17 Haziran 2012 14:00

İstatistiklerin anlamsız kullanımı

İstatistiklerin anlamsız kullanımı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta sonuna doğru gazetelerde ekonomik durumla ilgili ilk anda olumlu gözüken iki haber vardı. Bunlardan biri bütçenin birincil fazla verdiği, diğeri ise, işsizlikte tek haneli değerlere inilmiş olduğu idi. İki haber de içimize ferahlık veriyor olmakla beraber, iki nedenden dolayı her iki haberin de hiçbir değer ifade etmediğini düşünüyorum.
Olumlu gözüken iki haberi de değersizleştiren iki neden şunlardır. Birincisi, istatistik verilerden anlamlı sonuç çıkarabilmek için zaman boyutunun bir aylık sürelerden çok daha uzun olması gerekir. Bütçe gelişmeleri ve istihdam gibi konular uzun dönemli eğilimler bağlamında ele alınır ve böyle bir gözlemde bir aylık kısa dönemli veriler ancak eğilimin sürdüğü yönünde bir kanıt oluşturabilir. Oysa verilen değerler fevkalade kısa zaman boyutunda bir tür kesit analizi niteliğinde olup, hemen hiçbir anlam ifade etmemektedir.
Haberleri değersiz kılan ikinci neden ise, birinci nedenle de bağlantılı olarak, Türkiye gibi ekonomilerde yapısal sorunlarla ilgili verilerin kısa süreli değerlendirilmesinin hiçbir anlam taşımadığıdır. Örneğin, mevsimsel ya da başka bir nedenle bir ay için istihdamın biraz yükselmesi ve işsizliği kıl payı ile tek haneli değerlere çekmesinin hiçbir anlamı yoktur, zira aylık istihdam olanağı ortadan kalkınca işsizlik yine aynı düzeye gerileyecek demektir. Bu durum aynen ağır bir hastada ufak bir müdahale ile bir günlük ya da daha kısa süreli olarak kan ve diğer göstergelerde hafif düzelme görülmesi gibidir. Türkiye’de bütçe açığı ve işsizlik yapısaldır, konjonktürel değildir. Bu itibarla söz konusu alanda aylık verileri hiç okumamalı, medya araçlarına da yansıtarak şişirilmemeli ve halkı kandırırcasına bu değerlerle övünülmemelidir.  
Bütçenin gelirleri, vergilerin ödenme zamanlarına bağlı olarak olduğu kadar, bazı arızî ödentilerden dolayı kısa süreli artma ya da herhangi bir yönde sapmalar da gösteriyor olabilir. Bütçe sisteminde önemli olan uzun dönemdeki eğilim ve yılsonu itibariyle dönem başında yapılmış olan tahminlerin tutturulmuş olması ve içimize ferahlık veren sonuçların elde edilmesidir.
Bütçe uygulamasında yılsonu itibariyle olumlu sonuç alınıyor olmakla beraber, sağlanan sonucun dönem başında yapılmış olan tahmine uygun çıkmaması da, bütçede samimiyet ve doğruluk ilkesine uyulmadığı gerekçesi ile fazla makbul görülemez. Dönem başı bütçe tahminlerinin doğruluk ve samimiyet ilkesine uygun yapılmamış olması, en başta personel özlük haklarına ait tahsisin yanlış hesaplanmasına neden olarak, özellikle enflasyonun yükseliş dönemlerinde kamu personeli özlük haklarında önemli kayıplara neden olabilir. Bu duruma, potansiyel bütçe açığını perdelemek için siyasilerin sıkça baş vurduğu görülmektedir. Bu mesele sadece memur özlük haklarında değil, aynı zamanda temel kamu yatırımlarında da çeşitli aksaklıklara neden olabilmektedir.
İstihdamdaki yükseliş(!) meselesine gelince, bu konuda da aynı sorunlar, hem de daha yoğun olarak, geçerlidir. Yaz mevsimine giriliyor olması, inşaatların hızlanmasına bağlı olarak istihdamı kamçılayabilir. Ama bu durum Türkiye’de işsizliğe çare bulundu dedirtecek bir neden oluşturamaz. Türkiye’deki işsizlik, bir yandan nüfus diğer yandan da sermaye birikim konularına bağlı olarak çok derin bir yapısal sorundur. Bu sorunun öyle bir iki yılda, bazen inşaat sektörüne ağırlık verilerek, bazen mevsimlik iş olanaklarının yükselmesiyle çözülmesi beklenemez. Hatta kısa sürede işsizlik sorunu çözülmedi diye siyasileri suçlamak da yersizdir. Ancak, siyasiler günübirlik yapay önlemlerle meseleyi kamuoyunun gözünden uzak tutmaya çalıştıkları ve uzun dönemli çözüm oluşturabilecek anlamlı politikalara yönelmedikleri için şiddetle eleştirilmelidir. Günümüzün başat neoliberal politikalarına tam teslimiyet gösteren AKP kadrosunun ajandasında işsizlik konusunun üst sıralarda olmadığı ortadadır. O kadar ki, başbakan her üniversite mezununun iş bulmasının beklenmeyeceğini söyleyebilmiş de, dönüp kendisine o zaman hangi kafa ile bu kadar hızlı üniversite-benzeri garip üniteleri açtığını sormadığı gün gibi ortadadır. Hepsinin başına birer cemaatçı rektör atayarak, kadroları da yandaşlarla doldurarak işlerin yürüdüğü intibaını yaratmak siyasetin işine gelmektedir. Neoliberal politikalar bizim gibi gelişmekte olan ekonomilerden çıkmadığı gibi, bize hizmet de etmemekte, hatta bizim gibi ekonomilerin ekonomik ilişkilerle merkez ülkeler tarafından soyulmasına hizmet etmektedir. Hal böyle ise, neoliberal politikalara sadakatle biat eden hükümet kimin emrindedir, eğer halkımız bu durumu görüyor da, ona rağmen bu hükümeti destekliyorsa, hangi akla hizmet etmektedir?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa