23 Haziran 2012

İsmet Sungurbey’e saygılarla

İsmet Sungurbey’in adını daha önce duydunuz mu bilmiyorum. 2 Eylül 1928’de İstanbul’da doğup 21 Eylül 2006’da yine İstanbul’da ölen Sungurbey  profesördü, medeni hukuk profesörü.  Onu pek çok insan tanımazdı ama hukuk fakültesi çevresinden başlayarak Yedikule sahiline kadar geniş bir alanın kedi, köpek ve martıları tanırdı. Çünkü İsmet Hoca tam bir hayvanseverdi. Bu sevgi onun son yıllarını bir etyemez olarak geçirmesine de yol açmıştı.
Haluk Şahin, 27 Haziran 2004’te şöyle anlatmıştı: Prof Dr. İsmet Sungurbey’in Yedikule’deki evinden şafak sökmeden çıkıp kocaman bir semtin kedi ve köpeklerini beslediğimiz sabahtan söz ediyorum. Sungurbey, hukuk fakültesinden hocamdı; (...) 20 yıldır yaptığı gibi o gün de kendisini bekleyen aç sokak hayvanlarına götüreceği etleri, peynirleri ve balıkları bir gece öncesinden hazırlamıştı. Köhne otomobili uzun yıllardır aynı amaçla kullanılmış olmanın kokusunu her gözeneğine sindirmişti. Yedikule’nin karanlık sokaklarından Aksaray’a doğru ilerlerken bazı köşelerde öbek öbek kediler ve köpekler belki saatlerdir onu bekliyordu. Bazıları da otomobilinin sesini duyunca saklandıkları köşelerden çıkıp oraya doğru koşuyorlardı. Dört bir yandan kediler, köpekler çıkıyordu. Adeta tılsımlı bir film sahnesi seyrediyordum.
Hoca, sanki hepsini tek tek tanıyordu. Hangisinin hasta olduğunu, hangisinin peynir sevdiğini, hangisinin et yiyemediğini biliyordu. Yemek dağıtımı sırasında kedilerle köpekler dövüşmüyor, herkes sırasını bekliyordu...
Böyle iki saat dolaştık. Tanyeri ağardı, sabah oldu. Bir sabahçı kahvesinde çayımızı içip Yedikule’ye döndük. Sahilde onu martıları bekliyordu. Onlara da istavrit ayırmıştı...
İsmet Hoca bencil, acımasız, bırakın hayvanları kendi çocuklarını bile sevemeyen insanlarla dolu bu kentte, adeta birilerinin kefaretini ödüyordu.”
İsmet Sungurbey, hayvan hakları yasası çıkması için mücadele etmiş, bu konuda önemli bir kaynak kitap hazırlamış bir hukukçudur. Üniversite bahçesindeki hayvanları nasıl doyurduğunun, hayvanların onu nasıl tanıyıp arabasını izlediğinin ben de, Adnan Özyalçıner de tanığıyız. Hoca hep “hayatta iki ilkem vardır: mutlu kılmak, mutlu olmak ve her canlının yaşama hakkına saygı göstermektir” derdi.  Bir gazetede Kaş’taki yunuslarla ilgili bir haberi okuyunca onu hatırladım: Ruhsatsız şekilde ziyaretçi kabul ettiği için 28 Mayısta Kaş Belediyesi tarafından mühürlenen “Kaş Yunus Park”taki yunusların durumu gittikçe kötüye gidiyormuş. 100’ü aşkın duyarlı vatandaş, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı dilekçe göndererek “Deniz memelisi uzmanlarından ve yetkili veterinerlerden oluşturulacak bir ekibin en yakın zamanda sağlık kontrolü için görevlendirilmesini” istemiş.
Bu haber İnsan Hakları Derneğinin Şanlıurfa Cezaevi için yaptığı açıklamayı hatırlattı:
  “(...) Şanlıurfa Cezaevindeki yangın ülke çapında cezaevlerinde yaygınlaşan ve yeni ölümlerin yaşanmasından kaygı duyduğumuz olayların ilk kıvılcımı oldu. Tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinin insan onuru ile bağdaşmayan yaşam koşulları ve aşırı doluluğuna karşı adeta bir volkan gibi patlayan tepkileri maalesef beklenmedik bir gelişme değildir. Urfa Cezaevinde 13 insanın ölümü ile sonuçlanan bu patlama bir birikimin sonucudur ve yıllardır tüm uyarı ve önerilerimize karşın göz göre göre gerçekleşmiştir.
Cezaevleri her dönem insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı mekanlar olarak ülkenin bir türlü iyileştirilemeyen kanayan yarası olmuştur. İşkence ve tecrit uygulamaları, sağlık hakkı ihlalleri, ana dil yasağı gibi öne çıkan ihlallerin yanı sıra denetimli serbestlik, cezanın paraya çevrilmesi, hükmün açıklanmasının ertelenmesi gibi farklı uygulamalara karşın cezaevlerinin aşırı doluluğu sorunların ana kaynağını oluşturmaktadır.(...)”
Bir felsefeci mesela Schopenhauer bu iki haberi arka arkaya okusa ne derdi? Belki de şu cümleleri böyle bir karşılaştırma yüzünden yazmıştı: “Hakikatte hayvanlara karşı gaddar olan, iyi bir insan olamaz ve insan karakterinin iyiliği hayvanlara karşı merhamette belirir.”
Ne yapsak acaba Sungurbey’in “hayvan Hakları ‘ndan yararlanmayı mı talep etsek:
“Bir tür hayvan olan insan, öbür hayvanları yok edemez, bu hakkı çiğneyerek onları sömüremez; bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla ödevlidir.”

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et