Ne olacak bu Almanya solunun hali?
Fotoğraf: Envato
2-3 Haziranda Göttingen’de yapılan Sol Parti genel kongresine Almanya ve Avrupa’da yaşayan emekçilerin sorunları ve bu sorunlara nasıl çözümlerin bulunacağından çok, bugüne kadar en acımasız sosyal kısıtlamaları hayata geçiren Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile ortaklık hesapları damgasını vurdu.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin (DDR) yıkılmasından sonra iktidardaki devlet partisi SED’nin devamı olarak kurulan PDS’ten gelen ve Doğu Almanya’daki eyalet örgütlerini temsil ettiği ileri sürülen Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi ve eş başkanlığa aday olan Dietmar Bartsch, SPD’yle ortaklığı Doğu’da partinin artık bir “kitle partisi” haline geldiğini, buradaki eyaletlerde ya birinci ya da ikinci olduğunu, bunun için de hükümet olmak için bir partnerlere ihtiyaç duyduğunu, mevcut durumda da bu partnerin SPD olduğunu ısrarla savundular. Dolayısıyla bütün dertleri ve çabalarının eyalet ve federal düzeyde hükümetin büyük ya da küçük ortağı olmak olduğunu açık olarak ilan ettiler.
Bugüne kadar Berlin, Mecklenburg-Vorpommern, Brandenburg eyaletlerinde SPD’yle yapılan koalisyon ortaklıklarının partiye neler kaybettirdiğini ise pek duymak istemiyorlar.
Hatta, Gysi kongrede, Batı eyaletlerinden gelenlerin Doğu’daki koalisyonlardan sürekli şikayetçi olmalarından artık bıktığını, sanki başka sorun yokmuş gibi sürekli bunu gündeme getirdiğini dile getirerek, rahatsızlığını açık bir dile getirdi. Bu ortaklık savunularına 1995-1999 yılları arasında SPD’nin de genel başkanlığını yapan Sol Parti Eski Eş Başkanı Lafontaine’nin ve uzun yıllar SPD üyeliği yapan Sol Parti Eski Eş Başkanı Klaus Ernst’in verdiği yanıtlar gerçekten dinlemeye değerdi.
Özetle, parti içindeki “demokratik sosyalistler” (eski PDS) daha fazla SPD’ye yakınlaşmayı, SPD’den gelen “sol sosyal demokratlar” da (eski WASG) SPD’yle yakınlaşmanın partiye bir şey kazandırmayacağına, tam tersine güç kaybettireceğine, zarar vereceğine dikkat çekerek, net tavır alınmasını savunuyorlar.
Hal böyle olunca, “demokratik sosyalistler” partinin “sağ” kanadını oluştururken, sol kanada ise “sol sosyal demokratlar” damgasını vurmuş durumda. Kanatlar arasındaki çatışmanın gelip SPD’ye kilitlenmesi (elbette bir tek bu konu çatışma noktası değil), SPD’ye tepki üzerinden güç toplayan Sol Partinin geldiği aşama itibariyle bir çıkmazın içine girdiği ve çıkış yolu aradığını gösteriyor. Bu yönüyle, Sol Partinin mevcut haliyle SPD’nin gölgesinde kaldığı söylenebilir. Bu elbette sol bir parti için ciddi bir sorundur. Kendi bağımsız politikası, tutumu yerine, başka bir partiyle nasıl bir ilişki sürdüreceği eğer bir partinin kongresine hakim olabiliyorsa, gerçekten de durumun pek iç açıcı olmadığını söylemek gerekiyor.
Kongrede en çok dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise Doğu-Batı ayrımı oldu. Her ne kadar PDS ile SPD’den ayrılanların kurduğu WASG bundan 5 yıl önce resmi olarak birleşse de, gerçek anlamda bir birleşme olmadığı, partinin değişik grupların koalisyonu olduğu Göttingen Kongresi’nde çok daha açık bir şekilde görüldü. Doğuluların Batılıları, Batılıların Doğuluları suçladığı bir hava hakimdi. Halbuki, tartışmalar Doğu-Batı ayrımından çıkarılıp, savunulan politikaların savunusu ya da eleştirisi üzerinden yapılabilse, bunun sosyal harekete çok daha yarar sağlayacağı ortadadır.
Ne var ki böylesine bir durum Doğu’daki kimi yöneticilerin işine pek yaramayacaktır. Çünkü bu ayrımın varlığını sürdürmesinde özel olarak SED geleneğinden gelen kesimlerin büyük bir rolü bulunuyor. Bunu sürdürebildikleri sürece daha fazla etkili olabileceklerini düşünüyorlar. Bu yönüyle bakıldığında, zaten farklı grupların ve fraksiyonların toplamı olan Sol Partide bir birleşmenin gerçekleşmediği, bu koşullarda gerçekleşmesinin de pek olanaklı olmadığı anlaşılıyor. Bugüne kadar seçimlerden alınan başarılar aradaki farklılıklardan çok ortak yönleri öne çıkarıyordu ve bu durum ayrılıkların üstünü örtebiliyordu. Ya da bunu arka plana itebiliyordu.
Ancak şimdi yükseliş değil, gerileme, oy kaybetme dönemi. Son bir yıl içinde alınan seçim yenilgileri doğal olarak ayrılık noktalarını öne çıkarmış, yenilginin nedenlerini sorgulamış bulunuyor. Hem de Avrupa’nın birçok ülkesinde sol bir yükseliş içinde olduğu halde... Kongrede pek çok kez Fransa ve Yunanistan’daki yükselişe haklı olarak dikkat çekildi ve Sol Parti’nin de bundan öğrenmesi gerektiği ifade edildi. Kongredeki hava, en azından delegelerin önemli bir bölümü açısından, bugünkün durumun değişmesi için dikkatlerin parlamenter mücadeleden çok sokaktaki toplumsal mücadelenin büyütülmesine çevrilmesi gerektiğini yönündeydi. Yani partideki krizi ancak sokakta verilecek güçlü bir mücadele ve bunun üzerinden kazanılacak başarılarla aşılabilir.
Kongrede oluşan yeni yönetim bu açıdan bir olanak olarak da görülebilir. Çünkü, parlamento dışı muhalefet hareketi içinden gelen Bernd Riexinger’in Eş Başkanlığa getirilmesine verilen destek de bu yönde bir adım atılması gerektiğini gösteriyor.
Şimdi önemli olan, bir süredir solun aleyhine estirilen havanın tersine çevrilmesi, kendisiyle uğraşan değil, halkın sorunlarıyla ilgilenen, SPD’nin peşinde koşan değil onunla arasında açık mesafe koyan, toplumsal muhalefetin lokomotifi olabilecek, inandırıcı ve güven verici bir parti olabilmesidir. Bu açıdan yeni yönetimin işinin zor olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ama, doğru tutum ortaya konulup ve bunda ısrar edildiğinde kongrenin kendisi, bu zor görevin başarılabileceğinin de işaretlerini verdi.
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30