30 Haziran 2012

Bir ihtimal daha var...

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

6 ay içinde; 35 bin 830 maddelik bir liste... Böl çarp günde 200; saatt 8 ‘bilgi’... Hayır, bu dünyanın en sağlam “ajan”ının ya da istihbarat servisinin “performans” bilgileri değil... Gönüllü olarak cebinizde taşıdığınız “ajan”ın kayıtları...
Cep telefonu operatörlerinin hakkınızda “nasıl bir bilgi hazinesi”ne sahip olduğunu hayal bile edemezsiniz... Almanya Yeşiller Partisinden Politikacı Malte Spitz’in uzun süren hukuk mücadelesi sonunda elde ettiği kayıtlar, “Dünyanın gittiği yer”i göstermesi bakımından oldukça önemli. Deutsche Telekom adlı operatör, hakkında tutulan kayıtları isteyen Splitz’e 35 bin 830 maddelik bir liste verdi. 6 ay içindeki tren seyahatlerinden kimlerle görüştüğüne, nerede uyuduğuna her türlü bilgi yer alıyor.
“Bize çip taktılar”, “Amerikalılar dünyayı kontrol ediyor”, “Uzaylılar bilmem ne yapıyor”lu komplo teorilerine gerek yok. Ayan beyan gerçek; attığınız her adım kayıt altında. Sadece telefonlar mı? Mobese kameralar, kredi kartı kullanımı... Hepsi bilgi biriktiriyor.
İster “kara ütopya” deyin, ister “bilim kurgu”; Holywood bu gerçeğin üzerine nasıl bir “komplo” üretecek ki? Herkes izleniyor, herkes dinleniyor. Bu kadar basit!
Eskilerin “fişleme” diye tabir ettiği işlem, çoktan elektronik ortamlara taşındı. O kadar doğal ki... Adresiniz, nüfus bilgileriniz zaten tek tuşla, her yerde erişilebilir durumda. Siyasi görüşünüz bile “tek tık” ile öğrenilebiliyor.
Mobese kameralar, yüksek kaliteye dönüşüyor. Sokaklar, meydanlar, istenildiği gibi herkesçe izlenebiliyor; ve elbette buralardaki herkes de kameranın görüş açısı içinde... Kredi kartları ile zaten yaptığımız alışverişlerin tümü kayıt altında...
Eee, ne var bunda demeyin! Devletin tuttuğu kayıtların teknolojinin yardımıyla tektipleşmesinin ve ortaklaşmasının yarattığı en büyük problemlerden biri, kürtaj meselesiyle ortaya çıkıverdi. Her ne kadar “genelge yok” dese de, Sağlık Bakanlığının gönderdiği genelge aksini söylüyor. Gebelik testi yaptıran herkesin sonucu elektronik ortama kaydedilyor. Sonrasında kürtaj ihtimalini azaltmak üzere özel bir çaba gösterileceğini görmemek mümkün değil. Yetmedi mi?
Şimdi yeni gündem “ertesi gün hapları”. Cinsel ilişkiye girildikten sonra hamile kalmamak üzere kullanılan “ertesi gün hapı”nı alanlar da, artık “kayıt gerçeği”nden kaçamayacaklar. Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Öztürk, çalışmayı doğruluyor, fakat amacın “aile planlaması” olduğunu iddia ediyor. Ertesi gün haplarının “reçetesiz” satılmaması, yani bütünüyle kayıt altına alınması da bir başka gündem.
Sıra daha nelere gelecek sahi? Akşamki sevişmeyi, sabah kayıt altına alan bir devletten; sağlık sisteminden söz ediyoruz. Elbette, her şey halkın mutluluğu için! Lazım olduğunda “muayene sırası” bulamayan bir millet için; “ertesi gün hapı”na gösterilen hassasiyet fazlasıyla “lüks” değil mi? Hamilelik testinin sonuçlarını babaya mesaj ile bildiren bir devletten söz ediyoruz. “Kızınız dün gece sevişti, tebrik ederiz” mesajının gitmeyeceğini mi varsayacağız! Hele de, bu kadın evli değilse; vay onun haline!
