21 Haziran 2012 10:12

O cephede ‘yeni bir şey’ yok!

O cephede ‘yeni bir şey’ yok!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hakkari-Dağlıca’da PKK saldırısında sekiz askerin yaşamını yitirmesinden sonra, basın ve siyaset dünyasındaki tepkiler, yine çeyrek yüzyıldan beri, böylesi her gelişme karşısında ve artık reflekse dönüşen klişe haber ve açıklamalardan ibaret.
“Hainler yine saldırdı”, “... aile ocağına ateş düştü”, başlıklı haberler torbadan çıkarılıp gazete sayfalarına televizyon ekranlarına yansıtıldı. Yine “bozkurt işareti” yapan kişilerin on metreler boyundaki bayraklar etrafında ayine dönen “Şehitler ölmez” istismarcılığı, acılı asker ailelerinin trajik görüntüleri, kalabalık cenazeler, siyasi gösteriye dönüştürülen bayraklı, sloganlı törenler, törenler! Öte yandan savaş uçaklarının sınır ötesi bombardımanına yönelik “Tozunu attırdık”, “Terörist kamplarında taş taş üstünde kalamadı”, “300 PKK’linin çembere alındığı”, haberleri! Çembere alınanların tümü öldürülse, sanki hayatını kaybeden askerler geri gelecek, Türkiye’nin tüm sorunları çözülmüş olacak! Bir tür ölüme ve öldürmeye bağımlılık çılgınlığı!
Bu sefer bir “farklılık” var ama bu farklılık, sağduyunun hakim olacağına dair bir belirti gibi görünmüyor. Tersine akıl dışı bahaneleri daha da ileri götürüyor: “Efendim, PKK’liler vücutlarını alüminyum folyo ile kaplamış ve şemsiyeleri kendilerine siper olarak kullandığı için termal kameralar ve Heronlar görüntü alamamış!” Ama bu akıl dışı iddiaya bir de çok daha tehlikeli gerekçe ekleniyor: “Teröristler köylüleri siper ederek gelmişler ve silahları ve kendilerini böylece saklayarak güvenlik güçlerini aldatmışlar!” Bu gerekçe aynı zamanda Uludere Katliamı’na meşruiyet kazandırmayı amaçlayan bir gerekçe olma bakımından da önem taşıyor. Çünkü İçişleri Bakanı Şahin, başta olmak üzere Başbakanın da içinde olduğu zevatın katliamı meşru göstermek için sarıldığı en önemli iddia, “Uludere’de katledilenleri, teröristlerin paravan olarak kullandığı” biçimindeydi. Dağlıca saldırısından bir gün önce de BBP heyetiyle konuşan Genelkurmay Başkanının, Şahin’in iddiasını bir adım daha ileri götürerek, BBP’lilerin,“Öldürülenlerin içinde PKK’lilerin olduğu” biçimindeki iddialarını onaylıyor. Bu da bölgede sivil halka yönelik baskı ve şiddet uygulamalarının artmasına dayanak olacak, yeni Uludere Katliamlarına bahane edilecek bir gerekçedir.
Ama aynı gelişmelerin öteki boyutundan hiç haber yok, gazete ve TV’lerde. Dağlıca’daki çatışmada “26 PKK’linin öldürüldüğü haberi” sadece “Bir yürek soğutma” amaçlı olarak veriliyor. Ama bu kişilerin aileleri ne diyor; onların “Aile ocağına ateş düşmemiş mi”, düşmüşse nasıl yakıyor bu “ateş”, hangi acılar içinde bu aileler,... neden bu vatandaşlar dağa çıkmış, ölümü göze almış bundan hiç haber yok. Dahası sanki bu aileler ve bu öldürülen Kürtler “karşı taraftan” insanlar sadece siyasi olarak karşı taraftan değil düşman bir ülkenin askeri ve halkı muamelesi görüyor. Yani, Kürtlerin her talebinde, her hak isteminde bir bölücülük, hainlik keşfedenler, aslında yaptıkları ve yapmadıkları haberlerle, bölünmeyi resmen ilan ediyorlar adeta.
Gerçek yaşamın her alanında olduğu gibi burada da “birlik-bütünlük” gerçeklerden kopuk, abartılıp bir ideolojik dayatmaya dönüşmesi, bölünmenin kışkırtılmasına ve hatta dünya aleme ilan edilmesine dönüşüyor.
Bütün bu akıl dışılık, çıldırmış gibi atılan manşetler, akıl izan dışı bahaneler, “Tam da barış umudunun çok arttığı şu günlerde saldırının yapıldığı” iddiasıyla inandırıcı hale getirilmeye çalışılıyor. Talabani ve Barzani’nin PKK ile görüşüyor olması, Leyla Zana’nın açıklamaları, Arınç’ın “Eğer PKK silah bırakırsa Öcalan’a ev hapsinin tartışılabileceğini” söylemesi, “Kürtçenin seçmeli ders olabileceğine” dair açıklamalar, “Barışa çok yaklaşıldığı bir zaman diliminde olunduğunun” dayanakları olarak öne sürüyorlar.
Onca manşet, onca demeç, onca gürültülü tartışma, toz dumandan arındırıldığında ne sermaye basını, ne siyaset arenası ne de askeri cephede “Yeni bir şey yok”tur! Elbette; yeni acılar ve yeni ölümler yeni ocaklara ateş düşmesi ve çözümün düne göre daha aciliyet kazanması, çözülmemesinin acıları daha da büyüteceğinin ötesinde!
Peki, bundan sonra, bu cepheden olumlu adımlar beklenebilir mi?
Şu günlerde Başbakanın yerine bakan Arınç’ın iddiası, Haziran sonunda yapılacak MGK’da “Yeni adımların konuşulacağı” doğrultusunda. Ancak, 1999’dan beri; “PKK silah bırakırsa, ...” diye başlayıp birtakım adımlar atılacağına dair üstü kapalı vaatlerle sürdükten sonra , “Teröristle pazarlık yapılamaz, terörle mücadele kararlılıkla sürecektir” diye biten bildiriler yayımlayan bir kurumdan da yeni bir şey beklemenin olanaksız olduğu, Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen herkesin malumudur.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa