İstikrarcılık
Haftasonu yenilenen Yunanistan seçimlerinden Yeni Demokrasi Partisi yüzde 29.6 oy oranıyla birinci, SYRIZA yüzde 26.8 ile ikinci ve Pasok da yüzde 12.2 üçüncü sırada yer aldı. Bu tablo, AB’nin Yunanistan halkı için reva gördüğü “kemer sıkma” politikalarına bağlı kalacağına söz veren Yeni Demokrasi Hareketi ile Pasok’un koalisyon iktidarını olanaklı kılıyor.
Burjuva basınında seçim sonuçları, “Yunanistan halkı istikrarı seçti”, “Yunanistan’da maceraya prim yok” gibi başlıklarla verildi. Bu seçim sürecinde de burjuva basını ve düzenin bekçisi analistler sürekli olarak SYRIZA’nın nasıl bir “tehdit” olduğunu anlatıp durdu. Hatta seçimden bir gün önce SYRIZA’nın gizli planlar içerisinde olduğunu bile duyurdu. Kullanılacak bütün dezenformasyon yöntemleri kullanıldı. Buna rağmen SYRIZA yüksek denilebilecek bir oy potansiyelini yakaladı.
SYRIZA’nın iktidarını olanaksız kılan süreç, tüm kapitalist ülkelerde oynanan orta oyununun bir kopyası gibiydi. Bu oyun temel olarak geniş halk kesimlerinin “istikrarsızlık” ve sahip olunanların kaybedilebileceği tehtidiyle korkutulması esasına dayanmaktadır. Oysa bu seçimlerdeki sonuç ile birlikte Yunanistan halkı kendisine ait olmayan bir borç için geleceğini feda etmiş oldu.
***
İstikrar, kelime özü itibarıyla düzen ve sürekliliği anlatmaktadır. Bu haliyle bakıldığında istikrarlı olan, durağanlığı ve mevcut yapının korunmasını içermektedir.
Peki, mevcut olan iyi midir?
Ya da mevcut olanın korunarak devamı halkın ortak çıkarına mıdır?
Bu sorular istikrar arayışında sorgulanmaz. Öyle bir korku yayılmıştır ki; düzenin değişmesi sonucu ortaya çıkacak alt-üst oluşun topluca bir yok oluşa dönüşebileceği hissi uyanmaktadır. Alt-üst oluştan korku, kapitalist üretim ilişkilerinin devamının yegane koşuludur. Kapitalizmin ve onun ortaya çıkardığı fabrika tipi çalışmanın getirdiği şey; emeğin emek-gücüne dönüştüğü ve halkın genelinin isimleriyle, duygularıyla, karakterleriyle değil, çalıştıkları ve sistemin çarkına su taşıdıkları sürece “nefes alabildikleri” ve Marx’ın deyişiyle “gerçek boyunduruk” (real subsumption) altına girdikleri bir hayattır. Kapitalist istikrar ve dolayısıyla istikrarcılık bu tahakkümün devamının savunusundan başka bir şey değildir.
***
Yunanistan’da da halk -geri kalan kapitalist ülkelerde olduğu gibi- zincirlerinden kurtulmaktan korkutulmuştur. İstikrarcılık, işçi sınıfı ve emekçilerin zincirleriyle kurduğu bağımlılık ilişkisinin “korunması” için atılan adımları anlatmaktadır.
Ülke isimleri değişse de istikrarcılığın temel bileşenleri ve geniş halk kesimleri üzerindeki etkileri değişmemektedir. Oysa, toplumlar tarihi gösterir ki, ancak ve ancak bir alt-üst oluş mevcut kötünün yok edilip yerine daha yaşanabilirin inşasını olanaklı kılmaktadır.
***
Makroiktisadın kapsayıcı ve kapsayıcı olduğu kadar hapsedici dilinde de istikrar; ödemeler dengesi, büyüme, fiyatlar genel düzeyi gibi değişkenler üzerinden tanımlanmaktadır. Bunların tamamında istikrar ise ancak ve ancak daha fazla sömürü ve daha yoğun eşitsizlikle mümkün kılınmaktadır.
Varsın olsun, istikrarımız bozulmasın!
Evrensel'i Takip Et