Hekimden katil yaratmak
Fotoğraf: Envato
Bu devlet hekimden katil yaratmakta pek mahir. 20 yıl öncesine kadar idam ettiği her canın ölüp ölmediğinin tespitini bir hekime emrederdi. Binyılların yaşam koruyucusu hekimlik mesleği bu ülkede ölümün emrine amade edildi nice zaman.
Şimdi bir başbakan çıkmış, “kürtaj cinayettir” diyor. Devletin hastaneleri dahil devam eden bu yasal tıbbi girişim cinayet ise katili kim ola? Hekimler mi? Son on yılın yasa uygulayıcısı hükümet mi; başbakanı mı; sağlık bakanı mı?
Yani başbakan dün idamlarda olduğu gibi kürtaj meselesinde de hekimleri devlet olarak resmi katil mi kıldık demek istiyor? Anlatmak istediğim onların tahayyül dünyası; yoksa kürtajın cinayet olmadığını cümle alem bilmekte.
Halk arasında ve bazı yayınlarda, “Cumhuriyet döneminde kadrolu cellat olmadığı için para karşılığı bu işin Romanlara yaptırıldığı” söylenegelir. Peki, bu ‘kirli işin’ ötekisi, değersizi Romanlarsa bugünün dünyasında kürtajın ötekisi hekim ve ebeler mi? Değersizleştirme günümüz ülke tıp ortamının resmi ideolojisi kılındı ne yazık ki!
Başbakanın ‘dili’ bir sarkaç, düzlemi piyasa:
— En az üç çocuk
— Bu devlet hastanesini sana satalım; iş merkezi yaparsın
— Her kürtaj bir Uludere’dir
— Kürtaj cinayettir
— 4+4+4
— Bölgesel asgari ücret ile dünyanın ucuz iş gücü ‘cenneti’
Özü itibarı ile biliyoruz ki muktedirlerin hekimler, sağlık çalışanları, çocuklar ve cümle emekçileri değersizleştirilmesinden muratları özelleştirme sürecine ve kapital sahiplerine ucuz iş gücü teminidir. Bu ucuz iş gücü seferberliğinden sağlıkçılara düşen pay performansa dayalı ücretlendirme ve sonu ölümlere varabilen şiddet; emekçiler için artan iş cinayetleri, çocuklara düşen zulüm ise 4+4+4’e daha fazla sübyan kılınmaktır. Bunun yollarından birisi başbakanın ağzından “kürtaj cinayettir” ve “en az 3 çocuk” olarak düştü nihayetinde.
Ucuz iş gücünün olmazsa olmazı yedek iş gücüdür. Bu sağlıkçılar için daha fazla tıp fakültesi, yabancı hekim ve hemşire; tıp dışı sermaye için ise vasıfsız ve yoksul genç artı nüfustur. Hükümet piyasacılığın gereklerini kendi meşrebince hayata geçiriyor ne yazık ki!
İktidarın vasıfsız ve yoksul yedek iş gücü seferberliği tıkandığında ise imdatlarına her an Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı veya milliyetçi, ırkçı bir başka söylem yetişebilir.
Cemil Çiçek’in “Kürtler son belediye seçimlerinde Ermenistan sınırına dayandı” cümlesini alın; ‘Türk Dünyası’ sevdalılarının Kazakistan’ında Başbakan Erdoğan’ın sarf ettiği “5 çocuk” cümlesinin yanına koyun; sonra da neden bizde 3 orada 5 çocuk vehmetti diye sorun!
İttihatçıların Anadolu için önce Müslümanlaştırma sonra Türkleştirme kurgusuna yani büyük Ermeni kıyımından Rumların mübadelesine uzanın; oradan bugünün Müslümanlaştırılmış Anadolusu’nda boşaltılmış, yakılmış milyonlarca ‘Müslüman’ Kürt’ün yaşam alanı köylere gelin; rakamların, ittihatçılığın dili sizlere bir şeyler anlatacaktır elbet.
‘Türk Dünyası’ Kazakistan’da 5, burada 3 çocuk söylemindeki bilinçaltı gündelik hayatta tercümesini sakın batıdaki organize linç girişimlerinde bulmuş olmasın?
Diyeceğim o ki; Ermeni kıyımını ve Rumların mübadelesini anlamadan, bugünkü kürtaj tartışmalarını; emek sermaye çelişkisini kavramadan, savaşın devamını bölgesel asgari düşük ücret ile kâra dönüştüren yani savaş ortamını Kürt illerinde sermaye için avantaj olarak kurgulayan iktidar algısını anlamak zor. Dün Ermeniler sürgünde dünya alemin ucuz iş gücü kılındı, bugün bölgesel asgari ücret kapsamındaki Kürt illeri uluslararası sermaye için emek bölüşüm alanına evrilmek isteniyor.
İşte o nedenle Hrant Dink’in ölümünde dile gelen “Bir çocuktan katil yaratan” tarihsel ve sosyolojik arka plan bugün ne yazık ki kürtaj meselesinde ebe ve hekimleri katile evirmeyi hedefleyen iktidar kurgusu içinde de kendine yer bulabilmektedir.
Son sözüm hekimlere: Ermeni kıyımı, Rumların mübadele ile göç ettirilmesi, 6-7 Eylül, zorunlu iskan yasaları ve yakılmış boşaltılmış köylerinden uzak diyarlara savrulan Kürtleri kavramadan yani bu ülkede yerinden edilmişliğin sorgulanmasında rol almadan kendilerine uygulanan “zorunlu hizmet” dayatmasını çözmeleri mümkün görülmüyor. Zorunlu hizmet uygulaması mevcut hali ile şimdilik sadece hekimler için uygulanan zorunlu iskan yasasıdır özünde.
Sağlıkçılar ülkeye ve yaşanmışlıklara edilgen kaldıkları oranda en basitinden kürtaj meselesinde bundan sonrası için iktidar ve yandaşlarınca “potansiyel katil” olarak tanımlanmaya devam edileceklerdir. Üstelik buna Diyanet fetvası da eklenmiştir.
Hangi Diyanet mi? Yargısız infazlar, işkencehanelerde ölüm ve iş cinayetlerinde katile katil dediği duyulmamış olan; Yargıtayın olası ölümcül sağlık sorunlarına yol açabilme potansiyeli nedeni ile baz istasyonlarını yerleşim alanları dışına taşınma kararına karşın minareleri baz istasyonu ile donatan; yetmedi bugüne değin boşaltılmış, yakılmış ‘Müslüman’ Kürt köylerindeki katillerden bahsedemeyen; Madımak’ı cinayet literatürüne almamış olan, bırakın yetişkinlerini yakın tarihin Ermeni çocuklarının katlini cinayet olarak andığı görülmemiş olan Diyanet.
Üstelik Diyanet, sağlık ve sosyal güvenlik alanında her geçen gün daha fazla cümle kullanmaktadır. Yakın zamanda grevi günah sayan müftülük fetvasını alın, SSK devir aşamasında Din İşleri Yüksek Kurulunun “Özü itibarı ile SSK ile özel sigorta şirketleri arasında fark yoktur” cümlesinin yanına koyun: Bu fotoğrafa bakınca Diyanetin son kürtaj açıklaması hiç de sürpriz görünmüyor. Her üçü de özü itibarı ile sermayenin ihtiyaçlarını gözeten çıkışlardır vesselam.
Uzun olduğu için okunması zor bir yazı oldu belki ama kısa yazıda anlatabilmenin üstadı Hekim Anton Çehov olabilmek hiç de kolay değil.
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29