Ne acayip şey şu teknoloji; her türlü kullanmak mümkün. Nasıl karşı çıkılır ki; insanların sağlığı ile ilgili her gelişmeyi, her bilgiyi kayıt altında tutan ve buna göre önlem alan bir veri bankasına... Bebeğin aşı zamanını, hamilenin kontrol gününü, yılda bir, altı ayda bir yapılacak önleyici kontrolleri kusursuz işleten bir sağlık sistemine...
Sosyalizm ile mümkün olmalıydı bu iletişim ve bilişim devrimi! Siz o zaman görecektiniz; doğan her bebeğin kapısına iki şişe süt bırakan sistemin, nasıl insan yararına bir toplumsal dayanışmaya dönüştüğünü... Halk meclislerinin, işçi meclislerinin yanı sıra doğrudan demokrasinin “online” sistemlerle nasıl hayata geçirildiğini...
Ya şimdi? Hayatımızın her anında fişlendiğimizi, her adımımızın kayıt altına alındığını, her görüşmemizin dinlendiğini bilerek yaşıyoruz. SGK ile yaptığımız her sağlık işleminin “bir dönüşü” olacağını da öğrendik artık. Devlete, hükümete güvenilmeyeceğini öğrendik kısacası... Sistemin, insandan yana değil, “sistemden yana” çalıştığını da... e-devlet dedikleri mekanizmanın nasıl işlediği de ortada.
Demek ki neymiş, teknolojinin olup olmaması değil, kimin elinde ve ne için kullanıldığıymış asıl mesele... Bilimsel gelişmenin neresini tutsan, teknolojik buluşların hangisini alsan değişmiyor bu gerçek. Değişmiyor, “ertesi gün hapı”yla yumurtayı dölleyen spermin bile peşine düşen devlet gerçeği... Değişmiyor, topladığı bilgileri insan için değil, daha fazla kâr için kullanan kapitalizm gerçeği...
Ne demişti Ali Babacan: “Karl Marx’ın hayaletinin geri döndüğü gibi görüşler aldatıcıdır. Dünyada devletçiliğin her aşaması sadece yoksulluğun paylaşılmasını sağlamıştır. Devletçilik dünyada refah yaratamamıştır. Bundan sonra da yaratamayacaktır. Sosyalizmin ne iPhone’u olmuştur, ne plazma televizyonu...Ne de bundan sonra olacaktır. Dolayısıyla piyasa ekonomisinden vazgeçmek bir ihtimal bile değildir”.
Ne denir ki, bu aforizmaya... “Fatih Sultan Mehmet tebaasına patates bile yedirememiştir” demek kadar; “Atatürk tüplü televizyon bile seyredemedi” demek kadar saçma! Ne gam; keşke bu memlekette yaşadığımız tek saçmalık bu olsa... Cebimizde taşıdığımız telefon saatte 8 kere fişleyecekse bizi; bedenimiz ile ilgili en mahrem sırlar ifşa edilecekse; siyasi tercihlerimiz kamuya açılacaksa ve hepsi bir yana sevişme sayı ve biçimimiz bile kayıt altında tutulacaksa bu ülkede; gayrı uzun söze gerek yok.
Ey “yüce” teknoloji; Uludere’de çocuklar bombalanırken, Urfa Cezaevinde çocuklar yanarken, çocuğunu doyuramayan, ısıtamayan anneler intihar ederken nerelerdeydin? İşçiler iş cinayetlerinde, kadınlar ‘namus’ cinayetlerinde öldürülürlerken nerelerdeydin? Hiç mi “tüyo” vermedi veri bankalarınız? Tek bir “uyarı” bile yapmadı mı?
Yoksa, “ertesi gün hapı”ndan korumaya çalıştığınız sperm kadar değeri yok mu hiçbirinin? Mezarlıktar geçerken ıslık çalar gibi tekrarladıkları “Sosyalizm bir ihtimal bile değildir” söyleminin altında yatan asıl korku şimdilik yeter onlara... ‘Bir ihtimal daha var’ çok iyi biliyorlar. Nasılsa iktidar da, o teknoloji de bir gün işçi sınıfının eline geçecek. İnsan esiri değil, efendisi olacak teknolojinin... Bir gün mutlaka... Ve hâlâ büyük ihtimal!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et