Helal olsun Hasan ağabeye!..
Eğer anlaşılır bir dil kullanıp da yazınızda tandans, feminen, efeminen, konjonktür, devinim, imge, bohem, spektrum gibi kelimeler kullanmazsanız, bir süre sonra okuyucu sizi kendisi ile eş değer görür! Ve hatta işi “Ne var ki bunda, bunları ben de yazarım” a kadar götürmeye çalışır! Kuşkusuz bir okuyucunun, okuduğu yazar ile kendisini eş değer görmesi çok da kötü bir şey değildir! Hatta anlaşılır olmak açısından yazar için övünülecek bir durumdur da! Lakin nasıl ki bu ülkede egemen güçler kendi muhalefetini kendileri yaratmaya çalışıyorlarsa, mesela kendi Kürtlerini kendileri oluşturmaya, kendi Alevilerini kendileri belirlemeye, kendi sendikalarını, kendi basınını, kendi gazetecilerini kendileri yaratmaya çalışıyorlarsa kendi yazarlarını da kendileri yaratmaya çalışmaktadırlar! Bunun birinci kuralı da öncelikle halk tarafından değil egemen güçler tarafından anlaşılır olmaktır!
Örneğin ekonomi ile ilgili bir yazı yazıp da içinde emisyon, revalüasyon, devalüasyon, konsolidasyon, factoring, momentum, blue chips gibi kelimeler geçmiyorsa ve yazınızın bir bölümünde en azından bir adet “Elliott dalga analizi” yapmamışsanız iyi bir ekonomi yazarı değilsiniz demektir! Hele de yazının her hangi bir paragrafında “Ekonomistler düşüncelerini siyasilerden almazlar fakat siyasiler ekonomistlerin düşüncelerini sanki kendilerininmiş gibi kullanmayı pek severler” diyen dünyaca ünlü Yazar Addison Johnson’dan bir alıntı yapmamışsanız kendinize ekonomi yazarı demekle pek de doğru bir şey yapıyor sayılmazsınız!
Ya da diyelim ki bir köşe yazınızda biraz da felsefeyi ilgilendiren bir konuyu işliyorsunuz! Buna rağmen ekonomi örneğinde olduğu gibi dünyaca ünlü bir yazarın dünyaca ünlü bir kitabından herhangi bir alıntıyı yazınızda kullanmayı düşünmüyorsunuz! Mesela Amerikalı Yazar Dagwood Williams’ın “Felsefe ve Alienation” isimli kitabından “Kendine yabancılaşan insan her türlü yeniliğe yabancılaşır” deyimini kullanmak istemiyorsunuz! Örneğin düalizm, realizm, nihilizm, empirizm, rasyonalizm, septisizm, pragmatizm, rölativizm, kritisizm gibi kelimeleri yazınızın her hangi bir aşamasında kullanmıyorsunuz! Bu durumda kendinize yazar, felsefe yazarı, felsefe uzamanı gibi sıfatlar koymanızın hiçbir anlamı bulunmamaktadır! Zira zaten siz iyi bir yazar değilsinizdir artık!
Kim bilir belki de “Durup dururken bunlarda nerden çıktı” diye soranlarınız olacaktır elbet! Malum geçtiğimiz haftanın en önemli gündem maddelerinden biriside Başbakan Erdoğan’ın “ağabey” diye hitap ettiği Gazeteci Yazar Hasan Cemal’in Başbakana yönelik çıkışıydı! Hani yazının başında anlaşılır olmaktan bahsettik ya bu aslında biraz da ilkeli olmakla eş değer bir tanımlamadır! Oysa bizim ülkemizde ilkeli olmak hiçte o kadar önemli bir şey değildir!
Örneğin egemen güçler bir yazarın ta başından beri ilkeli olmasını çok da istemezler! Kaldı ki yıllarca bunun böyle olmasına seyirci kalan okuyucu da bu durumu pek önemsemez! Örneğin düne kadar Başbakan Erdoğan’ın “Ağabey” dediği Gazeteci Yazar Hasan Cemal yıllar sonra AKP gökten yeni düşmüş gibi ve Başbakan Tayip Erdoğan da sanki ilk defa sağa solla çatıyormuş gibi “Tayyip Erdoğan, maşallah, Zaloğlu Rüstem gibi. Elinde koca bir pala, ya Allah bismillah deyu, durmadan her yana sallıyor...” diye çıkış yapabilmektedir! İşin ilginç yani okuyucu da düne kadar yazılan çizilenleri bir kenara bırakarak “Helal olsun Hasan ağabeye” diye göklere çıkartabilmektedir!
Oysa Başbakan Erdoğan siyaset sahnesinde ilk kez hırçınlaşmıyordur! Kaldı ki derdini anlatmaya çalışan çiftçiye “Hadi bakalım ananı da al git” derken bir Robin Hood değildir de sonuçta!
Kuşkusuz Hasan ağabey ve onun gibi birçok gazetecinin, gerçekleri geç de olsa görmesi, cesurca eleştiriler yapması önemlidir! Fakat çekincemiz bunun arkasının gelip gelmeyeceği yönündedir! Hasan Ağabey Başbakan Erdoğan’a yönelik bu eleştiriyi kaptanlığını kendisi yaptığı ve yaklaşık 15 gün süren deniz seyahatinden sonra yapmıştır! Malum tatil dönüşü insanlar farklı olabilirler! Örneğin yaşadığı şehirde alışık olmamalarına rağmen bir süre daha kısa pantolon ve sıfır atlet giyerler! Yanmış tenlerini etrafa göstermek için çaba sarf ederken ayakkabı yerine bir süre daha terlik giyinmeyi yeğlerler! Ne zaman ki tenleri eski halini alır da etraftan birkaç kişi “Yahu birader çıkart artık şu terlikleri” der bir daha ki tatile kadar normale dönerler! Bizim temennimiz Hasan ağabeyin, normalden anormale dönmemesi yönündedir!
Bu arada merak edenler için kısa bir not! Addison Johnson ve Dagwood Williams diye birer yazar bulunmamaktadır! Her ikisi de benim uydurmamdır! Dolayısı ile “Felsefe ve Alienation” isimli bir kitapta yoktur ortalıkta! Alıntı diye yazdıklarım da bana aittir! Galiba iyi bir yazar olamayacağım!
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
Türkiye’de siyanür kullanılan 24 maden var. Bunların 10’u fay hattı üzerinde.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284338.jpg)
Marmaris Turgut Koyu’nu kurtaran mahkeme kararı: “ÇED gerekli değildir” kararı iptal
![Kaynak sağlığa, eğitime değil sanayiye aktı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/254547.jpg)
Evrensel'i Takip Et