Kanıtım var! TOKİ daha çok öldürecek
İddia ediyorum.
TOKİ bizi ne depremden ne de ölümden kurtaramaz.
İddianın ötesinde pek çok kanıtı var bu konunun.
Kendine ‘Kentsel dönüşüm’ gibi pek havalı bir isim bulmuş olsa da…
‘Kentler depreme ve doğal afetlere karşı dayanıklı hale gelecek. Başka yolu yok’ gibi iddialar ortaya atsa da…
TOKİ öncülüğündeki ‘kentsel dönüşüm’ vatandaşı kurtarma projesi değil.
Havalı isim koymakla olsaydı… Samsun’un Canik ilçesinde adı ‘Kuzey Yıldızı’ olan TOKİ konutları 12 cana mezar olmazdı. Yıldız’ın bordum katlarında yaşayan 12 insanın hayat ışığı sönmezdi.
‘TOKİ bir kurtarma projesi’ değildir tezimi sadece Samsun’da yaşanan felakete bakarak söylemiyorum. Aksine yapılacak olanlara dayandırıyorum.
Gerçi seldeki tanıklarımız da yeterli gelir herhalde.
Mert Irmağı taştı.
Canik ilçesindeki Gaziosmanpaşa mahallesini su bastı.
450 haneli TOKİ konutları mezara döndü.
Neden?
Mert Irmağı’nın namertliğinden mi?
Korkarım ki yetkililer bu soruya ‘evet’ dememizi bekliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Bina sağlam… Projede hata yok. TOKİ’nin bir milim hatası yok’ dediğini göre…
Devletin konutlarını mezara çeviren yağış Sinop’ta da devletin yaptığı duble yolun 2 kilometresini yok etti.
Olsun projede sorun yok!
Bu zihniyet başka kanıta gerek bırakmıyor değil mi?
KANIT BOL
Önce Van’ı hatırlayalım!
Prof. Dr. İlyas Yılmazer…
Van için 2003, 2005 ve 2008 yıllarında 3 ayrı rapor hazırladı. Depremin ayak seslerini ve yıkılacak bölgeleri bir bir belirledi.
Erciş ve Van’ın acilen kayalık zeminlere çıkarılması gerektiğini söyledi.
Dinleyen olmadı.
Sonuç ortada. Deprem ve ölüm…
Yılmazer, Erciş’i ve Van’ı kurtaramadı. Ama o süreçte yeni yapılacak olan TOKİ konutlarının kayalık zeminde yapılması için büyük mücadele verdi. Ve kazandı. Konutlar kayalık zemine yapıldı.
İşte o konutlar depremde dimdik ayakta kaldı. Hükümet ise kendi tercihi ile değil baskı sonucu sağlam zemine inşa ettiği TOKİ konutlarıyla övündü.
Peki, iktidar ve TOKİ bu durumdan bir ders çıkardı mı?
Hayır!
Depremin ardından Van kentinin yeni yerleşim yerinin Kevenli bölgesi ve Erek Dağı etekleri olacağı açıklandı. Başbakan Erdoğan ve hükümet yetkilileri tarafından…
Pof. Dr. Yılmazer, bu yeni kent planlarına şiddetle karşı çıkıyor: “Kevenli ve Erek Dağı’nda yapılacak yerleşimlerle ileride yaşanacak depremde yeni can kayıpları ortaya çıkacaktır. Dilediğiniz kadar sağlam binalar yapın, inşaat kalitesini dilediğiniz seviyede üst tutun, zeminin niteliği nedeniyle yıkımlar mutlaka olacaktır. Kevenli bölgesi kayalık olmaması sebebiyle, Erek Dağı etekleri de zemininin kayganlığı nedeniyle depremde yıkıma maruz kalacaktır.”
Kısacası hükümetin yaptığı yeni ölümlere davetiye çıkarmak…
Yalova depreminin ardından da aynı şeyi yapmıştı TOKİ… Tutmuş deprem konutlarını Hacımehmet Ovası’na, yani bataklığın üzerine inşa etmişti.
Daha başka örneklere, daha başka sözlere gerek var mı?
İNŞAAT YA RESULULLAH!
Erciş bataklık… Ve depremde bataklıktaki bütün binalar yıkılırken tepedeki kerpiç evler dimdik ayakta durdu. Van’ın 400 köyünden 6’sı yıkıldı. Yıkılan bu köylerin 6’sı da ova üzerinde kuruluydu.
Bütün bunlar bir şey anlatıyor diyen Yılmazer’in hükümete çağrısı var: “İzin verin, iki yıl içerisinde depremden bir tek insanın burnunun kanamayacağı bir Anadolu yaratmak için proje hazırlayayım.”
Depremsiz bir Anadolu yaratmak için tek kuruş para istemiyor.
Deprem sorunu olmayan…
Hava kirliliği, taşkın sorunu, heyelan korkusu olmayan ortamlar sunmaya hazır olduğunu haykırıyor.
Kulak veren yok.
Niye?
Cevabı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nasıl oluşturulduğuna… Hedefinin ne olduğuna bakarak verebiliriz.
Bakanlık TOKİ’nin bakanlık yapılmış hali. Bakanı da TOKİ’nin eski genel başkanı. Yani
Erdoğan Bayraktar.
TOKİ, her türlü denetimden uzak tutularak AKP iktidarının çiftliği haline getirilmiş bir yapıydı zaten… Şimdi TOKİ’yi merkezine alan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çok daha geniş yetkilerle donatılmış durumda.
Yapı projelerini yapmak, yaptırmak, onaylamak, kamulaştırma…
Ruhsat ve yapım işlerini gerçekleştirmek, yapı kullanma izinlerini vermek ve bu alanlarda kat mülkiyetinin kurulmasını sağlamak…
Yerel yönetimlerin yetkisinde olan tüm işler artık bu bakanlığın inisiyatifinde.
Hedef belli. Kent rantlarını kontrol etmek.
AKP rejimi, sermaye birikimini sürdürebilmek için, kent rantlarına, özellikle büyük kentlerin milyonlarca dolarlık kent rantlarına yönelmiş durumda.
Rantın yeni adı ‘kentsel dönüşüm’.
Niye, İlyas Yılmazer’in çağrısına kulak versin ki hükümet?
Kulak verirse değerli gördüğü yere el koyamaz.
Kulak verirse değerli gördüğü yerdeki kent yoksullarını kent dışına itemez.
Kentleri, içinde yaşayanlarla birlikte, zemini sağlam yerlere taşırsa rant elde edemez ki.
Söz konusu zihniyet için ne güzel bir gönderme yapmıştı Tanıl Bora. “İnşaat Ya Resulullah!” diye…
Bu zihniyet depreme de sele de daha çok kurban verir çok.
LİDER ÜLKE OLMANIN BEDELİ
Geçen haftaki yazıda Amerikan haber sitesi ‘defencenews.com’a dayandırarak duyurmuştuk. Türkiye’nin, bugün yarın 5,5 milyar dolarlık bir silah alımı yapacağını.
Ve şöyle yazmıştık: Türk Lirası cinsinden karşılığı düz hesap 10 milyar.
Şimdi…
“Memura yapılacak 1 puanlık zammın maliyetinin 1 milyar. İstediklerini verirsek batarız’ diyen hükümet sözcülerine sormak lazım: 10 milyar liralık silah alımından sonra batacak mıyız?
Tabi ki hayır!
Sadece hükümetin gözünde silah memurdan daha değerlidir o kadar.
Türkiye Ortadoğu’da ‘lider ülke’ olmaya oynadıkça…
Çok ama çok daha konuşacağız Türkiye’nin uluslar arası silah tekellerinin pazarı haline gelmesi gerçeğini…
Ve bu yazının ardından…
ABD ve Türkiye arasındaki ticarete ilişkin 2011 yılı verileri basına yansıdı. Veriler ve yapılan açıklamalar ‘silah tekellerinin pazar olma’ tespitini doğrular nitelikte.
2011 yılında Türkiye’nin ABD’ye ihracatı yüzde 24 artmış.
ABD’nin Türkiye’ye ihracatı ise yüzde 38 artmış.
İşte haberde artışa ve hedeflere ilişkin yer alan bilgiler: “Türkiye, Vietnam ve Çin’in ardından, son 10 yılda, Amerikan tarım ürünleri için en hızlı büyüyen pazar oldu. Türkiye, geçen yıl ABD’den 1 milyar dolarlık pamuk aldı. ABD’li şirketlerin sıradaki önemli hedefi ise savunma sanayi olacak. Aralık ayı başında Türkiye’ye gelecek olan ABD’li savunma şirketleri 200’den fazla toplantı yapacak. Türkiye’nin savunma harcamaları pastasından payını alacak.”
Yeterince net değil mi?
TÜRKİYE’YE NE Mİ OLACAK?
ABD’li savunma şirketlerinin, silah satabilmek için, Aralık’ta Türkiye’yi toplantı üssü haline getirecekleri haberinin ardından…
Tam zamanıdır!
Neyin?
Bazı tespitleri gözden geçirmenin… Ve de bazı soruları cevaplamanın…
Tespit şu: Yeni dünya düzeninde Suriye üzerinden bir hegemonya mücadelesi yürüyor. Ve tabi ki Türkiye de bunun tam içinde...
Sahiplerinin bu tespitten yola çıkarak cevap aradıkları soru da şu: “Bu büyük oyunda Türkiye hegemonik ülke mi yoksa kullanılan, maşa ülke mi olacak?
Ne olduğuna bakalım.
Siyaset Bilimci İlhan Uzgel şöyle diyor: “2004’te Türkiye ’nin Soğuk Savaş döneminin ‘cephe’ ülkesi olmaktan “merkez” ülke konumuna yükseldiği iddia edilirken, Ortadoğu’da dengelerin değişmesiyle birlikte Türkiye Sünni-Şii, ABD-Rusya çekişmesinde bir cephe ülkesine dönüştü.”
Birincisi Türkiye cephe ülkesi olmuş.
İkincisini de biz ekleyelim…
Türkiye, lider ülke olmanın hayali eşliğinde silah tekellerinin pazarı ve pazar hedefi olmuş.
MARX’A YÜKSEK İLGİ
Kapitalizmin ekonomik krizi ve ‘alternatifi nedir?’ sorusuna aranan yanıt ‘Karl Marx’a olan ilgiyi artırdı. Marx’ın kitapları her geçen gün daha çok satılıyor, Marx hakkında yeni kitaplar yazılıyor. İngiltere’de basılan Guardian gazetesi Marx’ın yeniden yükselişini masaya yatırdı. Gazetenin ‘Marksizm neden tekrar yükselişte?’ başlıklı yazısından çıkan sonuçlar özetle şöyle:
* Yükselişte çünkü birçok kişi Marksizmi, bugün olanları anlamanın yolu olarak değerlendiriyor.
* Marksizm, gençlere kapitalizmi ve özellikle de bugünün kapitalist düzenini analiz edebilmeleri için gerekli aletleri sağlıyor.
* Sınıf artık gerçekliğimize geri döndü. Artık 1990’lardaki gibi birçok kişinin orta sınıf olduğunu söylemek mümkün değil. Sınıfsal analiz yeniden gündeme geldi.
* Yunanistan’daki halk hareketi, ‘Arap baharı’ olarak adlandırılan gelişmeler küresel krizle birlikte Marx’a artan ilgiyi iyice yukarılara taşıdı.
Kapitalizmin genetiğini anlamanın yolu Marx’tan geçiyor. Gelişmelere O’nun gösterdiği gibi sadece ekonominin gözüyle değil, ekonomi politiğin penceresinden bakmaya devam.
Evrensel'i Takip Et