29 Haziran 2012 11:08

Mağdur mu, mağdure mi?

Mağdur mu, mağdure mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkede kimi kadın ya da erkek adları, imlâ kuralları ve ses uyumuna uygun bir biçimde değişik takılar alarak/eklenerek ya da çıkarılarak/kaldırılarak kullanılmakta. Cemil-Cemile, Faika-Faik, Ferit-Feride, Aliye-Ali, Sabiha-Sabih gibi. Örnekler çoğaltılabilir.
Diğer kimi başka alanlarda yapılan adlandırmalar da, konunun dişi ya da erkek olarak algılanagelmesine göre gerçekleştirilmektedir. Örneğin, çoğu dilde gemiler muhtemelen denizin özellikleri ve münhasıran gemilerin zarafeti nedeniyle dişi olarak değerlendirilmekte, genellikle bu algı çerçevesinde adlandırılmaktadır. Örneğin, sıklıkla İstanbul Karaköy gümrüğüne turistik amaçlı olarak yanaşan bilmem kaç katlı Cruise gemilerinden birinin adı ‘Pasific Princess’. Yıllardır dostum olan Söğüt Köyünden Muhammed Kaptan balıkçı teknesine eşini düşünerek ‘Neclam’ adını verdi. Kural mı bu? Tabii ki, değil. İstanbul’daki şehir hatları vapurları hep delikanlı adlarla seyrüsefer içinde. Fahri Korutürk, Barış Manço, Ali İhsan Kalmaz gibi.
Ülkeler de dişi olarak değerlendirilmekte. Bu hususu Türk dili çerçevesinde ayırt edebilmek mümkün değilse de, örneğin İngilizceyi ele alalım, cümle içinde Turkey yerine ‘she’ kelimesini kullanabilirsiniz.
Şimdi gelelim AKP’nin zor zamanlarında can simidi olarak sarıldığı bir davranış biçimine. 10 yıldır gözlemlediğimiz tutum, örneğin, yaptırdıkları anketlerde mevcut oy yüzdelerinin düşme eğilimine girdiğini gördüklerinde ya da gündeme düşen ve açmaza girdikleri bir durum karşısında sıkıştıklarında, zora düştüklerinde ya da sıkıntıya girdiklerinde, v.s. ilgili konusuyla yüz seksen derece farklı ve fakat aynı argümanı yani ya Ergenekon, ya Balyoz ya da genel itibariyle darbe söylemlerini kullanarak 41 kısmı tekmili birden mağdur tiyatrosunu temcit pilâvı gibi sofraya getirmeleri. Hem de olmazsa olamaz bir görüntü biçimini yani sahnesini de asla göz ardı etmeden. Nedir bu? Sahneledikleri oyunda ajitasyonu yükseklere taşıyacak ağlama sahnelerine istisnasız yer vermeleri. Bu konuda ‘ağlak’ rolünü üstlenip oynayacak mebzul miktarda oyuncuları da var. Başrol oyunculuğundan, yardımcı rol biçimindeki yol arkadaşlığına, figüranına kadar kadrolar hazır.
Başrol yani halkımızın filmlerindeki jönlere ilişkin kendi aralarındaki adlandırması çerçevesinde söylersek sahnelenen tiyatroda ağlama rolünü kusursuz yerine getiren esas oğlan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Bülent Arınç ise yardımcı oyuncu rolünü elan kimselere kaptırmamış durumda ve ağlamasını ses tonuyla da bezeyerek mükemmelen oynamakta. Bunun bir de yurtdışı versiyonu var. Dokunan yanar dendiğinden, dürtmeyelim bırakalım dağınık kalsın (!) Toplum ikna edilemediğinde AKP korosu devreye girmekte, ‘Ağla Ağlayabildiğince Zırıl Zırıl’ opereti dört koldan, dört dörtlük, dörtnala, dördü bir arada sergilemekte, elde edilen kazançla dört köşe olunmakta. Bu konuda kimseler ellerine de su dökememekte. Yaratılmak istenen toplumsal algı ne? ‘Mağduruz be abi!’, yani mağduriyet yani mağdur olma hâl ve gidişi ve durumu yani mağdurmuş algısını yaratarak düştükleri zor durumdan çıkma çabası. Başarılıdırlar da. Bunun bir başka adı, toplumun gereksiz duygusal açmazını ya da sefaletini, toplumsal dilencilik yaparak kullanıp, düştükleri zor durum karşısındaki acizliklerini perdeleme gayreti.
Şimdi gelelim. Suriye’nin jeti düşürme vakasına. Ülkede yandaş-candaş olsun ya da olmasın savaş tamtamları çoktan çalınmaya başladı, sesler gittikçe yükselmekte. Sloganlar gırla gidiyor. ‘Kana kan, intikam, Allahu Ekber!’. ABD desteği gelmediğinden AKP’nin atacak somut adımları da yok. Atalet içine girmelerini, somut ve etkin bir politika üretememelerini malûm davalara bağlama imkânı da bu kez bulunmamakta. Peki, ne yapmalı? Algı yönetiminde muhteşemler. Süleyman’dan bile muhteşem. Durum, uluslararası arenaya taşınıyor. Diplomatik yollarla yaşananın anlatılacağı, destek aranacağı tebliğ edildi, tebellüğ edilmesi bekleniyor. Daha açıkçası, ülkenin yani Türkiye’nin mağdur olduğu anlatılacak, destek aranacak.
Hatırlar mısınız? ‘Kahpe Bizans’ filminde Bizanslıların müteaddit istismarına uğrayan ve Hande Ataizi’nin oynadığı bir Mağdure Bacı tiplemesi vardı. Mağdure kelimesini oradan ödünç aldım. Bu arada, ülkelerin de dişi olarak değerlendirildiğini belirttim. Hareket noktam bu. Böylece, AKP sayesinde Türkiye olsa olsa Mağdure Bacı rolüne hazırlanmakta.
Ez cümle, AKP ülke içinde Mağdur rolünü kimseye kaptırmama kararlığında. Türkiye’ye ise uluslararası arenada ülkelerin dişi olarak algılanması temelinde Mağdure rolünü biçmekte ve bu role lâyık görmekte.
En nihayetinde, dört Kıtada, dörtnala koşuyoruz. Dört dörtlük mü oynuyoruz yoksa dokuz sekizlik mi vuruyoruz? Karar ve cevap sizin. Hepimizin yolu açık olsun.
Selâm ola.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa