İnsanlık el ele mi?
Fotoğraf: Envato
Uçak yere indikten sonra durum açıklığa kavuşuyor. Uykulu ama meraklı gözler Türkiye’ye özel bir etkinlik için gelmişler. Dışarıda iki yolcu otobüsü bekliyor; ikisi de yepyeni. Otobüsler birer devasa reklam panosuna çevrilmiş. Otobüslerin yanında bir de araç konvoyu var. Konvoyda yalnızca erkekler var; araçların çevresinde heyecanla koşuşturup duruyorlar. Belli ki, önemli konukları var.
Uçaktan bagajların boşaltılması her zamankinden çok daha uzun sürüyor. Yaklaşık yarım saat sonra konuklar kapıda beliriyor. Otobüsün yanındaki bir adam konuklara sesleniyor: “Hanımlar arkadaki otobüse.”
41 KERE HEYECAN
Bu sahne belki de Van’da, Erzurum’da, Urfa’da, Zonguldak, Denizli ve daha birçok ilde yinelendi. Çünkü 10. Türkçe Olimpiyatları etkinlikleri bu sene 30 Mayıs-14 Haziran tarihlerinde 41 ilde birden gerçekleştiriliyor.
Etkinlik hakkında çıkan haberlerden biri şu başlığı taşıyor: “Türk Kolejlerinde okuyan öğrenciler, Anadolu Turnesi’ne çıktı” (CHA, 29 Mayıs). Anlaşılan bu etkinlikte yer alan konuklar belirli okullardan seçilmiş. Türkiye’de ziyaret edecekleri okullar da belirli cins okullar.
Haber şöyle devam ediyor: “Türk kolejlerindeki öğretmenlerinin kendilerine Anadolu’dan çok bahsettiğini belirten öğrenciler, ‘Bizler Anadolu şehirlerinin isimlerini duyduk ama hiç gitmemiştik. Şimdi gidip göreceğiz. İnşallah iyi bir turne geçiririz.’ diye konuştu.”
MEDYATİK COŞKU
Türkçe Olimpiyatlarının ne kadar heyecan verici bir etkinlik olduğu yeterince belli olmasa gerek ki, etkinlik bol bol “coşku” ve “heyecan” içeren haberler ile sunuluyor. Bu haberlerin en coşku dolu olanları Zaman gazetesinde, çoğu zaman başsayfada bulunuyor.
Örneğin, 8 Haziran tarihli haber şöyle sunulmuş: “Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin yapıldığı Sarayiçi Er Meydanı’nda Türkçe şöleni yaşandı. 10. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Edirne etkinlikleri kapsamında 30 ülkeden gelen 80 öğrenci Edirnelileri coşturdu.”
Daha da coşkulu haberlerden birindeyse, İstanbul Sinan Erdem Spor Salonu’nda yapılan şarkı finaline bir “sanatçı akını” olduğu belirtiliyordu (Türkçe Olimpiyatları’nda Şarkı Finali’ni kazanan belli oldu. Zaman, 5 Haziran).
Bu habere göre yarışmaya akın eden sanatçılar, “Türkçe Olimpiyatları’nın gurur duyulacak bir tablo olduğunu” söylemişler. Söylenenler gayet heyecanlı, gayet ilginç. (Haberdeki yazım yanlışlarının bazıları düzeltilmiştir!)
Sibel Eraslan: “Gurur duyduğumuz iftihar ettiğimiz bir süreç. Yıllar içerisinde büyük emekler dokundu bu güne geldi. Ve bu gün bütün dünyanın gözü Türkiye’de. Türkçemizi bütün dünya ülkelerinde görmek gittiğimiz ülkelerde kendi dilimizle konuşan çocuklarla sarmaş dolaş olmak oldukça güzel hepimizin iftihar duyduğu bir mesele. Burada bir anne olarak da bu çocukları görmek çok önemli.”
Nevval Sevindi: “Yahya Kemal der ki dilimiz anavatanımızdır. Türkçemiz anavatanımız, dünyanın neresinde olursak olalım. Türk okullarında Türkçenin öğretilmesi Türk kültürünün ruhunun öğretilmesi çok önemli çok kıymetli bir dava. Emeği geçen herkesi kutluyorum.”
Sinan Özen: “Ben yakından takip ediyorum. Bu tablo övünülecek gurur duyulacak bir tablo. Dünyada dilimizin konuşulması gibi bir şey varmı. Düşünsenize gittiğiniz ülkelerde karşılaştığınız insanlar Türkçe konuşuyor. Bu yeterlidir başka söze gerek yok.”
İsmail YK: “Sevinerek geldim. Burada olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. 135 ülkeden gelen çocuklarımız var. Güzel Türkçemizin değişik dünya ülkeleri öğrencilerince öğrenilmesi çok güzel bir şey. Ben zaten televizyonlardan takip ediyorum. Yabancı bir insanın Türkçe konuşması bizi mutlu etti. Bu öğrencilerimizi yetiştiren eğitimcileri de çok tebrik etmek lazım. Çünkü bu kolay bir şey değil. Burada olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.”
Açelya Akkoyun: “Çok gururu duyuyorum. Bir senede sunuculuğunu yapmak bana nasip oldu. Sunarken çok duygulanmıştım sahnede. Bu kadar büyük duygu selini ancak bu kadar düzenli bir organizasyon temsil edebilir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Önemli olan insanlara sevgiyle kendi varlığını aidiyetliğini tanıtabilmek. Türkçe olimpiyatları bunu çok başarılı bir şekilde yapıyor. Tekrar emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.”
Mustafa Sandal: “Muhteşem bir organizasyon bu gece burada kalplerimiz çarpacak. Ben de burada olmaktan dolayı çok mutluyum ve çok gururluyum.”
Deniz Seki: “Türkçe olimpiyatları çok büyük bir organizasyon. Çok önemli bir hizmet. Dünyada 200 ülke var, bunun 135’inde, insanlar aynı dili, güzel Türkçemizle buluşuyor kaynaşıyor. Bu çok gururu verici bir olay. Gurur verici bir tablo. Bu güzel organizasyona emeği geçen herkesi ayakta alkışlıyorum.”
Bülent Eczacıbaşı: “Bizim kültürümüze, bizim dilimize ne kadar hakim olduklarını izlemekten büyük mutluluk duydum. Hepsi kendi dallarında son derece yetenekliler. Yarışmalarda başarılı oldukları için buradalar. Son derece etkilendim. Onlarla güzel dostluklar kurduk.”
Burak Kut: “Çok büyük bir keyif dünyanın 4 bir tarafında insanların Türkçe konuşması kadar güzel bir şey olabilir mi? Bu anı kaçırmamak lazım bu yüzden buradayım.”
COŞKU RÜZGARI
Bu coşku ve heyecanın nasıl oluştuğuna ışık tutmak için geçen yıl çıkan haberlere bakmak yeterli olabilir. Geçen yıl Türkçe Olimpiyatları’nın şarkı finalinde jüri üyesi olan yapımcı Sinan Çetin, kameraların önünde söz alıp, şöyle konuşmuştu:
Burada olmayan, hangi nedenle olmadığını bilmediğim büyük bir düşünür, din adamı bir insana teşekkür ederim. Ona teşekkür etmemin en önemli tarafı bu ülkeyi, bu insanları, bu dili sevdirdiği için, milliyetçiliği Hrant Dink’in katillerine, Orhan Pamuk’a ‘seni öldüreceğiz’ diyenlere bu ülkeyi bırakmadığı için. Bu ülkede, bu ülkeyi sevmenin bir suç olmadığını hatta gurur verici olduğunu dünya ile bütünleştirdiği için Fethullah Gülen’e teşekkür ediyorum.
Sinan Çetin’in bu sözleri, 23 Haziran 2011 tarihli Zaman gazetesinde “Gülen’e teşekkür eden Sinan Çetin’e destek yağdı” başlığı ve “Sinan Çetin’in Fethullah Gülen Hocaefendi’ye teşekkür etmesi, izleyicilerden büyük alkış aldı” ibaresi ile verilmişti.
Sinan Çetin’den sonra konuşan Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise, “Bu akşam değerli dostum Sinan Çetin’i dinlerken ben de sizler gibi ayrı bir heyecan yaşadım. Atatürk adına nutuk atmaktansa hayallerini gerçekleştiren ve vatan hasreti çeken zatın önünde saygıyla eğiliyorum” demişti.
TEK KALIP
Türkçe Olimpiyatları için Türkiye’de bulunan öğrencilerin katıldıkları etkinlikler de çok ilginç. Edirne’deki etkinlikler Valilik, Belediye Başkanlığı, Cumhuriyet Başsavcılığı, Milli Eğitim ve Emniyet Müdürlüğü ziyaretleri içeriyor. Belli ki, bu etkinlik yüzde yüz devlet destekli bir etkinlik.
Daha da ilginci, biri Şili’den, diğeri Kenya’dan gelen iki gencin Kırkpınar’da güreşmesi -yani güreştirilmesi.- Çok açık ki, bu bir kültürler buluşması değil. Dünyanın birçok ülkesinden getirilen öğrenciler, bir kalıba -hem de topyekün- dökülüyorlar. Şili ve Kenya’dan gelen iki öğrenci, “Kırkpınar Er Meydanı’nda güreş tuttu” deniyor. Biri Şili, biri Irak’tan iki öğrencinin “sanat müziğini hatasız icra etmeleri büyük beğeni topladı” deniyor. Özetle; sanki “Dilimi hatasız konuş”, “Yaptıklarımı aynen yap” ve “Aynen benim gibi ol” etkinlikleri zinciri bu.
İNSANLIK EL ELE Mİ?
İnsanların “el ele” tutuşması için ille de tek bir dili, tek bir kültürü, tek bir anlayışı kabul etmeleri gerekmiyor. Etkinliklerde görülen zihniyetin, o süslü “İnsanlık el ele” sloganı ile ne kadar ters düştüğünü anlamak için, Edirne Valisi Gökhan Sözer’in sözlerine kulak verilebilir: “Aynen bin yıl önce bu toprakları yurt edinen Alperenlerin bu toprakları Türkçenin yurdu ettikleri gibi dünyanın her yerinde ses bayrağını Türkçeyi dalgalandırdılar. Ataları Alperenler gibi hizmet eden öğretmenleri annelerinin ocağında yurtlarının bucağında durmadan gurbete, gurbetin hüznüne katlanarak öğretmenler hizmet ettiler.”
Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin sözleri ise, kendini yüceltme ve kendine hayran olma yanılsamasını gözler önüne seriyor: “Bu akşam muhteşem bir akşam. Ne mutlu ki, Türk milletinin evlatlarıyız. Ne mutlu bize, biz Türk’üz. Ne mutlu bize ki, lisanımızı dünyaya duyurmak için emek veren öğretmenlerimizi yürekten kutluyorum.”
ESKİ MACERA
Son olarak yeniden o coşku dolu sanatçılara kulak vermekte yarar var. Duygulu Sanatçı Bedirhan Gökçe, Şarkı Yarışması Finali’nde şöyle konuşmuş: “Gurur verici bir tablo. Radyoya ilk başladığımda bu arkadaşların yurt dışına gittiğini duyuyordum ve demiştim, bu gün niye Türkçe dünya dili olmasın; 2020’lerde belki dünyanın konuşma dili Türkçe olursa şaşırmam.”
Ümit Meriç ise bu coşkunun hiç de yeni olduğunu teslim ediyor: “Çin’den Adriyatik’e olan eski maceramız bu. Bizim coğrafyamızda unutulan Türkçenin yeniden bir dünya dili haline gelmesi yolunda ilk ve en önemli adımdır. Medeniyetimizin asırları kucaklayan derinliğini gelecek yüzyıllara taşıyan bir teşebbüstür. Kaybolan hafızamızı yeniden fetih çalışmasıdır.”
Demek ki, mesele ne el ele tutmak, ne “merhamet”, ne de “sevgi ve şefkat”. “Dilimi hatasız konuş”, “Benim şarkılarımı söyle”, “Aynen benim gibi ol” ile el ele tutulmaz. Bu zihniyetle “olimpiyat” olmaz. Olursa da, bunun adı “Asimilasyon Olimpiyatı” olur.
- Neden unutturmak istiyorlar? 22 Aralık 2024 04:15
- Çocuk çocuktur! 08 Aralık 2024 04:29
- Soul Behar Tsalik: Gazze’den çıkın! 01 Aralık 2024 04:30
- Profesör Saibaba ardından 17 Kasım 2024 04:01
- Irkçılığa karşı zırh gerek 03 Kasım 2024 04:03
- Almanya, militarizm ve okullar 20 Ekim 2024 04:15
- Nihon Hidankyo kuruluş bildirgesi 13 Ekim 2024 04:15
- Yuval: Soykırıma ortak olmam 29 Eylül 2024 04:54
- Ordunun kıskacındaki gençler 15 Eylül 2024 04:08
- Nükleer felaket önlenebilir 08 Eylül 2024 04:27
- Nükleer kuyu 01 Eylül 2024 04:25
- Oryan Mueller de reddediyor 25 Ağustos 2024 04:40