04 Temmuz 2012 10:05

Yaz rehaveti

Yaz rehaveti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP Hükümeti, varlığı ve mücadelesi egemen sistemin çıkarları ile çelişen örgütlü ya da örgütsüz kesimlere yönelik saldırılarını durmaksızın sürdürüyor. Ancak yaz aylarına girilmesiyle birlikte, tıpkı geçmiş yıllarda olduğu gibi, özellikle toplumun örgütlü güçlerinin üzerine anlaşılmaz bir rehavet çökmüş durumda.
Ülkenin çeşitli yerlerindeki işçi direnişlerinin rutin bir seyre girmesi, THY’den atılan 305 Hava-İş üyesinin yaşadığı mağduriyette bir arpa boyu yol alınamaması, Toplu İş İlişkileri yasasındaki belirsizlikler nedeniyle 200 bini aşın işçinin toplusözleşme yapamaması ve burada sayamadığımız pek çok sorun yaz ayları ile birlikte sanki gündemden düşmüş gibi bir hava var. Bütün bunların üzerine başından sonuna “siyasi bir operasyon” olduğu açıkça belli olan KESK ve KESK’e bağlı sendikalara yönelik baskılara karşı beklenen düzeyde etkili ve yaygın tepkilerin gösterilememiş olması, her yıl bu dönemlerde gündeme gelen “yaz rehaveti” ile açıklanamayacak kadar önemli bir sorun.
Kuşkusuz bütün bu sorunların her yıl benzer biçimlerde yaşanıyor olması birer sonuç. Bu sonuçların ortaya çıkmasına neden olan ve emek örgütlerinin yaz ayları geldiğinde sanki topluca “tatile” çıkıyorlarmış gibi davranmasının kuşkusuz çeşitli nedenleri var. Uzunca bir süredir çeşitli alanlarda yürütülen mücadelelerin kendi seyrinde sürmesi, yıllardır emek mücadelesinde belirli bir istikrarın sağlanamaması, son olarak 23 Mayıs grevinde olduğu gibi yapılan kitlesel eylemlerin arkasının getirilememesi, herkes kendi gündemi etrafında hareket ederken, kendi gündemi dışındaki konuların önemsenmemesi gibi pek çok nedenin üzerine, ülkenin siyasal gündeminde meydana gelen ve tamamına yakını emekçilerin aleyhine olan gelişmeler, ister istemek emekçileri ve emek mücadelesini de olumsuz etkiliyor.
Sermaye örgütleri ve hükümet temsilcileri ihtiyaç duydukları her dönem kendi ortak gelecekleri için sürekli bir araya gelip, kendileri için nasıl bir gelecek istediklerinin hesaplarını yapıyorlar. Buna karşın emek örgütlerinin en temel meselelerde bile ortak bir zeminde bir araya gelerek harekete geçememesi ve her yönden olağanüstü koşulların yaşandığı bir dönemde görülen “yaz rehaveti”, emeğin örgütlü mücadelesinin geleceği açısından teflisi zor olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Sermaye sınıfı, ekonomik ve siyasal örgütleri aracılığıyla kendi sınıf çıkarları için emekçilerin haklarını her geçen gün “nasıl daha fazla azaltırım” diye hesaplar yaparken, yaz dönemiymiş, tatilmiş gibi gerekçelerin arkasına sığınmıyor. Ya da saldırılarını hayata geçirmek için “yazın bu iş olmaz, sonbaharda havalar serinleyince harekete geçeriz” gibi komik ve ilginç gerekçeler ileri sürmüyorlar. Bu durum, emek ve sermaye cephesinden sorunlara nasıl bakıldığının, yaşanan sorunların çözümüne ne kadar ciddiyetle yaklaşıldığının önemli bir göstergesi.
Bugüne kadar emekçilerin aleyhine olan en tehlikeli adımlar, emek örgütlerinin büyük ölçüde “yaz rehavetine” girdiği dönemlerde hayata geçirildi. 1999’daki Sosyal Güvenlik Yasası, kamu emekçilerinin grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkını tanımayan 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları yasası, 4857 Sayılı İş yasası ve son olarak geçtiğimiz yaz aylarında gündeme gelen Kanun Hükmünde Kararname düzenlemeleri hep yaz aylarında hayata geçirildi.
Türkiye’de emek ile sermeye güçleri arasındaki mücadelenin seyri açısından baktığımızda, sermaye örgütlerinin ve onların siyasal temsilcisi hükümetin kısa ve uzun vadeli hedeflerini emek örgütlerine göre daha çok önemsediği ve daha fazla ciddiye aldığı söylenebilir. Yıllardır özellikle sendikal camiada sıkça duyduğumuz, yaz aylarındaki eylemsizliğin ve hareketsizliğin gerekçesi yapılan “rehavet”, sermaye örgütlerinden çok sendikalar ve sendikacılar için fazlasıyla geçerli.
Sermaye ve hükümet, emekçilerin haklarına karşı mücadelesini, gece-gündüz yaz-kış demeden, on iki ay, 365 gün boyunca büyük bir kararlılıkla ve istikrarlı bir şekilde sürdürüyor. Aynı azim ve kararlılığı emek cephesinde görmek için yaz aylarını resmi tatil ilan edip, sonbaharın bir an önce gelmesini mi bekleyeceğiz?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa