Eğitimde kaos
Temel eğitimin, eğitim sisteminin ihtiyaçlarından çok, Başbakanın ve partisinin siyasal ve ideolojik hedefleri doğrultusunda 4+4+4 şeklinde kademeli olarak değiştiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, yeni sistemin nasıl uygulanacağına yönelik tartışmalar giderek artıyor. 4+4+4 kademeli eğitim sisteminin, yeterli altyapı ve hazırlık yapılmadan 2012-2013 eğitim öğretim yılında uygulanmaya başlanacak olması, eğitim sisteminde bugüne kadar görülmemiş bir kaosun yaşanmasına neden olacak gibi görünüyor.
Toplumun çeşitli kesimlerinden yükselen tepkilere rağmen AKP’nin dayatmasıyla yasalaşan ve yangından mal kaçırır gibi, aceleyle hayata geçirilen 4+4+4 kademeli eğitim düzenlemesine yönelik tepkiler, ilköğretim okullarının ilkokul, ortaokul ve imam hatip ortaokulu olarak ayrılmaya başlanmasının ardından yoğunlaştı. Türkiye’nin dört bir yanında çok sayıda öğrenci ve veli, diğer okullara kıyasla fiziki altyapı ve donanım açısından daha iyi durumda olan çok sayıda okulun imam hatip ortaokulu olarak ayrılmasına karşı imza toplayarak, kitlesel yürüyüşler ve basın açıklamaları yaparak tepkilerini gösteriyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı, bu yıl uygulanmaya başlanacak olan eğitimde 4+4+4 modeli ile ilgili kamuoyunun tepkilerini yatıştırmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın, eğitim sisteminde bugüne kadar görülmemiş bir kargaşa ve yanlış bilgilendirme sürecinin yaşandığını ve yaşanacağını söylemek mümkün.
Okullara kayıtların e-okul sistemi üzerinden başlamasının ardından eğitim bilimcilerin eleştirilerine neden olan okula başlama yaşını 72 aydan, 60-66 aya indirilmesi konusunda ilginçtir, bakanlık tarafında müthiş bir direnç var. Okul öncesi eğitimi zorunlu yapmayanların, ilkokula başlama yaşını erkene almaları ve önümüzdeki yıldan itibaren aynı sınıfta aralarında bir buçuk, hatta 2 yaş fark olacak çok sayıda çocuğun aynı sınıfta okutulacak olmasının sıkıntısını, en çok küçük yaşta okula başlatılan çocuklar ve elbette sınıf öğretmenleri çekecek.
2011-2012 eğitim öğretim yılında 1 milyon 400 bin öğrenci ilköğretime başlamışken, ilkokula başlama yaşının 5’e düşürülmesiyle birlikte 2012-2013 eğitim öğretim yılında, aralarında bırakalım birkaç ayı, birkaç yaş farkı olacak olan yaklaşık 2.5 milyon çocuğun üzerinden 4+4+4 sistemini test edecekler. Yani bu yıl özellikle 60–66 ay grubunda olan çocukların okula başlaması durumunda bu çocukların büyük bölümü 4+4+4 sisteminin ilk kuşak kobayları olarak kullanılacak ve oluşacak olası olumsuzluklar sonradan giderilmeye çalışılacak.
Milli Eğitim Bakanlığının “4+4+4’ün uygulanmasında her şey yolunda”, “Sistemin uygulanmasında herhangi bir sorun yaşanmayacak” söylemlerinin özellikle çocuğu okula başlamak zorunda bırakılan ailelerin tepkilerini yatıştırmaya yönelik olduğu çok açık.
Milli Eğitim Bakanı ve bakanlık bürokratlarının eğitim kökenli olmaktan çok, işletme, hukuk, iktisat vb. meslek gruplarından gelmesinin faturasını eğitim sistemi, öğrenciler ve eğitim emekçileri çok ağır ödeyecek gibi görünüyor. Neden derseniz, ilkesi çocukların gerçek anlamda ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitilmesinden çok, hedefi “Dünya ile rekabet edebilmek” “Piyasanın ihtiyaçlarına uygun iş gücü yetiştirmek” olan bir eğitim sisteminin sağlıklı bireyler yetiştirmesi mümkün değil.
Önümüzdeki eğitim öğretim yılından itibaren çocukların gelişim özellikleri dikkate alınarak 1. sınıftan itibaren ahlak eğitimi, değer eğitimi veya karakter eğitimi gibi uygulama temelli derslere yer verilebileceği açıklandı. Soyut düşünme yeteneği kazanmamış, eğitim çağında olmamasına rağmen, sırf hayata daha erken atılsın gibi saçma bir gerekçeyle okula başlatılan okul öncesi eğitim çağındaki çocuklara “ahlak ve değerler” dersi verilmesi gündemde. Otistik çocukların bile en çok ihtiyaç duyduğu beden dersini bir saat azaltıp, bir saatlik zorunlu din dersi almalarını getiren bir zihniyetten eğitim adına başka ne beklenebilir ki?
4+4+4 konusunda kimlerin doğruları söylediği, kimlerin kendi siyasal-ideolojik amaçları ve hırsları uğruna küçücük çocukları ve ailelerini kandırmaya çalıştığı elbette çok geçmeden anlaşılacak. Ancak bu süreçte olan yine her şeyden habersiz olan çocuklara ve onların ailelerine olacak.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et