Nerden başlanmalı, nasıl gidilmeli?
Konuya ilişkin önceki üç yazıda, kamu emekçilerinin en büyük grevi olarak cereyan eden 23 Mayıs grevinin;
1- Tabanda üç konfederasyondan sendikalara üye ve sendikasız kamu emekçilerinin birleşmesinin, grevin başarısında belirleyici olduğunu açıkça gösterdiğini,
2- Kamu emekçilerinin en acil taleplerinin elde edilmesinde tabanda oluşan bu birliğin ilerletilerek, sendikalar ve konfederasyonlar düzeyinde ortak bir mücadele hattında yürünmesinin zorunlu olduğunu gündeme getirdiğini,
3- Emekçilerin haklarına yönelik saldırının niteliği dikkate alındığında, kamu emekçilerinin sendikalarının ortak mücadelesinin de saldırıyı püskürtmeye yetmeyeceğini ve emek cephesinin işçisiyle, kamu emekçisiyle (onların sendikaları) ve emek örgütlerinin ortak bir mücadele stratejisi geliştirilmesinin ertelenemez bir görev haline geldiğini gösterdiğine vurgu yapılmıştı.
Peki, sorunu tespit etmiş ve bu vurguyu yapmış olmak sorunun çözümü için yeterli mi?
Elbette değil!
Çünkü bugün sendikal hareketin emekçilerin taleplerini yerine getirecek düzeyde bir birliğe ihtiyacı olduğunu az çok gelişmeleri izleyen herkes bilmektedir. Burada asıl sorun, bu birliği gerçekleştirmek isteyenlerin böyle bir birliğe karşı ideolojik, siyasi ya da bireysel, grupsal çıkarlarla karşı duranlara karşı bir mücadele içinde olunacağını anlamaktır. Dahası bu mücadelenin nereden başlayacağı ve nasıl ilerleyeceği, bugün bunun için neler yapılacağı belirleyici bir önem kazanmıştır.
Kısacası sendikal hareketin ve onun etrafında tüm emek güçlerinin birleştirilmesi ve ortak bir mücadele stratejisi oluşturulması, en tabandan başlayarak yukarıya doğru adım adım gerçekleştirilmesi gereken bir mücadeledir.
Burada da en önemli dayanağımız, bugüne kadar yukarıdan yapılan her ciddi çağrıya işçilerin, emekçilerin tabanda sendikal rekabeti bir yana bırakarak ve çoğu zaman da yukarıdan ayrılığı ve farklılıkları öne çıkaran müdahalelere karşın birleşerek yanıt vermeleridir. Bunun en son ve hiç kimsenin itiraz edemeyeceği örneği kamu emekçilerinin 23 Mayıs grevinde görüldü ve hemen her yerde her konfederasyondan kamu emekçileri bir araya gelerek, pek çok yerde ortak grev komiteleri kurarak, sendika merkezlerinin tersine isteklerine karşın ortak alan eylemleri düzenleyip, ortak sloganlar haykırarak tutumlarını ortaya koymuşlardır.
Demek ki, emek cephesinin ortak bir mücadele stratejisi etrafında birleşmelerinin birinci adımı; tabandaki birliğinin ilerletilmesi, partisel, dinsel, mezhepsel, etnik, hemşehrilik vb. farklılıkları aşarak ortak talepler etrafında bir birlik oluşturulması için verilecek mücadeledir. Burada asıl iş, doğrudan iş ve hizmet birimlerindeki ileri işçi ve kamu emekçilerine düşmektedir. Ancak, bugün aralarında siyasi ve sendikal ayırımlar bulunan bu ileri kesimlerin birliğini sağlayarak bu doğrultuda adımlar atmak mümkün olacaktır. Ki, bu da bir “mücadele” olarak biçimlenecektir.
Elbette bugün emek mücadelesinin birikimi sadece iş ve hizmet birimleriyle (tabanla) sınırlı değildir.
‘89 Bahar Eylemleri’nden beri, sendikaların alt kademelerinde, şubeler düzeyinde oluşan sendikal birlikler, sendikal platformlar, sendika şubeleri ve işyeri temsilcileri platformu gibi birlik girişimleri ilden ile, bölgeden bölgeye farklılıklar gösterse de sendikal hareketin toparlanmasında son derece önemli dayanaklar olarak vardırlar. Ve bunların, genel ve lokal taleplerin etrafında mücadelenin birleştirilip ilerlemesi için onların canlandırılması ve etkinleştirilmesi, sendikal hareketin ilerlemesi için çok önemlidir.
Ve nihayet, sendikaların her kademesinde var olan ve azımsanmayacak sayıda ve ortak bir mücadele hattında birleştiklerinde sendikal hareketin karakterini belirleyecek bir etkiye sahip olacak sendikacıların var olması sendikal hareketin ortak bir mücadele stratejisi oluşturulmasında çok önemli bir dayanak olacak mahiyettedir. SGBP ve birer birer kimi sendikaların yönetimleri bu kategoriden dayanaklardır.
Ve tabii bütün bu dayanakların bir “olanak” olarak var olduğunu ve ancak işçi ve kamu emekçilerinin ileri kesimlerinin, bütün bu dayanakların gerçek olması için her kademede kesintisiz, işçi ve kamu emekçilerinin yerel, bölgesel, genel, ulusal çapta demeden en acil talepleri etrafında birlik ve mücadelesinin zorunlu olduğunu unutmadan!
Ve “unutmama” konusundaki en önemli vurgu; “mücadeleye”dir. Çünkü ileriye doğru her adım mutlaka çok ciddi ve çok boyutlu bir mücadeledir.
Bu yol, çoğu zaman yan yana yürürken yol arkadaşlarıyla yapılan bir mücadele olması bakımından da özel bir hassasiyet isteyen bir mücadeledir.
Bu yol; birlik, mücadele ve yeni ve daha ilerden birlik; her adımda öğrenerek, her sorunu yığınlarla tartışan bir açıklıkla hareket etmek; onların mücadelenin derslerin özümsemesini başlıca görev edinmek, bütün bu çalışmanın, aynı anlama gelmek üzere bu mücadelenin “özü”dür.
Bu “dördüncü” yazı “23 Mayıs grevinin ve onun gündeme getirdiği gerçekleri” değerlendiren “serinin” son yazısıdır. Ama aslında haberleriyle, köşeleriyle gazetemiz, bu “öz”ü gözeten bir yayın çizgisi izleyerek, emek cephesinin mücadele stratejisinin oluşmasına katkı yapmaya elbette devam edecektir.
Evrensel'i Takip Et