Hasat
Fotoğraf: Envato
Temmuz ayının şairi çoğumuz için Behçet Aysan ve Metin Altıok olsa gerek.
Beyaz Bir Gemidir Ölüm’de “sen bu şiiri okurken/ ben belki başka bir şehirde ölürüm” der ve ekler:
“kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış
dağıtılmamış
bildiriler gibi”
2 Temmuz utancı Madımak’a kapatılmış o güzel insanların devlet gözetiminde ölüme yolculuğudur. Krematoryum ölü yakma evleri ise eğer, diri diri insan yakılan mekanlar ne ola? Ya daha geçen ay Urfa cezaevlerinde yananlar; ya “Hayata Dönüş” denip diri diri yakılanlar?
Şairimizin dediği üzere bu güz de kötü geçti. İnsanlar cezaevlerinde yandı, tutuklu çocuklar işkence gördü, cinsel istismara maruz kaldı.
Yetmedi memur sendikalarına yönelik polis / yargı müdahalesi benzeri görülmemiş boyutlara ulaştı. Tutuklamalar tıp öğrencilerine kadar ulaştı. Ankara Tabip Odası’nın (ATO) 2 Temmuz’da yaptığı basın açıklamasının başlığı “Türkiye İleri Demokrasi Krizi Yaşıyor!” son cümlesi ise “Em hevale xwe dıgirtigeha de slavdıkın” idi.
Sağlık salt bedensel ve ruhsal iyilik hali olmayıp aynı zamanda sosyal iyilik halidir der Dünya Sağlık Örgütü. Peki, sosyal iyilik halini en son ne zaman yaşadık?
“Ülkemiz kişi hak ve hürriyetleri ve demokrasi bakımından oldukça karanlık bir dönemden geçiyor. Türkiye’de eğer egemen güçten farklı düşünceleriniz varsa tehdit altındasınız demektir.” diyor ATO hepimiz adına.
Giderek daha da bozuluyor iklim. “Onlar Geleceğin Hekimleri, Onlar Tıp Fakültesi Öğrencisi!” Kim mi onlar, ATO’nun açıklamasından yeniden hatırlayalım: “6 Haziran günü gözaltına alınan 47 öğrencinin 13’ü tutuklanmıştır.
Tutuklular şu anda Sincan F tipi Cezaevindeler. Tutuklanan öğrencilerden 11’i tıp fakültesi öğrencisidir. Öğrencilerin sınav, okul durumları gözetilmemiştir. Bu öğrencilerin arasında iki gün sonra sınavı olanlar, intörn hekimlik için fakültelerine kayıt yaptırmak zorunda olanlar vardı. Ortak özellikleri, hepsinin Kürt olmaları.”
Hasat kulağa hoş gelir; anlam zengini bir sözcüktür. Bu sözcüğün sorgulanacağı hiç aklınıza gelir miydi? Boşuna değil TTB’nin yayın organı Tıp Dünyası’nda manşetin “İlgililere Duyuru” olması: “ Tıp fakültelerinde birbiriyle ilgili derslerin bir arada verilmesine ‘komite’ denir, HASAT ise Hacettepe Üniversitesi bünyesinde bir kulüptür.”
Yazık; tutuklu tıp öğrencilerini eğitimlerinde yer alan “komite” ve “HASAT” ile sorgulamak, eğitimlerinden etmek hangi mantığa sığıyor?
Ahmet İnsel’in dediği üzere suç net “halkı haşmetmeaplarından soğutma suçu”, öyle mi?
Bu öğrenciler TTB Tıp Öğrencileri Kolu üyesi, bu öğrenciler KESK’e bağlı SES Sendikasının Öğrenci Kolu üyesi. Peki neymiş bu “komiteci” öğrencilerin eylemleri? “Parasız eğitim, parasız sağlık” pankartı taşımak, Kürtçe marş söylemek, sağlık alanındaki meslek örgütlerinin düzenlediği “Sağlık Hakkı” mitingine katılmak gibi faaliyetler.
ATO haklı olarak şöyle diyor: “Geleceğin hekimleri olacak bu gençlere yönelik bu operasyonu aklımız almıyor ve bu öğrenciler serbest bırakılana dek, onlar fakültelerine dönene dek susmayacağız!
KESK’e yönelik saldırı bu ülkede emek, demokrasi ve kardeşliğe yönelik bir saldırıdır! Em hevale xwe dıgirtigeha de slavdıkın”
BEDAVA YAŞIYORUZ BEDAVA
Orhan Veli’nin ölümsüz şiiri şimdi muktedirlerce test ediliyor.
Yakın zamanda gazetemizde Şerif Karataş arkadaşın haber başlığı bizi uyarmıştı: “Dikkat doğayı gezerken para isteyebilirler!” Öğrendik ki milli park ve ormanlık alanlarda bırakın yürümeyi fotoğraf çektirmek bile parayla olacak artık: Sıkı durun ve paranızı hazırlayın: 100 TL.
Orhan Veli ne diyordu “Bedava” şiirinde:
“Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.”
Şairimiz yaşasaydı sorardık, şimdilerde “kelle fiyatına hürriyet/esirlik...” dışında bedava ne kaldı sahi?
Roman çalıştayında “ücretsiz eğitim istiyoruz” dediler, tutuklandılar: Esaret bedava!
Tıp öğrencileri meslek odası ve sendikaların düzenlediği mitinglerde “ücresiz eğitim ve sağlık hakkı” dediler, tutuklandılar: Esaret bedava!
Sendikacılar ana dilde eğitim ve sağlık hakkı dediler, 4+4+4 itirazını örgütlediler: Esaret bedava!
Dikili’de belediye başkanı Osman Özgüven vaktiyle suyu ücretsiz dağıttı ahaliye: Dendi ki esaret bedava; yargılanacaksın!
Bıçak parasına son vereceğiz dediler, “vergili bıçak parası” dönemi başladı. Katkı payı alınmayacak dendi; daniskası hayata geçti. İsteyen istediği özel hastaneye ücretsiz gidecek dendi; deneyenlerin faturası ağır oldu.
Ve tıp öğrencilerine savcı sordu, hakim tutukladı: “Hükümetin sağlık alanında yakalamış olduğu ivmeden rahatsız mısınız”
İlaç firmaları doktorları umreye, hacca götürmeye başladı; sıkı durun din adamları haramdır diyemedi: Bedava yaşıyorlar hakikaten bedava!
Cemaat ölmek istemiyoruz, minareden baz istasyonlarını kaldırın dedi, Diyanet yaygınlaştırdı: Bedava ölecekler sevabına!
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29