‘Milli politika’ farkı kapatmaya yetmiyor!
Fotoğraf: Envato
Cumhuriyet gazetesi 4 -5 günden beri, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la yaptığı röportajı yayınlıyor.
Cumhuriyet Muhabiri Utku Çakırözer, gerçeğin peşinde koşan bir gazetecinin Esad’a sorabileceği hemen her konuyu sormuş. Elbette Çakırözer’in röportajı, böyle bir zamanda gerçek gazeteciliğin ne olduğunun gösterilmesi bakımından, gazetecilik adına da önemli bir girişim.
Ve tabii Cumhuriyet ve muhabirinin bu girişimi majestelerinin usta gazetecileri ve yandaş basının kimi kalemşorları tarafından, üstü kapalı bir biçimde, “Böyle bir zamanda Esad’la yapılan röportajın memleket menfaatine ne kadar uygun” olduğu bakımından tartışmaya açılıyor. Sorunu doğrudan böyle tartışamayanlar da daha önce Esad’dan röportaj için randevu alıp da(*) sonradan cayan “usta gazeteciler” vazgeçerken, Çakırözer neden bu röportajı yaptı diye sorguluyorlar. Ve üstü kapalı biçimde de Çakırözer ve Cumhuriyet’i “milli politikaya” karşı bir vaziyete düşmüş olmakla eleştiriyorlar.
Cumhuriyet Ankara temsilcisinin röportajını okuyunca görülüyor ki, Özkök, Birand ve Zaman haklıymış!
Çünkü Esad’la Suriye’ye yönelik emperyalist ablukayı konuşmak, Türkiye’yi yönetenlerin Esad ve rejimi hakkında ortaya attıkları iddiaları Esad’a sormak Türkiye’yi yönetenlerin “milli politika” ilan ettikleri Suriye politikasının ne kadar gayrimilli ve batı emperyalizminin stratejisiyle birleşmek olduğunu göstermek demekmiş!
Çünkü Türkiye aylardır, adeta Suriye ile yatırılıp kaldırılıyor.
Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu başta olmak üzere AKP sözcüleri ve hükümet erkanı, ağızlarını açtıklarında Suriye’deki insan hakları ihlallerinden, muhalefete yapılan zulümden, çocukların, kadınların katledilmesinden dem vurup, Suriye rejiminin yıkılması gerektiğinden dünyanın en tartışılmaz doğrusundan söz ediyor gibi söz ediyorlar. Sadece söz de etmiyorlar “Suriye muhalefeti”, “Suriye Ulusal Konseyi” (SUC) Suriye Özgür Ordusu” denilen ama gerçekte ne idüğü belirsiz El Kaide, Taliban artıklarından emperyalist ülkelerin istihbarat ajanlarına kadar her şer gücü içinden barındıran güçleri destekliyorlar, onlara uluslararası itibar kazandırmak için uğraşıyorlar. Yetmiyor onlara kamplar kurup barındırıyorlar, para veriyorlar, hatta reddedilmeyen iddialara göre de bu güçleri silahlandırıp eğitiyorlar!
Bütün bu uluslararası diplomaside benzerine pek rastlanmayan bir komşu ülkeye karşı açık düşmanca tutum, “Esad rejiminin Suriye halkına zulmetmesi” gibi insani bir gerekçeyle açıklanıyor. Ama aynı AKP Hükümeti, halka zulmetmek, zorbalık, katliam, soykırım, ... denince Esad ve rejiminin eline su dökemeyeceği Sudan Devlet Başkanı El Beşir’le can ciğer kuzu sarması!
Ama herhalde bu da “milli politika”yla açıklanabilir!
Kısacası Türkiye’de hükümet merkezli olarak sürdürülen ve Evrensel ve Hayat Televizyonu gibi birkaç gazete ve televizyon kanalı dışında tüm basının da arkasına takıldığı bu “milli politikaya” Türkiye halkı ikna edilmiş değil. Hükümeti asıl sıkıntıya iten de halkın onca çabaya karşın Hükümete inanmamaya devam etmesi. Nitekim önceki gün yayımlanan bir kamuoyu araştırmasına göre, Türkiye’nin tek başına Suriye’ye müdahalesine karşı çıkanların oranı yüzde 76 gibi çok yüksek bir düzeyde olduğu gibi, BM ve diğer uluslararası organizasyonların müdahalesi içinde Türkiye’nin olmasına karşı çıkanların oranı bile yüzde 59 gibi yüksek bir düzeyde.
Bu oranların Esad’la yapılan röportajdan sonra daha da artmış olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Esad gerek Suriye’nin içinde bulunduğu güçlükler, rejimin zaafları ve sorunlarına gerekse Suriye’ye yönelik emperyalist kuşatma, Türkiye’nin bu kuşatma içindeki rolüne, doğruluğu tartışılsa bile en azından düzeyli yanıtlar veriyor.
Ön yargısız, “Bölgemizde ne oluyor, bizim hükümetimiz doğru bir politika mı güdüyor?” diye soruşturan her vicdanlı, hakkaniyet ve insanseverlik duygusu taşıyan Türkiye vatandaşı; bir Türkiye’nin “bölge lideri”, “Tüm İslam dünyasının kurtarıcılığına soyunmuş” politika erbabının söylediklerine bir de küçük bir ülkenin zordaki devlet başkanının söylediklerine bakacak aradaki farkı görecektir! Ki, bu fark ne yazık ki Esad’ın lehine bir farktır. Çünkü vatandaş daha ilk bakışta; kendi politikacılarının kahve politikacısı üslubu ve emperyalizme bağımlılığı aşmayan bu yüzden de patırtı gürültü çıkararak üstü örtülmek istenen tutumunu daha açık fark edecektir.
“Milli politika”, “Biz şuyuz o bu”,... edebiyatı da bu farkı kapatmaya yetmez görünüyor.
(*) Esad’dan randevu alıp de gitmeyen gazeteciler; Mehmet Ali Birand, Ertuğrul Özkök ve Amberi Zaman’dır. Bu gazeteciler, kendileri durumdan vazife çıkararak mı gitmedi yoksa patronları mı onların yerine durumdan vazife çıkardı; ya da hükümet mi uyardı, bu bilinmiyor. Ama şu bir gerçek ki “milli politika” denince basında akan sular durmaya devam ediyor!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00