5 Haziran 2012

Okulun halılarını temizledin mi anne?

“Eğitim en önemli meselemizdir” demişti o zamanki Diyarbakır Valisi. Haberin tarihi, 25 Mart 2008. Valinin kim olduğu önemli değil. Önemli olan devletin valisinin devleti temsilen devletin okulunu açarken söylediği sözler. Eğitime verilen önem sözlerden belli. Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı 100 yıllık Yuvacık köyünde ilk defa okul açılışı yapılırken söylenen sözler bunlar. Öğrenciler sevinç içinde tezahürat yapıyorlar: “En büyük vali, bizim vali.” Temel eğitime destek programı kapsamında açılan bir okul. Bir milyon Türk lirasına mal olmuş. 12 derslikli… “Eğitim sorununu çözememiş bir insanın kalkınma hamlesini tamamlaması mümkün değildir. Eğitim her zaman birinci öncelikli meselemizdir. Diyarbakır’ımızda eğitime dönük çalışmaları çok süratli bir şekilde izlemeye devam ediyoruz” diye devam ediyor vali sözlerine. Eğitimin kalkınma ile ilişkisi her zaman kurulur zaten. Özgürleşme, barış, ifade ve düşünce özgürlüğü ile de ilişkisi vardır ama politikacılar ve bürokratlar bunu dile getirmezler. Vali yardımcısı da okulun açılmasının duygu verici olduğunu vurgulayarak “… Herkese hayırlı olsun” diyor. Mutluluk verici bir olay... Anne babalar da seviniyor herhalde. Çocuklarını devletin okuluna parasız gönderebilecekler. Anayasada yeri var. Madde 42’nin içinde: “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.”
Zaman da atlıyoruz. Yıl 2009… Aylardan ekim… 14. Gün… Yuvacık köyü… Elif Satık adlı bir anne damdan düşüyor. Halı yıkarken. Halılar devletin bir milyon Türk Lirası harcayarak açtığı okula ait halılardan. Maalesef, okulun açılışı sırasında vali yardımcısının herkes için hayırlı olması temennisi Elif Satık için gerçekleşmiyor. Elif Satık okulun halılarını yıkarken damdan düşüyor. Belinde 3 omuru kırılıyor. Ameliyatla kırılan omurlara platin takılıyor. Buna rağmen 2 çocuk annesi Elif Satık, yatağa bağımlı kalıyor ve maddi imkansızlık yüzünden tedavisini sürdüremiyor. Zaten maddi imkansızlık yüzünden, çocuğunu okula kayıt yaptırmak için 20 lirası olmadığından, kayıt karşılığında halıları yıkamak zorunda kalmıştı. Olay, kovuşturmaya gerek görülmüyor. Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine 210 bin liralık tazminat davası açılıyor. Dava reddediliyor. Mahkeme başkanının karşı oyuna rağmen oy çokluğu ile alınan mahkeme kararı: “Elif Satık okulun halılarını ‘Zorla değil gönüllü olarak’ yıkamıştır. Kendi kişisel kusurundan dolayı düşmüştür. Milli Eğitim Bakanlığı suçlanamaz.” Elif Hanım, temyize gidecek.
Anayasada yeri olan temel eğitim hakkını kullanabilmek amacıyla, yine anayasada devletin okullarında parasız olduğu söylenen eğitim hizmetinden oğlunu yararlandırmak için, 20 lirası olmadığından (kocası da işsiz) Elif Satık fedakarlık yapıyor ve okulun halılarını temizlemeyi kabul ediyor. Elif Hanım’ın avukatı, okuma yazma bilmeyen Elif Hanım’a olaydan sonra ifade imzalatıldığını belirtiyor.
Çok acı… İstismar edilen üç durum var: birincisi, ailenin maddi imkansızlığı… İkincisi, annenin çocuğu için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olması… Bazen bu durum gönüllülükle karıştırılabilir (!) Zaaf yüzünden her şeyi yapmaya hazır olmak, her şeyi yapmaya istekli olmak gibi algılanır (!) Üçüncüsü, annenin okuma yazma bilmemesi… Bu ülkede, erkeklerle karşılaştırıldığında kadınlar eğitim düzeyi açısından dezavantajlı durumdadır. Erkeklerle kadınlar arasındaki fark da çok fazladır. Okuma yazma bilmeyen kadınların oranı okuma yazma bilmeyen erkeklere göre çok daha yüksektir. Kadının toplumsal cinsiyet kaynaklı bu zaafı da erkek bir müdür tarafından ustalıkla kullanılmış. Çok acı olduğunu ve Elif Hanım’ın koşullarının istismar edildiğini belirttim ama bu kapitalist sistem içinde hiç de beklenmedik bir olay değil. Bu olaya benzer birçok olay yaşanıyor Türkiye’de.
Bu topraklarda, üç konuda hamasi söylemler, çok yaygındır. Politikacılar, bürokratlar, çeşitli devlet görevlileri, bu üç konuya değinmeye görsünler mükemmel söylevler verirler. Eğitim, kadın (tabii ki anne rolüne daha da sık vurgu yapılarak, hem de bayan imasıyla) ve çocuk. Eğitim en önemli (!) meselemiz olmasına rağmen cumhuriyetin meclisinin kuruluş gününün bayram olarak armağan edildiği sevgili (!) çocuklarımızın ailelerinin parası yoksa eğitim almaları cennetlik (!) annelerinin çeşitli şekillerdeki özverilerine bağlı olabilir.
Hâlbuki aslında eğitim, itaatkar, sorgulamayan emekçiler ve askerler yetiştirmek içindir. Grev hakkı ve iş güvenliği olmadan çalışsınlar ve zamanı geldiğinde ölmeye gitsinler diye. Çocuklarımız en sevdiğimiz varlıklarımız değildir çünkü onları hak ettiğinde (!) döver, yarış atı gibi sınavlara hazırlarız. Hiç de iyi bir gelecek sunmuyoruz onlara. Güvensizlik dolu… Bırakın geleceği, “şimdi”leri bile tehlike altında. Kadınların ise bedenleri her an tehdit altında.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et