CHP’nin önerisinin amacı neydi?
Fotoğraf: Envato
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, Kürt sorunun çözümünde adım atmak için Mecliste bir “Mutabakat Komisyonu”, Meclis dışında da “Akil İnsanlar Gurubu” oluşturulması girişimi, Erdoğan tarafından MHP’nin katılmaması bahanesine sığınılarak reddedildi!
Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi arkasından yapılan açıklamalar bakılırsa, görüşmede Kılıçdaroğlu’nun girişimi sanki reddedilmemiş, hatta Başbakan tarafından bu öneriler daha da ileri götürülmüş gibi bir hava estirilmektedir.
Erdoğan, öneriyi reddederken, Kürt sorun çözüm için atılacak adımı, CHP ile AKP (hükmet) arasında ülkenin önemli sorunlarını çözmek için diyalogun sürdürülmesinin benimsenmesine indirgenmiştir.
Böylece AKP, CHP’nin hamlesini boşa çıkarırken, kendisini de çözümün merkezindeki güç olarak, sorunun tek sahibi olmaya devam ettiği, bu konuda adım atmak isteyenin de hükümetin arkasında yer alarak yapabileceğini dayatmıştır.
Böyle bir illüzyonla bir günde siyaset alanının nabzının “normale” döndürülmesinde iki şeyin gözden kaçırılması belirleyici olmuştur.
Bunlardan birincisi, CHP’nin 10 maddelik “Kürt sorununun çözümü” doğrultusundaki önerilerinin “Kürt sorun çözümü” için değil de “hükümetle CHP arasındaki tansiyonu düşürmek” için bir “barış girişimiymiş” gibi ele alınmasıdır. İkincisi ise; gerçekte Kürt sorununun çözümünün bir tarafı ya da unsuru olmayan MHP’nin bu öneriye karşı çıkmasının önerinin gündemden düşürülmesine dayanak yapılmasıdır. Oysa MHP, “Kürt sorununun barışçıl çözümü”nün bir tarafı ya da unsuru değildir. Tersine az çok siyaseti izleyen herkes bilmektedir ki, Kürt sorununun barışçıl çözümü MHP’ye rağmen başarılacak bir çözümdür. Ve dahası burada asıl olmazsa olamaz parti BDP’dir. Ama her ne hikmetse, sanki “CHP öneri paketi”, BDP yokmuş gibi tartışılmakta ve bu yok sayma, “MHP olmayınca geriye iki parti kaldı. Bunun için de komisyon kurmak gerekmez”e kadar götürmektedir.
Kısacası Erdoğan; CHP’nin, AKP’yi sıktırıp bir inisiyatif almayı da amaçlayan hamlesini, CHP’yi kendine yedeklemek, BDP’ye ve Kürt siyasi güçlerine karşı kendisini güçlendirmek için yapılmış bir girişime dönüştürmeye yönelmiştir. Erdoğan görüşmeden hemen sonra çıktığı bir TV kanalında; Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) “devlet içinde devlet gibi hareket ettiklerini” öne sürüp, bu alanda yeni düzenlemelere gideceklerini açıklayarak, “CHP ile tansiyonu düşürme” hamlesiyle bu yönelişi birleştirerek, son aylarda bu alandaki bütün eleştirileri boşa düşürürken, Kürt sorunda da CHP’yi yedeğine almayı amaçlamıştır. Böylece Erdoğan, CHP ile tansiyonu düşürme, ÖYM’ler, başkanlık sistemi tartışmaları güçlendirme, kendisine yönelik “tek adamlık”, “totaliterlik” eleştirilerini de boşa düşürmeyi amaçlamıştır.
Ancak Başbakan, önceki gün atv’de yaptığı söyleşide, Kürt sorunun çözümü konusunda, BDP’ye ve diğer Kürt siyasi odaklarına karşı sert tutumda ısrar edeceğini göstermeye özel önem verdi. Örneğin Uludere katliamı konusunda İdris Naim Şahin’in Uludere’de katledilenin “PKK’nin kaçakçılık şebekesi” olduğuna dair iddialarını yineledi; bölgede içerde ve dışarıda operasyonların süreceğini, tutuklama kampanyasına da ara verilmeyeceğini çeşitli biçimlerde ifade etti. Nitekim dün Van’da altı belediye başkanı daha KCK soruşturması kapsamında gözaltına alınırken Van Belediyesi’nde de aramı yapıldı.
Son iki günlük tabloya bakarsak Erdoğan; son 4 yıldır politik gündemi belirleyen ÖYM’lerin marifetlerinden sorumsuz, bu mahkemelerin dayanağı olan Terörle Mücadele Yasası ve ona bağlı olarak CMK’de yapılan düzenlemeleri o yapmamış gibi konuşmaktadır. Yandaş basın ve sermaye basını “AKP-CHP arsıdaki bahar havası”na alkış tutarak “Kürt sorununun çözünme dair CHP girişimini” unutmuş, “iktidar ve ana muhalefet yakınlaşsın da gerisi kolay” havası politik arenaya egemen olmuş görünmektedir. Başbakan da çoktandır sıkıntısını çektiği “sert üslup”tan bir manevra yaparak, CHP’yi anayasaya “başkanlık sisteminin monte edilmesi” ve Kürt sorununun “terörle mücadeleye indirgenmesi” tutumuna yedeklemeye yönelmiştir.
“Bu bahar havası ne kadar sürer?”, “Türkiye’nin ağır sorunları iki partinin böyle yakınlaşmasına ne kadar izin verir?” bu tartışılırdır ama görüne odur ki; Erdoğan ve partisi CHP’nin hamlesini kendi için CHP’yi yedekleme hamlesine dönütrecek bir manevraya girişmiştir. Bu manevra ne kadar başarılı olur, Kılıçdaroğlu da 10 maddelik öneri paketinin amacını unutarak, “bahar havası”na kapılarak bu sefer de AKP’ye yedeklenerek inisiyatifi Erdoğan’a kaptırır mı bunu da yakında göreceğiz.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00