04 Temmuz 2012 10:05

Sünneti yasaklamak farz mı?

Sünneti yasaklamak farz mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Köln Eyalet Mahkemesi tarafından alınan sünnetin yasaklanmasıyla ilgili karar gerçekten ne kadar bağlayıcı?
Hakim yıllardır bu hastanelerde doktorlar tarafından yapılan sünnet için şimdi neden böyle bir karar verdi?
Karar sadece Müslümanlar için mi geçerli?
...
Daha alt alta sıralayabileceğimiz benzer sorulara şu sıralarda hem Almanya’da hem de Türkiye’de yanıt aranıyor.
Mahkemenin dini gerekçelerle çocukların sünnet edilmesini, “adam yaralama” kategorisine koyması ve bunu yapanların 6 ay ila 10 yıl arasında cezalandırılması yönünde karar vermesi doğal olarak öncelikle bu ülkede yaşayan Müslüman ve Musevi inancından insanları tedirgin etmiş bulunuyor.
Çünkü karar hem çocuğun sünnet edilmesine karar veren ebeveynlerin hem de sünneti yapan doktorların cezalandırılmasını öngörüyor. Bu nedenle pek çok hastanede artık sünnetler durma noktasına gelmiş. Müslüman, Yahudi, Protestan, Katolik çevreler, kararı “İnanç özgürlüğünün kısıtlanması” olarak tanımlayarak tepki gösterdi. Yasaktan yana olanlar sünnetin ne kadar kötü, çocuk sağlığı açısından sorunlu; karşı çıkanlarsa ne kadar yararlı ve dinen gerekli olduğunu anlatıyor.
Konuyla ilgili Alman medyasında yapılan tartışmalarda daha çok sanki sünnetin tek başına Müslümanlığı kapsadığı havası veriliyor. Bu aynı zamanda İslam üzerinden uzun yıllardan beri yerli ve göçmenler arasında ön yargıları körükleme politikasının da bir yansıması.
Sünnet denilince önce Müslümanların akla gelmesi bir noktaya kadar anlayışla karşılanabilir, ancak sorun sadece Müslümanlarla ilgili değil. Çünkü; sünneti Müslümanlardan önce Museviler yapıyordu. Musevilik inancına göre çocuk doğduktan 8 gün sonra sünnet ediliyor. Bu nedenle, yasak kararına Musevi Cemaati, İslami örgütlerden de sert tepki gösterdi. Almanya’da etkili bir konumda olan Musevi Cemaatinin de kararının etkilediği kesimlerin başında gelmesi, kararın doğruluğunu çok daha etkili bir şekilde sorgulamaya yol açtı. Kararın fiili olarak bir işe yaramayacağı açık. Çünkü, dini vecibelerden biri olarak görülen sünnetin mahkeme tarafından yasaklanması durumunda bile bunun önüne geçilebilmesi bir hayli zor görünüyor. Dolayısıyla, yasakla birlikte, “merdiven altında”, sağlıksız ortamlarda sünnetin yapılmasının önü açılmış olacak. Bu da çocukları korumaya yönelik olduğu ileri sürülen kararın tersi yönde etkide bulunabileceğini de gösteriyor.
Ama, özellikle Türkçe gazeteler ve İslami kurumlar, yasak kararına abartılı anlamlar yükleyerek bu gidişle dini açıdan şart olan namaz, oruç gibi temel ibadetlerin de yasaklanabileceğinden dem vurarak, korkuları ve endişeleri körüklüyorlar. Yani, uzun yıllardır her fırsatta sürdürdükleri korku ve endişe propagandasına bu kez ‘sünnet meselesi’ üzerinden devam ediyorlar. Kimileri işi biraz daha ileriye götürerek Türkiye’de yapılan sünnetlerin de suç sayılacağına kadar vardırdı. Sanki, sınır kapılarında polisler oturup çocukları kontrolden geçirecek...
Eğer karar bir üst mahkeme tarafından bozulmaz ise, Almanya bununla sünneti yasaklayan ilk ülke unvanını eline alacak. Halbuki, günümüz toplumlarında sünneti sadece Müslüman ve Yahudiler yapmıyor. Sağlık ve temizlik gerekçesiyle Almanya’daki erkeklerin yüzde 15’i sünnetli. Yani her yıl 50 bin Alman erkeği bu nedenle sünnet oluyor. Keza ABD’deki erkeklerin yüzde 70’i hijyenik nedenlerden ötürü sünnetli.
Özetle karar salt Müslümanları ilgilendirmiyor. Bu yüzden, verilen kararı, son yıllarda siyaset dünyasında yaygın olarak İslam’la ilgili konuları provokatif tarzda kamuoyunun gündemine sokma girişimlerinin bir parçası olarak değerlendirmek pek yerinde olmayacaktır. Ama dini konuların siyasi bir hassasiyete kazandığı günümüzde hangi niyetle olursa olsun verilen bu kararın dini farklılıklar üzerinde süren tartışma ve bölünmelere olumsuz bir malzeme daha olacağı da açıktır. Bakalım, Köln’de kuyuya atılan bu taşı çıkarmak ne kadar zaman alacak?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa