DGM, ÖYM, TM, hepsi aynı!
Fotoğraf: Envato
Başbakanın, “Devlet içinde devlet oldular”, “Beni de alın dedim” diyerek, gündemin önüne çıkardığı Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM)’in “kaldırılacağına” dair girişimlerin, “dağın fare doğurduğu”, hatta “fare bile doğurmayacağı” bir girişime dönüştüğü anlaşılıyor.
Yine Başbakan Erdoğan’ın girişimiyle ekim ayına ertelenmesi durdurulan ve cumartesi günü TBMM Genel Kurulu’na getirileceği belirtilen “3. Yargı Paketi”yle ÖYM’lere de yeni bir biçim verileceği belirtiliyor.
Çıkan haberlere bakılırsa, konu üstünde çalışan AKP-Hükümet heyeti, içinde “ÖYM’lerin tümden kaldırılması” ve bu mahkemelerin baktığı davaların olağan mahkemelere aktarılması da olan “beş seçenek” hazırlıyor. Ve Başbakan Erdoğan’ın bu beş seçenekten birini tercih edeceği belirtiliyor.
Ancak AKP ve hükümet cenahından yapılan açıklamalara bakıldığında, bu beş seçenek içinde yer alsa da, ÖYM’lerin tümden kaldırılmasının gündemde olmadığı, ağırlık kazanan görüşün, ÖYM’lerin adının değiştirileceği, adına “Terör Mahkemeleri” (TM) denecek mahkemelerle “yola devam edileceği” biçiminde olduğu anlaşılıyor.
Son 10 yıldır hemen her önemli açmazda ve kamuoyunda, “Bu böyle gitmez” fikrinin hızla büyüdüğü dönemlerde ve sorunlarda olduğu gibi, AKP ve hükümetinin herkesten daha öne çıkıp, “Bu böyle gitmez!” diye bağırdıktan sonra, küçük rötuşlarla kaldıkları yerden devam ettiklerine tanık olunmuştur. Bu aslında sermaye partilerinin ve hükümetlerinin tipik tutumudur ama AKP ve hükümeti bu alanda özel bir ustalık göstermektedir. Böylece sorunu çıkaran kendisi olduğu halde bunun üstünü örtüp, “sorunun çözücüsünün kendisi olduğu” imajı oluşturmayı amaçlamaktadır. Böylece AKP Hükümeti, kendi yarattığı sorunları bile siyasi bir ranta dönüştürmektedir.
ÖYM’leri de kurup bugün herkesin şikayet ettiği bir işleve kavuşturan AKP Hükümeti, sanki bu mahkemeler kendilerine rağmen böyle bir statü kazanmış gibi, daha birkaç ay önce, “Ne yapıyorlarsa arkasındayız” diye kükredikleri mahkemeleri, ucu zülfü yare dokununca, “Devlet içinde devlet oldular” diye suçlamaya koyulmuştur.
Şimdi öyle anlaşılıyor ki, artık savunulacak bir yanı kalmayan ÖYM’lerin adını değiştirip, bir başka ad altında sürdüreceklerdir ki, bunun da kendilerine, kamuoyunda, “Bunlar aynı mahkemelermiş, sadece adını değiştirmişler!” denene kadar, birkaç yıl zaman kazandıracağını düşünmektedirler.
Geçmişte DGM’lerde böyle cilalama düzenlemeleri yapılmış, ÖYM’ler de aradan 15 yıl geçtikten sonra DGM’lerin devamı olmuşlardır. Yarın da aynı zihniyet “Terör Mahkemeleri”yle sürecektir. Bundan kuşku duymak için hiçbir neden yok, ne yazık ki!
Zaten hükümet, onca şikayete karşın ne Terörle Mücadele Yasasını (TMY) kaldırmaya ne de “terör kavramını yeniden tarife” yanaşmamakta, tersine sadece CMK’nın 250. Maddesi üstünden bir düzenlemeyle, “tutuklama keyfiyetini” yeniden düzenleyerek sorunu çözeceğini iddia etmektedir. Bu da asıl amacın daha adil bir yargılama; yargının demokratikleştirilmesi doğrultusunda bir adım değil, ama hükümetin ÖYM’leri, AKP-Gülen Cemaati çatışmasının devamı olarak yeniden düzenlemeye giriştiği, böylece “bir taşla iki kuş vurmayı” amaçladığı biçimindeki iddiaları güçlendirmektedir. Ki, Erdoğan ve hükümetinin, bu düzenlemeyle; mevcut cemaat mensubu olarak gördüğü ÖYM kadrolarını dışlayarak yeni yargıç ve savcı atamalarıyla bu mahkemeleri kendisine bağlı kurumlara dönüştürmek istediği belirtilmektedir.
Erdoğan ve AKP cenahında, ÖYM’lerde yapılmak istenen düzenlemelere tam destek verilirken Gülen Cemaatinin sözcülerinin ve basınının, hükümeti tehdit etmeye varan bir kararlılıkla bu mahkemeleri savunmaları da herhalde “vatan millet aşkı” ya da “adil bir yargı tutkuları”yla açıklanamazdır.
Bu çatışmadan da kendiliğinden Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesine pek bir şeyin düşmeyeceği apaçıktır. Bu yüzden de adil bir yargı için mücadele, ÖYM’lerin ve onlara dayanak olan TMY başta olmak üzere “özel yasaların” tümden kaldırılması, herkesin “özel olmayan yasalarla” ve adı ne olursa olsun “özel olmayan mahkemelerde” yargılanmadığı bir yargı için mücadele bugün daha bir önem kazanmıştır. Ve bu mücadele Türkiye’nin demokratikleşmesinin başlıca alanlarından birisidir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00