Baskın mesajları
Fotoğraf: Envato
KESK ve KESK’e bağlı sendikalara yönelik bir süredir devam eden baskınlar, gözaltı ve tutuklamalar yeterli görülmemiş olacak ki, hafta başında başta KESK ve Eğitim Sen olmak üzere, sendika merkezlerine, ani baskınlar yapılarak kamuoyuna çeşitli mesajlar verildi. Polisin, sabahın altısında, sendika binalarına gelip arama yapmak istemesi, hepsi aynı zamanda “devlet memuru” olan sendika yöneticilerini “şafak vakti” evlerinden gözaltına alması, ancak faşizm gibi olağanüstü yönetim dönemlerinde görülebilir uygulamalar olarak dikkat çekiyor.
KESK’e bağlı sendikalara yönelik olarak, daha önce büyük gürültüler eşliğinde gerçekleştirilen “operasyonlar” amacına ulaşmamış olacak ki, bu sefer aralarında KESK genel başkanı ve ağırlıklı olarak KESK’e bağlı sendikaların merkez yöneticilerinin bulunduğu yeni bir “gözaltı dalgası” başlatıldı. Hem de kamu emekçileri ve kamuoyu ile resmen dalga geçercesine.
Uzunca bir süredir sendikalara, emek ve demokrasi mücadelesi yürüten kesimlere yönelik olarak başlatılan baskı ve sindirme uygulamalarının son adresi KESK ve KESK’e bağlı sendikalar oldu. Her ne kadar yapılan baskın ve gözaltıların KCK ile bağlantısı kurulmaya çalışılsa da, baskınlar ile verilmek istenen mesajların, gözaltıların gerçek nedenlerini arama ve gözaltı kararı veren savcı dahil herkes çok iyi biliyor. Gözaltındaki sendika yöneticilerine sorulan soruların tamamen sendikal faaliyetlerle ilgili olması konunun görünenden farklı boyutları olduğunu gösteriyor.
Gözaltındaki sendikacılara “21 Aralık grevine neden katıldıkları?” “Sahte sendika yasasını neden protesto ettikleri?”, “Kadına yönelik şiddet eylemlerine neden katıldıkları” ve “Bu eylemleri gerçekleştirmek için kimden talimat aldıkları” sorulmuş. Sorgulamayı yapanlar, sendikaların nasıl kurumlar olduğunu ve nasıl işlediğini bilmediklerinden olacak, bu alanda dünyanın en cahilce sorularını sormuşlar. En ilginç suçlama ise, KESK’in 20 yıldır savunduğu “Grevli toplusözleşmeli sendika” mücadelesinin KCK’nin talimatı doğrultusunda verildiği iddiası. Sorguda sorulan bu soruları ciddiye alacak olursanız, bahsi geçen eylemlerin kararını alan sendikacılarla, bu eylemlere katılan herkesin tek tek tespit edilip, “Memleketin huzur, asayiş ve güvenliği açısından” içeriye atılması gerekiyor!
AKP, bir taraftan toplumsal yaşamın tüm alanlarını olduğu gibi, sendikal mücadele alanını da tamamen kendi çizdiği sınırlar içinde biçimlendirmek isterken, diğer taraftan doğrudan denetimindeki yargı ve emniyet güçleri aracılığıyla, karşısında tehdit olarak gördüğü her türlü siyasi oluşum, parti ve sendikayı şaibeli operasyonlarla “yasa dışı” ya da “gayrimeşru” göstermeyi, onları “suçlu gibi” gösterip marjinalleştirip, etki ve mücadele alanlarını daraltmayı hedefliyor.
Çeşitli davalar adı altında bugün cezaevlerinde olan, haklarında davalar açılan siyasetçiler, belediye başkanları, bilim insanları, öğrenciler, gazeteciler ve sendikacılar hiçbir suç işlemediği, sadece savundukları ve yaptıkları AKP’nin hoşuna gitmediği için demir parmaklıklar ardına gönderildiler. Bugün cezaevinde ya da gözaltında olanların bir suçu varsa, o da başından sonuna böylesine bozuk bir düzende, kendi alanlarında yürüttükleri mücadele ile kimseye biat etmemeleri, baskılar karşısında sessiz ve tepkisiz kalmamış olmalarıdır.
Sendikalara ve sendikal mücadeleye yönelik bu hukuksuzluk, keyfi gözaltılar ve akla ziyan suçlamalar, yargının ve emniyetin genel olarak topluma ve toplumun örgütlü, muhalif güçlerine tamamen iktidarın gözü ile baktığını gösteriyor. Olaylara mevcut iktidar gözü ile baktığınızda ortada ne hukuk, ne de demokrasi kalmayacağından, KESK ve bağlı sendikalara yönelik operasyonları mevcut hukuk mantığı içinde değerlendirmenin kimseye bir faydası olmayacağı çok açık.
KESK ve bağlı sendikalara yönelik operasyonu sadece Kürt sendikacılara yönelik bir hamle olarak değerlendirmek bir yönüyle doğru olsa da, kuşkusuz eksik bir değerlendirme olacaktır. Kamu emekçileri mücadelesinin en diri damarı olan sendikalara yönelik olarak gerçekleştirilen son operasyon, kamu emekçilerinin mücadeleci kesimlerine yönelik açık bir gözdağı ve meydan okumadır. Kamu emekçileri, sendikalarına ve yöneticilerine ne kadar güçlü sahip çıkabilirlerse, bu karanlık oyunu o kadar çabuk bozabilirler.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20