Yeniden Tahrir, yeniden Omorfo yolları!
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz pazar günü, Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimi Yunanistan’da ise milletvekili seçimi vardı.
Mısır’da eski yönetimin temsilcisi Hüsnü Mübarek’in Başbakanı Ahmet Şefik’le Müslüman kardeşlerin adayı Muhammed Mursi yarıştı. Seçimin ilk sonuçları Mursi’nin kullanılan oyların yüzde 52’sini alarak seçimi kazandığını gösteriyordu. Ancak Ahmet Şefik oy sayımının bitmediğini ve aslında seçimi kendisinin kazanacağını (hatta kazandığını) ilan etti. Fakat bundan daha önemli bir itiraz, Mübarek’ten sonra ülke yönetimini ele alan Mısır Ordusu’ndan geldi. Mübarek’in devrilmesinin ardından Müslüman Kardeşler’in el altından onayıyla Mısır’ı yöneten Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi (SKYK) seçim sonuçlarının ilanından 20 dakika sonra yayımladığı sekiz maddelik bir anayasa duruma müdahale ederek, Cumhurbaşkanını da ileride anayasa yapmak için seçileceği söylenen Kurucu Meclisi de yetkisiz bıraktı. Böylece tüm yetkileri elinde toplayan ordu, Mübarek rejimini restore etmek için açıkça yeniden hareket geçti.
Öyle anlaşılmaktadır ki, Mısır halkının iş, ekmek ve özgürlük talepleri ile Tahrir Meydanı’yla simgeleşen isyanı, oradan haykırılan taleplerle girilmek isten demokratikleşme yolu, SKYK tarafından tıkanmak istenmektedir.
Kuşkusuz ki, eski rejimin dayanaklarının, en başta ordunun sağlam kalmasının yanı sıra Müslüman Kardeşlerin demokrasi düşmanı geleneksel siyasi kültürü ve eski rejim güçleriyle el altından giriştiği uzlaşmalar, Tahrir’e çıkan güçlerden korkusuyla da birleşince Mısır halkı bugün, son bir buçuk yıldır süren mücadelenin tüm kazanımlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir.
Kısacası Mısır seçimi, ayaklanan halk kesimlerinin iktidarının önün açan değil ülkenin bir kaosa doğru sürüklenmesinin fitilini ateşlemiştir.
Öyle anlaşılmaktadır ki Mısır halkı bir yol ayrımındadır: Ya Müslüman Kardeşlerin askeri klikle girdiği gerici işbirliğinin sonuçlarına katlanacak, tüm taleplerinden vazgeçip, “düzenin sağlanması”na teslim olacak ya da yeniden Tahrir yoluna düşecek, gerçekten demokratik bir Mısır için geçtiğimiz yıl Tahrir Meydanı’ndan haykırılan talepleri yineleyecek. Üstelik de geçtiğimiz bir buçuk yılda yaşananlardan dersler çıkarılarak, devrimin güçlerini yeniden mevzilendirmek üzere!
Yunanistan seçimine gelince; 7 Kasımda yapılan genel seçimde Yunanistan halkının faturayı sistemin has partileri Yeni Demokrasi (YDP) ve PASOK’a kesmesi, AB ve Yunanistan’ın sermaye güçleri için siyasi bir krize karşılık gelmişti. Pazar günü yapılan seçimde ise, AB’nin büyüklerinin programını hayata geçirecek bir meclis çoğunluğu elde etmek için her türlü rüşvet ve şantajı kullanmalarının işe yaradığı anlaşıldı.
Böylece Yunanistan seçimi, 7 Kasım 2011 seçiminin aksine, şimdilik de olsa, sistemin güçlerinin başarıyla çıktığı bir seçim oldu.
Ancak şu da bir gerçek ki, bu hükümetin milletvekili sayısı ne olursa olusun Yunanistan halkının, emekçilerin taleplerini yerine getirmesi beklenemez. Nitekim, kimi gözlemciler muhtemel YDP-PASOK Hükümeti’ne 6-12 aydan fazla bir ömür biçmiyorlar.
Ancak Yunanistan’da da Mısır’da olduğu gibi, halk çok ciddi bir yol ayrımındadır: Ya Yunanistan işçi sınıfı ve halkı, AB’nin işbaşına getirdiği Yunan halkının çıkarları ve talepleriyle bir ilişkisi kalmamış, “AB darbesi” ürünü bu hükümete boyun eğecek ya da bu hükümetin krizin yükünü halka yıkma programına karşı mücadeleye devam edecek!
Bu ikinci yöneliş, grevlerin, gösterilerin kaldığı yerden devam etmesi, ama önceki mücadelenin ve iki seçimin sonuçlarından da gerekli dersi çıkararak, tüm ileri güçleri birleştiren bir mücadele stratejisi etrafında birleşerek mücadelenin devam etmesidir. Ve Mısırlının devrim yolunun Tahrir Meydanı’ndan geçmesi gibi Yunanistan halkının yolu da Omorfo Meydanı’ndan geçecektir.
2008 krizinin taşlarını oynattığı dünyada bu gelişmeler 2011 yılına, Akdeniz’in kuzeyinde ve güneyinde hükümetleri devirecek düzeyde şiddetli yansımış ve bu mücadeleler en ilerisine de kuzeyde Yunanistan güneyde ise Mısır’da sahne olmuştu.
Ekonomik, siyasi, kültürel, tarihsel bakımdan birbirinden çok farklı ülkeler olmasına karşın Mısır ve Yunanistan halkları, aynı tarihsel sorumlulukla ve çok yakın güncel görevlerle karşı karşıyadırlar.
Son seçimler, her iki ülkede de halktan yana ileri güçlerin, egemenlerin hükümetlerini yıkacak kadar büyük güçleri mücadeleye çekebilmiş olmalarına karşın, kendi iktidar seçeneklerini de yaratamamış olma sorunuyla karşı karşıya olduklarını göstermiştir. Ama aynı zamanda bu güçlerin, böyle bir halk seçeneğinin oluşması için de son derece önemli dayanaklara sahip oldukları, bu seçimlerin sonuçlarıyla da ortaya çıkmıştır.
Bu yüzden Tahrir ve Omorfo’daki her kazanım tüm dünya işçi sınıfının ve halklarının kazanımı olacaktır.
Bu yüzden Türkiye’nin demokrasi güçlerinin de gözü, gönlü bu mücadelelerde olacaktır.
Bu yüzden bu mücadeleleri kendi mücadelemiz gibi izleyeceğiz, öğreneceğiz, sorunlarını tartışıp dayanışacağız, ortak dersler çıkaracağız.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00