Hazırlık
Fotoğraf: Envato
İnşaatken her gün haberleri çıkıyordu, şimdi olaydan olaya. Oradan anlamalıydık, hazırlık seviyoruz. Şimdi şu otoban kenarına yapılan büyük stadyum üçüncü kez ağzına kadar dolmuş diyorlar. Bir kez Fenerbahçe derbisinde, bir kez Başbakanın katıldığı AKP kongresinde, önceki gün de Madonna konserinde. Buradan 3F yorumu yapmak (Salazar’ın meşhur memleket yönetme formülü, fado, futbol, fiestayı uyarlamaya çalışmak, neden olmasın?) başta çok kolay görünüyor ama haklılığı tartışılır elbet. Bir de akla Madonna’yı muhafazakarlığa bir cevap olarak saymak geliyor, çoğunlukla. Hem kadının hayatı böyle bir meydan okuyuşla geçtiğinden ve tabii hem de içinden geçtiğimiz günlerin karanlığı insana pek başka ilham vermediğinden.
Herkesi kendine düşman etmeye kararlı bir efendiye hayran olmak için tribünleri doldurmak, ne kadar acıklı olursa olsun, kaçamadığımız, her günümüzü işgal eden bir gerçek. Üstelik, bizdeki ayakta uyutma mekanizması fadoya, futbola falan ihtiyaç duyuyor gibi davranmıyor. Kullanmakla değil, onu da ele geçirmekle işleyen bir dünya harikası, çatırdamaya başlasa da, yıkıldığını görmeden kimseye rahat yok. Bir değişiğiz biz, tribünlere damgasını vuran bu üçlünün diğer ikisi, futbol maçı ve konserden, tüm göreli masumiyetlerine rağmen iktidarı anlamaya dair bir şeyler çıkarmak, çok mu zorlamak olur, demiyor kimse.
Dünyanın en ünlü şarkıcılarından birinin, en büyük hazırlıkların konusu olan gösterisini izlemek, ona harcayacak kadar parası olana pek mutlu bir tecrübe olmalı. İsterse o kadar uzaktan görünmeyiversin. Kadının başına buyrukluğunu, kafa tutuşunu, “Bana masal anlatma baba” falan deyişini sevmek, ne güzel bir sevmek ola. Ve tabii bunları bilerek ya da unutarak eğlenmek, dünyanın en insani etkinliği. Yine de bu eğlencenin kavranışı karşısında düşüncelere gark olmamak ne mümkün.
Haberler, tuhaf bir veri. Şu ünlüler konseri izlemiş, bu kadar insan şöyle beklemiş, İstanbul demiş vallaha da İstanbul demiş, hamama gitmiş filan. Şurası kan gölüne çevirdiği yer, şurası ip üstünde yürüdüğü yer, burası gömleğini çıkardığı yer. Buralara sık sık gelmeyişi de neden?
Çok kültürlülüğümüz ne kadar da çok, ne kadar da kültürlü, insanın içi açılıyor ve dahi birisi “Yaşasın küresel gücümüz” demiş olabilir mi gerçekten? İstanbul’daki 5.1’lik depremi kullanıp “Madonna salladı” falan gibi klasik başlıklardan uzak durmaya çalışanlar, yaratıcılıklarını konuşturmasın mı, o da hemen vermiş cevabını. Madonna’nın Galatasaray forması giyeceği söylentilerinin üstüne yaşanan hayal kırıklığının haberlere yansımasını da çok görecek değiliz herhalde. “Forma giymemesi dikkatlerden kaçmadı” çünkü, haberde dediği gibi, o dikkatler nasıl dikkatlerse…
Şu bir kez daha belli oldu ki, bizde, normal koşullarda bir hadisenin gördüğü hürmet, altında yatan hazırlığının eni boyuyla orantılı. Hayran olasımız geliyor. Yani aslında medya başlatıyor, ısrar ediyor, biz de kırmıyoruz. Bir de hazırlık izlemeye doyamıyoruz, doyulmuyor arkadaş. Futbol maçlarından günler önce konuşmaya başlamak, film seti için çatılara kiremit döşemek ya da konser sahnesini kurmaya günler ayırmaktan daha güzel bir haber insanın aklına kolay gelmiyor. Ama öyle böyle hazırlık sevdası değil burada mevzu, hazırlığın kendisi, ortalama bir maç, film ya da konserden daha uzun süren haberlerin konusu oluyor, tabii tabii.
Çünkü hazırlığa aç bir millet olduk. Seviyoruz hazırlığı. Gördük mü dayanamıyoruz.
Eskiden beri kullanılan “Türk gibi başlamak” lafındaki gibi bir girişkenlikten değil sadece. Her gün daha fazla öyle oluşumuz, hazırlık yapmıyor görünen, mutlaka yapsa da ne kadar yaptığını göstermeyen, hükümetin efendilerinden ötürü, belli olmuyor mu? En başlarındakinden başlayarak, en iyi bildikleri şey pat diye gündeme girmek ya, sindirim sistemimiz öyle bozuldu ki tedavisi burada yokmuş diyorlar. Pat diye girmekle kalsa iyi (İyi, lafın gelişi, iyi sıhhatte olsunlar dedirtiyorsa demek), harala gürele var bir de. Biri başlıyor ya, duydunuz zilin sesini, ekip sahne alıyor. Bütün saçmalamalarıyla itirazları bastırmak için sesler yükseldikçe yükseliyor, saçmalandıkça saçmalanıyor. Sinirlensen mi, itiraz mı etsen, ne dediğini mi dinlesen, daha önce başladığın cümleni mi bitirsen, ohoo daldın gittin gene, biz kiminle konuşuyoruz? Eğitim mi, grev mi, Kürt mü, kürtaj mı, şimdi buradaydı nereye gitti diye aranıp durmak da bize kalıyor. En son vın diye bir ses duydun mu, abilerin görevi tamam demektir. Yasa çıkma sesi o. Kendisini göremiyorsun ama sesini bırakıyor arkasında.
Sessiz ve derinden hazırlıklılıkta da, hazırlığa bile ihtiyaç duymayacak pervasızlıkta da hayran olunacak bir yan yok. Feriştahı gelse gözümüz esas işte değil hazırlıkta olur, çünkü var bir bildiğimiz. Elbet en güzel hazırlık, en müjdeli güzellik, devri iktidarlarının altını oymaya yapılan hazırlık bugün. Sokağa hayran olmak tercih olur mu hiç, görev o görev. Benim ülkem, benim kararım olana dek.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59