Haziran 1963. Duyuyorum ki Nâzım Hikmet ölmüş. Bir sanatçı için, böyle bir haberi soğukkanlılıkla karşılamak olanaksız! “Hava leylâk /ve tomurcuk kokuyor/uy anam anam / haziranda ölmek zor” dizeleri dökülüyor dudaklarımdan.
2 Haziran 1970… Duyuyorum ki Orhan Kemal ölmüş. Yine aynı dizeler, yine kendiliğinden…”
Ve Hasan Hüseyin’in bu güzel şiiri, yaşananlardan, şair gözlemlerinden acılarla yoğrularak çıkar ortaya. Düzenin emekçilere, aydınlara, sanatçılara zulüm ve baskı getirdiği dönemlere de ışık tutarak. Ne acı ki günümüzde de emek insanlarının, sanatçıların, yazar ve çizerlerin, bilim insanlarının üzerindeki baskılar, geçmişte kaldı denilen o günleri hiç de aratmıyor. Dün Nâzım Hikmet’e, Abidin Dino’ya Ruhi Su’ya reva görülenler bugün de uluslararası düzeyde saygı gören, bu toprakların yetiştirdiği evrensel değerde bir müzik sanatçımızı, Fazıl Say’ı hedef alıyor. Hrant Dink, Orhan Pamuk olayları ne çabuk unutuldu. Anlaşılan ülkede linç kültürünü hortlatmak, şovenizmden siyaseten beslenmek isteyenler var. Gazetelerde,ekranlarda,sosyal medyada insanları vatan hainliği ile din düşmanlığı ile suçlayanlar, topluma hedef gösterenler giderek artıyor... Sırtları okşanıyor etkili yetkili kimilerince. Bilime açık, yaratıcı çağdaş bir ulus değil, düşünmeyen, sorgulamayan salt biat eden din temelli bir toplum yaratmak isteyenler insan hak ve özgürlüklerini de hiçe sayıyorlar. Bunun böyle gitmeyeceğini, gidemeyeceğini bile bile, Ne tuhaf! …
- Sabah esintileri 20 Kasım 2024 04:25
- Kayıp ülkem 13 Kasım 2024 04:05
- Samimiyetinizi sevsinler! 06 Kasım 2024 04:40
- Umut yaprakları 23 Ekim 2024 03:07
- Anılarda bir gezinti 16 Ekim 2024 04:47
- Çığlık 09 Ekim 2024 04:10
- İçe bakış 25 Eylül 2024 01:47
- Çivisi çıkmış toplumda çocuk olmak 18 Eylül 2024 04:28
- Çıkmaz sokak 11 Eylül 2024 04:44
- Çocuğun gördüğü düştür barış 04 Eylül 2024 04:10
- Orman Siyaseti 21 Ağustos 2024 04:24
- Akıncı ruhlar 14 Ağustos 2024 04:53